Sevgili okurlarım, işyerinizde bütün gün çalışmış ve yorgun düşmüşsünüz. Beden yorgunluğu doğal olarak var da, esas olan kafa yorgunluğu.
Evinize gidiyorsunuz...
Ya da bir pazar günü.
Kafayı biraz dinlendirmek için televizyonu açıyorsunuz!..
Aaa, o da ne!..
Karşınızda yine Recep Tayyip Erdoğan, kürsüye çıkmış ve yine bir yerlerde bağıra çağıra nutuk atıyor...
Sağa sola posta koyuyor, ABD’yi ve neredeyse bütün ülkeleri tehdit ediyor, Almanya’ya ve özellikle Bayan Merkel’e bindiriyor, Afrin olayını anlatıyor!
Sonra sıra CHP’ye geliyor.
CHP de bu bindirişlerden payına düşeni alıyor!

* * *

Geçtiğimiz pazar günü evdeyim... Üzerimdeki yorgunluğu atmak için biraz geç kalkmışım.
Haydi, sıra kafayı dinlendirmeye geldi...
Televizyonu açıyorum...
Karşımda yine Recep Tayyip!
Başka bir kanala geçiyorum, yine o...
Kanalları tıklayıp değiştiriyorum, hep o var!
Çıkmış kürsüye, önünde duran cam levhadan okuyor, konuştukça konuşuyor, bağırdıkça bağırıyor.
Partisinin falanca yerdeki il kongresinde nutuk atıyormuş.
Konuşması en az 20 kanaldan canlı veriliyor.
Bu durumda ister istemez magazin, müzik ve spor kanallarına geçiyorum. Nasıl olsa konuşması biraz sonra biter diye umutluyum,
Bu arada eşime sesleniyorum:
“Yahu bir tatil günümüzü bari bize bıraksa!”

* * *

Öğlenden sonra dışarıya çıkıyorum, eve gelince televizyonu yine açıyorum...
Aaa, bu kez karşımda Binali Yıldırım nutuk atıyor... Ellerini kollarını sallaya sallaya partisinin filanca il kongresinde konuşuyor.
Onun da konuları aynı, bağırıp çağırıyor.
Recep Tayyip’le aralarında bir tek fark var:
Tayyip kendisi için danışmanları tarafından hazırlanan yazılı metni önündeki cam levhadan okuyor, Binali okumadan konuşuyor.
Ancak hiçbir kanal dünya liderimizin sağında ve solunda bulunan cam levhaları gösteremiyor. Belli ki bu doğrultuda talimat almışlar.

* * *

Neyse, artık bunların konuşması bitmiştir diye akşam saatlerinde televizyonu yeniden açıyorum...
Aaa, dünya liderimiz bu kez partisinin başka bir il kongresine yetişmiş, oradan konuşuyor.
İnanılmaz bir hadise!
O bitiyor, bu kez Binali Yıldırım’ın başka bir konuşması canlı yayına giriyor.
Ne o, bir pazar günü tatili yaşıyoruz!
Haftanın yedi günü neredeyse 24 saatinde karşımızda bu ikili var.
Bize de onlara hayırdua edip yine magazin, müzik ve spor kanallarına geçmek, ya da yabancı kanallara zaplamak kalıyor.

* * *

Evet sevgili okurlarım, bunlar neredeyse günün 24 saati karşımızda. Bazen bir günde üç AKP kongresinde nutuk atıyorlar. Bir şehirden bir şehre ayrı ayrı gidiyorlar.
Altlarında devletin uçakları, helikopterleri, lüks makam araçları ve yanlarında binlerce kişiden oluşan koruma orduları...
Hükümetten gelen talimat doğrultusunda bütün konuşmalar saatlerce canlı yayınlanıyor.
Halk tv ve birkaç kanal dışında herhangi biri eğer sıkıysa bu emre uymasın, canlı yayını es geçsin, mümkün değil.
Günün belli saatlerinde haber bültenleri sıraya giriyor. Zaten canlı yayınlanmış, bu kez de haberlerde daha kısa olmak koşuluyla aynı lâflar tekrar ediliyor.

* * *

Sadece mitingler değil, bu ikilinin Türkiye’nin dört bir yanında yaptığı başka konuşmalar da canlı yayına giriyor.
Sarayda düzenlenen toplantılar...
Muhtarlarla, çiftçilerle ve akla gelen bütün kesimlerle...
Toplu açılış törenleri...
Aç televizyonu, neredeyse 24 saat onları izle!
Yandaş kanallar bunları doğal olarak yayınlıyor, ama bazıları var ki, bu işi korkudan yapıyor.

* * *

İnsaf edin be iktidar gücüne sahip kardeşlerim, insaf edin.
Propaganda yapmak iyidir de, işin bu kadarına beyin dayanmaz, yürek dayanmaz, insanların sinir sistemi hiç dayanmaz.
Hep aynı laflar, aynı tehditler, aynı bağırış çağırışlar...
Özellikle illerde yapacakları her toplantı öncesinde il ve ilçelerin en üst düzey yöneticileri tarafından okullara yazı gönderiliyor:
“Sayın cumhurbaşkanımız şu tarihte ilimizde olacaklardır. Kamu personelinin, belediye çalışanlarının, öğrenci ve öğretmenlerin toplantıda hazır bulundurulması önemle rica olunur!”
O kalabalıkların kendiliğinden toplandığını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

* * *

Sayın dünya liderimizden ve sayın başbakanımızdan özellikle istirham ediyorum:
Bu işin galiba tadı kaçmış durumda.
Artık tepki yaratıyor.
Kafası ütülenen vatandaş, karşısında haftanın yedi günü sizi görmekten ve her seferinde aynı sözlerinizi dinlemekten bıktı.
Lütfen insaf, lütfen vatandaşa karşı biraz daha saygılı ve anlayışlı olun, zira işin dozunu kaçırdınız.
Hiç değilse pazar günleri ekranları bize bırakın, vallaha ona da razıyız!
Lütfen, lütfen, yetti gayri!