Sevgili okurlarım, belki inanmayacaksınız ama Recep Bey’in dünkü Grup konuşmasını baştan sona dikkatle izledim.
Benim açımdan bu bir ilk oldu.
Bu gibi konuşmaları canlı yayında izlemeyi zaman kaybı olarak görürüm. Sözlerin özetini toplantı bittikten sonra yazılı metinlerden okumayı tercih ederim.
Recep Bey önceki gün çok önemli bir açıklama yapmıştı...
Kaşıkçı cinayetinin perde arkasını dünkü toplantıda açıklayacaktı!
O açıklayacak, biz de önemli gerçekleri onun ağzından öğrenme fırsatını bulacaktık!
Ama hüsrana uğradık.

★★★

Dünkü yazımda şöyle demiştim:
“Her şeyi açıklayacak mı, yoksa o da ‘Aman Suudilerle aramız bozulmasın, dostlar alışverişte görsün’ diye düşünüp konuyu diplomatik bir dille geçiştirmeye mi kalkışacak?
Örneğin cesedin nerede olduğunu biliyorsa bunu açıklar mı?”

★★★

Sonra bir kuşkumu dile getirmiştim:
“Ceset belki de bulunmuştur. Recep Bey açıklaması renkli olsun ve bütün dünyada ses getirsin diye bu olayla ilgili ilk haberi kendisi vermek istemiş olabilir. Bunu bilemiyoruz.”
Bu konuda hiçbir şey söylemedi.
Demek ki ceset halen bulunmamıştı.

★★★

Sadece bu konuda değil, cinayet olayının hiçbir aşamasıyla ilgili yeni bir şey söylemedi.
Meclis’e özel getirilen partili amigoların sloganları ve tezahüratı arasında cinayet konusunda sadece olayı özetlemekle yetindi ve iki dilekte bulundu:
- Cesedi gömdüğü varsayılan meçhul yerli işbirlikçinin ismini Suudiler açıklasın.
- İkincisi, cinayete karışan 18 Suudi vatandaşı, başka bir deyişle infaz ekibi İstanbul’da yargılansın!
Bunların olmayacağını kendisi de bildiği için sözlerini “Takdir onlara aittir” diye noktalamak zorunda kaldı.

★★★

Dünkü yazımı şöyle bitirmiştim:
“Cinayetin bütün yönlerini bugün kendisinden öğrenmeyi bekliyoruz.
Yoksa bütün dünya ‘Dağ fare doğurdu’ diyecektir.”
Nitekim aynen öyle oldu...
Bir cumhurbaşkanı Grup toplantısında önemli açıklamalar yapacağını söylüyor...
Hep birlikte ekran başına kilitlenip izlemeye başlıyoruz...
Ve cinayet olayının zaten bildiğimiz özetini bir kez de onun ağzından dinlemek zorunda kalıyoruz!
Yeni hiçbir şey yok...
Evet, dağ fare doğurdu!
Bilinenleri tekrar etmek dışında kafalardaki sorulara tatmin edici bir açıklama getiremedi.
Bize de cesedin bulunması için dua etmek kaldı!

serit-colasan

Sevgili okurlarım, partilerin dünkü Grup toplantıları ilginçti... İktidara değil muhalefet partilerine muhalefet etmekle ün yapan Devlet Bey Meclis kürsüsünde baklayı ağzından çıkardı:
“Cumhur ittifakı bitmiştir!”
Recep Bey bu restin altında kalır mı!..
O da “Herkes kendi yoluna” diye kestirip attı.

★★★

Aralarında çeşitli konularda uyuşmazlık çıkmıştı...
Andımız...
Emeklilikte yaşa takılanlar...
Yerel seçimlerde ittifak...
Ve af konusu...
Şimdi birbirlerine posta koyup rest çekiyorlar, karşılıklı yanıtlar veriyorlar.

★★★

Siz lütfen bakmayın bu olanlara, sakın ola ki ciddiye almayın.
Bunun adına “Kayıkçı kavgası” denir.
(Eskiden İstanbul’da sıra bekleyen kayıkçılar arasında müşteri kapma yüzünden kavgalar çıkarmış. Birbirlerine küfürlerle ve ellerindeki küreklerle saldıran kabadayıların bu kavgası, kayıkların devrilme tehlikesi nedeniyle çok kısa süre içerisinde bitermiş.)
AKP ve MHP birbirine muhtaçtır.
MHP bir tek konuda bile AKP yerine muhalefetle işbirliği yapsa, istediği her yasayı Meclis’ten geçirir.
Af mı, yaşa takılanlar mı, andımız mı, ve çok daha fazlası...
Zira AKP’nin Meclis’te tek başına çoğunluğu yok.
Atacağı her adımda, çıkarmak istediği her yasada MHP’nin oy desteğine muhtaç.

★★★

MHP derseniz özellikle bir konuda son derece tedirgin...
Devlet atamalarında ve ihalelerde kendi adamlarına, kendi yandaşlarına yer bulamıyor.
Ülkücüler AKP tarafından devlette devre dışı, saf dışı bırakılıyor.
İşlerin kaymağını AKP’liler yiyor.
İhaleler de öyle.
Peki bu durumda ne olacak derseniz...
Ağız dalaşı belki bir süre daha sürecek, sonra bu iki parti yeniden işbirliğine girecek.
Zira her konuda ikisi de birbirine muhtaç.
Kayıkçı kavgaları kısa sürer ve çabuk biter!