Sevgili okurlarım, günlerden 15 Temmuz 2016... O gün öğle saatlerinde eşim Tansel Çölaşan ve kayınvalidem rahmetli Fikret Tuğcu’yu Ayvalık’a yolcu ettim.
Bir gece Bursa’da kalacaklar, ertesi gün Ayvalık’a devam edecekler.
Yaz bekarıyım!
Saat 18 gibi eşimle haberleştik, Bursa’ya sağ salim varıp Divan Oteli’ne yerleşmişler. Ben de böylece rahatlamış oldum.

* * *

Saat 22 gibi yatağa girdim. Çok yorgunum...
Biraz kitap okuyup erkenden uyumaya niyetliyim.
Fakat dışarıdan acayip gürültüler geliyor...
Gökyüzünde uçaklar uçuyor.
Kesintisiz yoğun sesler geliyor.
Nedir bu saatte uçak sesleri, bu saatte niye uçuyorlar, anlamak mümkün değil. Gürültü gelmesin diye o sıcakta bütün pencereleri kapadım.

* * *

Saat 23 gibi bir arkadaşım aradı:
- Ne yapıyorsun?
- Kitap okuyorum.
- Oğlum tam da okuyacak zamanı bulmuşsun. Olanlardan haberin yok mu, darbe oluyor. Askerler Boğaz köprüsünü kesti.
- Ne darbesi yaa!

* * *

Hemen kalkıp televizyonu açtım, gerçekten de darbe oluyor!
Olanları önce evde ekrandan izledim...
Sonra gazeteye gitmeye karar verdim...
Dışarı çıktığımda herkes evine çekilmiş in cin top oynuyor.
Bir taksi bulup kapağı gazeteye attım...
Çevrede silah sesleri, uçak sesleri, bomba sesleri...
Bizim ev Çankaya’ya yakın, acaba orada mı bir şeyler oluyor, patlama sesleri nereden geliyor...

* * *

Bütün arkadaşlar gazetede. Neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Hiç kimse bir şey bilmiyor, herkes tahmin yürütüyor.
TRT’de darbecilerin bildirisi okundu.
Sonra bir daha okunmayınca anladık ki devlet duruma hakimdir...

* * *

Gazetedeyiz, patlama sesleri bazen çok yoğunlaşıyor. Korktuk...
Ne işe yarayacaksa (!) ışıkları kapayıp karanlıkta beklemeye başladık.
Bu arada bütün arkadaşlarımız haber peşinde... Karanlıkta haberler yazılıyor. İyi ki elektrik kesilmiyor. Yoksa çok zorlanacaklar.

* * *

Gece saat 02.30 olduğunda, darbenin başarısız olduğu artık ortaya çıkmıştı. Bari eve gidip son durumlara televizyondan bakayım, sonra yatıp sabaha biraz uykumu almış olarak kalkayım diye düşündüm...
Dışarıya bakıyorum, herkes evine çekilmiş. Bir tek araç yok, taksi yok.
İyi de eve nasıl gitmeli...
Saygı Öztürk devreye girdi:
“Abi yollarda taksi bulamazsın. Kendini tehlikeye atma. Benim araba seni bıraksın eve...”          

* * *

Saygı’nın şoförü Serkan arabayı binanın önüne çekti. Yine bombalar ve silahlar patlıyor.
Bizim büronun çaycısı ve aynı zamanda bütün işlerimize koşturan “Atom karınca” lâkaplı Durmuş Akdoğan da yanımızda...
“Emin Bey ben sizi yalnız gönderemem. Ben de geliyorum” dedi.
Durmuş’un talimatlarına uymamak bizim için asla mümkün değil!
Üçümüz aşağı inip arabaya bindik.

* * *

Yolda Durmuş’un aklına geldi:
“Doğrudan Tunalı’ya girelim, oralarda ne olduğunu bir görelim.”
Tunalı Ankara’nın en işlek caddelerinden biri. Kuğulu park tarafından girdik. Ortalıkta bir tek Allah kulu veya araç yok.
100 metre sonra karşımızda keskin farlar belirdi. Ters yönden geliyorlar.
Aracımızı sağa çekip kaldırıma yanaştık ve durduk ki, yanımızdan kazasız belasız geçsinler.
Üzerlerinde silahlı askerler olan beş adet paletli zırhlı personel taşıyıcı büyük gürültülerle uğuldayarak yanımızdan geçti...

* * *

Bizim cingöz Durmuş’un aklına hemen bir başka ilginç fikir geldi!
“Emin Bey şimdi şöyle yapalım... Hemen geri dönelim, bunların peşine takılıp gittikleri yere kadar gidelim!”
“Durmuş sen manyak mısın yaa! Oğlum darbe oluyor, bu işin şakası yok. Ya biz takip ederken bunlara birileri ateş ederse, ya çatışma çıkarsa... Arada kalırız valla, kimse kurtaramaz.”
Serkan da aynı şeyi söyledi ve biz devam ettik.
Durmuş macerayı kaçırdığı için üzgündü!
Kenedy Caddesi’nden sola sapıp Atatürk Bulvarı’na indik ve bizim eve kazasız belasız, ama korku içinde ulaştık.
Bizimkiler beni bıraktıktan sonra bir süre daha Çankaya taraflarında dolanıp o tank benzeri zırhlı araçları aramış ama bulamamışlar!

* * *

Eve geldim, silah ve bomba sesleri yine devam ediyor. Ama darbecilerin kaybettiği artık kesinleşti.
Gün ağarırken yattım.
15 Temmuz 2016 darbe gecesinden geriye ilginç anılar kaldı.
Bizim Durmuş’un parlak önerisini (!) özellikle hiç unutmadım, herkese anlattım. Hep birlikte gülüştük!

sozcu-banner-1