Sevgili okurlarım, gazeteci Cemal Kaşıkçı olayını izlemeyi güya sürdürüyoruz!
Cinayet 2 Ekim günü işlendi...
Ve aradan 40 gün geçmesine karşın biz Türkiye Cumhuriyeti olarak hiçbir şey yapamadan oturmayı sürdürüyoruz.
Pasif, suskun ve sessiz...
Arada sırada durumu kurtarmak için birkaç demeç veriliyor ve toplumun gazı alınmak, tepkinin yumuşatılması sağlanmak isteniyor.
Şimdi bazılarınız belki diyecektir ki “Yaa kardeşim, işlenen o cinayet toplumun umurunda mı, sen hangi tepkinin yumuşatılmasından söz ediyorsun...”
Bunu diyenler de haklıdır.
Ancak unutulmasın, bu cinayet olayı artık doğrudan ulusal onurumuzla ilgilidir.

★★★

Karşımızda, adına Suudi Arabistan denilen bir ülke var.
Hırsızlık ve vurgunculuk yatağı...
İnsan hakları, kadın hakları, kadın erkek eşitliği gibi kavramları orada hiç aramayın.
Her pisliği “İslam” adına yapıyorlar ama aslında dinimizin en büyük düşmanı onlar.

★★★

Bir ülke düşünün ki, kendi uyruğunda olan bir gazeteciyi öldürmek için bizim toprağımıza 15 artı 3 eşittir 18 kişiden oluşan gözü kara bir cinayet infaz ekibi gönderiyor.
Neresinden baksanız suç...
Din açısından, insanlık açısından, uluslararası hukuk açısından ve olayın her aşamasından suç fışkırıyor.
Bu ekip bizimkilerin de aymazlığından yararlandı, cinayetten saatler sonra kendi ülkelerine tüymeyi başardı.
Bunu da bırakalım bir yana, cinayetin her aşamasından bilgi sahibi olan, belki de suç örgütünün yöneticisi konumunda olan konsolos bile olaydan günler sonra, gözlerimizin önünde, elini kolunu sallayarak kaçmayı başardı.
Oysa onun diplomatik dokunulmazlığı falan yok.
Kuşu kafesten nasıl kaçırdığımıza doğrusu hayret ediyorum. Aymazlığın ancak bu kadarı olabilir!

★★★

İşin bir başka vahim boyutu daha var.
Türk polisi konsolosluk binasında ve konsolosun hemen yakındaki konutunda arama yapacaktı ama Suudiler bir türlü izin vermiyordu.
Beyefendilerin keyfi en sonunda yerine geldi de izin alabildik. O zamana kadar bütün deliller temizlenmişti.
Oysa cinayet olayı konusunda o heriflerin diplomatik dokunulmazlığı yoktu.
Bir cinayet işlenmiş, neyin dokunulmazlığı olacak!

★★★

Şimdi işin sonraki aşamalarına kısaca göz atalım.
Türk Milleti olarak bize bu olayın perde arkası ve ayrıntıları konusunda bugüne kadar resmi makamlardan herhangi bir bilgi verildi mi?
Hayır, verilmedi!..
Peki bu bilgiler el altından kimlere sızdırılıyor?
Yabancı devletlere ve başta El Cezire olmak üzere yabancı televizyon kanallarına!

★★★

Piyasaya sürülen en son haberlere inanmak gerekirse, bu Suudili katil sürüsü Cemal Kaşıkçı’yı öldürdükten sonra cesedini asitle eriterek yok etmiş.
Bu iş için Suudi Arabistan’dan getirdikleri çok özel kimyasal maddeler kullanılmış...
Ve yine söylentiye göre, önceden yere muşamba sermişler...
Sonra cesedi sıvıya yakın pelte kıvamına gelene kadar eritip kanalizasyona dökmüşler.
Şimdi bazı köşe yazarları bantları dinlediğini iddia ederken, bazıları da “İnanmayın, bant falan yok” diyor.
Bunları yazmak bile korkunç bir şey ama haberler böyle.

★★★

İşin bizlerden gizlenen bir boyutu daha var.
Eğer doğruysa Kaşıkçı’nın telefonu dinleniyormuş...
Ve dinlemelerden anlaşıldığı kadarıyla adamı daha konsolosluğa girdiği anda üzerine çullanıp boğmuşlar...
Adam bağırıyormuş “Boğuluyorum, çekin şu poşeti başımdan, bende kapalı yer fobisi var” diye...
(Telefonu kimlerin nasıl dinlediği bizim anladığımız işlerden değildir.)

★★★

Recep Bey iki gün önce bir açıklama yaptı:
“Biz bu cinayetle ilgili elimizde bulunan bütün bilgi ve belgeleri ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’ya verdik!..”
Fransa Dışişleri Bakanı bu sözleri yalanladı, kendilerine verilen herhangi bir şey olmadığını söyledi.
Günahı vebali yalan söyleyenlerin boynuna!

★★★

Evet!.. Bu korkunç cinayetin işlendiği günden bu yana merak içindeyiz...
Bilgi kirliliği yaygın.
Herkes, özellikle yabancı ülkeler ve yabancı medya bölük pörçük bir şeyler biliyor...
Sadece biz bilmiyoruz.
Bizi yönetenler Türk Milleti’ni adam yerine koyup somut ve tutarlı bir açıklama yapamıyorlar ki bilelim!..
İnsaf be kardeşim, aradan 40 gün geçti.
Bize söyleyecek bir şeyiniz yok mu sizin?

★★★

Neden söyleyemediklerini de size ileteyim! Suudi Arabistan’la aramız bozulmasın istiyorlar! Sonuç:
Türkiye’ye 18 kişilik cinayet ekibi gönderip işi şu veya bu biçimde bitiren Suudi Arabistan, bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamayı sürdürüyor. Utanıyoruz.