Sevgili okurlarım, anayasanın 101. maddesinde “Cumhurbaşkanı. Nitelikleri ve tarafsızlığı” başlığı altında şu hüküm yer alıyor:
“Cumhurbaşkanı, 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış... Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.”
Yüksek öğrenim kapsamına dört yıllık üniversiteler giriyor.

* * *

Recep Tayyip Bey’in dört yıllık üniversite diplomasına sahip olup olmadığı bugüne kadar hep tartışıldı.
Bazıları ısrarla “Hayır, böyle bir diploması yok, varsa göstersin” dedi.
Recep Bey ise ısrarla şunu savundu:
“Ben Marmara Üniversitesi mezunuyum. O okulu bitirdim. Bu tartışmayı gündeme getirenler yalancıdır, iftira atmaktadır...”
Bu tartışmalar hep sürdü gitti...
Ancak üniversite diplomasının aslını, suretini veya fotokopisini gören, bugüne kadar hiç olmadı!

* * *

Esrarengiz bir olay karşısındayız!
Bu öyle bir diploma ki, adeta bir devlet sırrı gibi saklanıyor, gizleniyor ve korunuyor.
Bu nesne (madem vardır) nerededir?
- Recep Bey’in evinde veya sarayda olabilir.
- Üniversite rektörlüğünün arşivlerinde olabilir.
- Daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde YSK’ya (Yandaş Seçim Kurulu’na) verilmiş olabilir.
- Şu veya bu nedenle kaybolmuş olabilir.

* * *

Eğer evinde veya sarayda ise bunu ortaya çıkarmak beş dakikalık bir iştir. Açtırırsın dolapları, çıkarırsın diplomayı, bir de fotokopisini çektirip “İşte benim dört yıllık üniversite diplomam budur eyy millet” diye medyaya servis edersin.
YSK’ya verilmişse oraya bir talimat verirsin “Bunu derhal açıklayın ve gerçek olduğunu vurgulayın” diye...
Ne var yani, kötü bir şey yapmış olmazsın ki, sonuçta kendi üniversite diplomanın milletin bilgisine sunulmasını sağlamış olursun.
Eğer diploma kayıpsa üniversite yönetimine dilekçeyle başvurup örneğini istersin. Hatta o konuda şöyle bir talepte de bulunabilirsin:
“Diplomamla birlikte, geçmişte girmiş olduğum bütün sınav notlarımın da dilekçeme eklenmesini rica ederim.”
İş bu kadar basittir.

* * *

Recep Bey’in deyişiyle bu konuda yalan söyleyip kendisine iftira atanlar böyle bir durumda utanır ve suspus olurlar. Yeter ki belge açığa çıksın...
Ancak gelin görün ki, bugüne kadar bu konuda en ufak bir gelişme bile olmadı...
Üstelik bu hususlar kamuoyunda (Meclis dahil) hep tartışıldı, soru önergeleri verildi.
- Üniversite yıllarında kendisini okulda bir gün olsun gören yok.
- O dönemden kalan, örneğin arkadaşlarıyla çektirmiş olduğu bir tek fotoğraf, arkadaşları tarafından paylaşılan bir tek anı yok. O dönemden kalan herhangi bir arkadaşı da yok.

* * *

Söz konusu diplomayla ilgili gerçek durum bilinmiyor. Karşılıklı iddialar şaşırtıcı.
Bir kesime göre diploma diye açıklanan belge diploma değil, geçici çıkış belgesi.
Aynı kesim, kendisinin dört yıllık üniversite değil, iki yıllık yüksekokul mezunu olduğunu iddia ediyor.
Recep Bey kesimi ise tam tersini söylüyor:
“Dört yıllık üniversite diploması gerçektir.”
Doğrusunu isterseniz benim bu konuda kafam karışık! Yani bu konuda ahkâm kesmem mümkün değil.
Burada görev YSK’ya düşüyor:
Söz konusu belge onların arşivinde mutlaka vardır. Aslını dosyasından çıkarsınlar, kamuoyuna kameralar önünde göstersinler ve bir örneğini servis etsinler.
Aksi takdirde bu tartışmalar sürüp gitmeye mahkûmdur.

iyi-parti

Sevgili okurlarım, cumhurbaşkanlığına aday olma koşullarından biri de, 100 bin kişiden imza toplamış olmak.
Bu sayıda insanı gözlerinizin önüne bir getirmeye çalışın!
YSK bu imza toplama işinin takvimini de belirledi:
Seçmen niteliğini kazanmış olan vatandaşlar 4-9 Mayıs tarihleri arasında bulundukları ilçe seçim kurularına sadece bu altı gün içerisinde dilekçeyle başvurup istedikleri aday için imza verecekler.
Altı günde en az 100 bin seçmenden imza!
Bunun zahmetlerini ve bir sürü akla gelmeyen bürokratik formalitesini de düşünün.

* * *

Meral Hanım bence yanlış bir iş yaptı. Meclis Grubu’nda CHP’den gelenlerle birlikte 20 milletvekiline sahip olmuştu.
YSK, istemeyerek bile olsa İYİ Parti’nin önümüzdeki seçimlere katılmasına onay vermek zorunda kaldı.
Partinin bu durumda artık korkacak, endişe edecek bir durumu kalmamıştı...
Ve bu olanaklara sahip olduktan sonra bir karar daha verdi:
“Seçime arkamızda halkın desteği ile girmek istiyoruz.”

* * *

Bence yanılıyor. Yeterli zaman olsa, koşullar daha uygun olsa, 100 bin imza için kimse kendisini ve partisini eleştiremezdi.
Ancak şimdi, özellikle 4-9 Mayıs tarihleri öncesinde gerek partisi ve gerekse kendisi, 100 bin imzacı arayışına girecek.
Bulurlarsa eyvallah!..
Bulmalarını, hatta imza sayısının bir milyona ulaşmasını içtenlikle isterim ama bir de aksini düşünün... Ya bulamazlarsa? O zaman ne diyecekler?

* * *

Siyasette işin her inceliğini ve olasılıkları iyi düşünüp kararı ona göre vereceksin.
Umarım başarırlar...
Ama bence çok doğru bir karar almadılar.
Sonuçta, bulunsa da hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan 100 bin imza için enerjilerini durup dururken boşa harcamış olacaklar.

sozcu-banner-1