Sevgili okurlarım, İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğu binasında işlenen cinayetin sonrasını hep birlikte izlemeyi sürdürüyoruz.
Bugün aradan 15 gün geçti, herhangi bir somut gelişme olmadı.
Eğer oldu derseniz, vereceğiniz tek örnek konsolosluk binasında ve bahçesinde Türk yetkililer tarafından önceki gece yapılan ve sabaha kadar süren “İnceleme”.
Ne oldu, ne çıktı, ne bulundu, bilgi veren bir tek yetkili, bir tek makam yok.
Ya da bu korkunç cinayet konusunda ipucu sağlayacak bir delil elde edildi mi?
Bizim yetkililer her nedense Türk medyasına konuşmuyor...
Sadece yabancı bir haber ajansı olan Reuters’e konuşmayı tercih ediyorlar.
Neden, niçin?

★★★

Suudi hırsızlar derseniz, onlar da aynı tavır içerisinde. Bugüne kadar ağızlarını açıp konuşmaları mümkün olmadı.
Oysa soru çok basit:
Sizin başkonsoloslukta veya başkonsolosun az ötedeki konutunda Cemal Kaşıkçı isimli Suudi vatandaşı muhalif gazeteci şu veya bu biçimde öldü veya öldürüldü mü?
Eğer “Yok böyle bir şey” diyorlarsa, girişi kameralarla saptanan bu adam niçin dışarı çıkmadı, bunun yanıtını verin.

★★★

Dünyada eşi görülmemiş olan bu cinayet dünya gündeminde günlerdir bir numaralı konuyu oluşturuyor.
Türk hükümetinin pasifliği ve tepkisizliği yüzünden, akıl almaz olaylara tanık olduk.
Cinayetin ilk günü Suudi Arabistan’dan gönderilen 15 kişilik delil karartma uzmanları (!) ekibi İstanbul’da birkaç saat kaldı ve cinayetin bütün izlerini bilimsel yöntemlerle yok etti.
Birinci olasılık bu.

★★★

İkinci olasılık:
Bu herifler birkaç saatlik İstanbul görevi sonrasında Kaşıkçı’nın cesedini diplomatik kurye ile bavullara ve sandıklara paketleyip geldikleri uçaklarla geri götürdüler.
Cesedi önceden kesip biçmiş olmaları mümkün ama biz bilmiyoruz.
Bu ekip Türkiye’ye girişini ve çıkışını kaç bavulla yaptı?
Biz bunları da bilmiyoruz.
Bizim yetkililerin de bildiğini sanmıyorum!

★★★

Trump bu olayı Suudi Kralına sormuş, o da “Vallahül azim ben de bilmiyorum patron, bilsem söylemez miyim” demiş!
Birleşmiş Milletler dün açıklama yaptı:
“Başkonsolos ve çalışan diplomatların dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.”
Bütün dünya bu olayın peşinde, bizim ise konsolosluk önündeki birkaç kamera çekimi dışında hiçbir şeyden haberimiz yok.
Türk Milleti’nden her şey gizleniyor.

★★★

Sevgili okurlarım, medyada önceki gün yayınlanan kamera çekimlerini herhalde izlemişsinizdir.
Türk savcı ve polis ekipleri birkaç saat sonra konsolosluk binasına gelecek.
Ancak onlardan birkaç saat önce binaya ana kapıdan başka bir ekip giriş yapıyor.
İçeriye arabalar dolusu temizlik malzemesi, deterjan, asitli kimyasallar vesaire sokuluyor.
Bu nasıl iştir yaaa, anlayan var mı?
Bunlar son anda bile delil karartması mı yaptılar?

★★★

Adamlar Suudi Arabistan’dan İstanbul’u uzman ekipler gönderip delilleri yok ederken, bizimkilerden tık yok.
Aradan 15 gün geçti, Batı dünyası, Birleşmiş Milletler ve hatta Trump bile olayın peşine düştü ama biz günlerdir bekliyoruz.
Bizim açımızdan sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Şimdi başkonsolosun konutu da aranacakmış.
Geçmiş olsun muhterem kardeşim, atı alan Üsküdar’ı çoktaan geçti, bütün deliller başarıyla yok edildi.

★★★

Peki bütün aramalara karşın ceset bulunamazsa ne olacak?
O takdirde yukarıda kısaca değindiğim olasılık devreye girecek:
Adamı öldürdüler, paketlediler ve ceset ilk gelen uçaktaki özel ekip tarafından kendi ülkelerine götürüldü.

★★★

Bunun adına devlet cinayeti diyoruz...
Petrol şımarığı Suudi Arabistan’da daha nice insanlar böyle çeşitli yöntemler uygulanarak gizlice öldürüldü, idam edildi.
Ancak İstanbul olayı dünyada bir ilk...
Bir ülkenin diplomatik temsilciliğinde böyle bir cinayetin işlenmiş olmasına bugüne kadar dünyanın hiçbir ülkesinde tanık olunmamıştı.
Şimdi adamların amacı sorunun çözümünü mümkün olduğunca uzatıp unutulmasını ve uyutulmasını sağlamak.

★★★

Onlar da tıpkı bizimkiler gibi!
Rezalet ortaya çıkmasın diye ağızlarını açmıyorlar, konuşmuyorlar.
Oysa onlar ne olup bittiğini, gazetecinin nasıl öldürüldüğünü dakika dakika biliyor.
Bizimkilerin derdi ise “Aman Suudileri karşımıza almayalım, petrol konusunda falan onlara işimiz düşebilir, dostluğumuzu koruyalım!..”

★★★

Bu cinayetin bir numaralı sorumlusu olan ve her şeyi baştan sona bilen şahıs İstanbul’daki başkonsolos.
Önümüzdeki günlerde şöyle bir haber duyarsak sakın şaşırmayın:
“Başkonsolos hükümetinden gelen talimat doğrultusunda ülkesine dönmüştür!”
Başkonsolos pırrr!
Evet, sakın şaşırmayalım.
O zaman hesabı orada görevli temizlikçilerden, aşçı ve hizmetçilerden, makam şoförlerinden sorarız!
(Emin Çölaşan’ın notu: Ben bu yazıyı dün 13.30 dolaylarında yani konsolos henüz ülkesine dönmeden önce kaleme almıştım)