Sevgili okurlarım, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı 29 Aralık günü açıklanacakmış.
Adayın Binali Yıldırım olacağını bilmeyen zaten yoktu da Recep Bey bu ismi dün ilk kez telaffuz etti.
Ancak sonrasında başka şeyler de söyledi:
“Binali Bey’in seçime kadar istifa etmesi gerekmiyor. Seçildikten sonra istifasını verir...”
Binali Bey Meclis Başkanı.
Devlet protokolünde Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı yardımcısından sonra gelen üçüncü adam.
Şimdi beyefendi, adaylığı resmen açıklandıktan sonra araziye çıkacak, İstanbul’u mesken tutup seçim çalışmalarına başlayacak.
Her konu ille de yasal hükümlerle çözülmez.
Bir de adına “Etik” denilen kurallar vardır ki ahlâk ve vicdan ölçülerini kapsar.
Mahkemeler bile kararlarını yasalara ve vicdana uymak koşuluyla verir.

★★★

Binali Yıldırım şimdi İstanbul’da araziye çıkacak da nasıl çıkacak!
Devletin olanaklarını kullanarak!..
İl ve ilçe turlarında kendisini vali, kaymakamlar ve diğer il yöneticileri karşılayıp uğurlayacak, bol bol yağ çekilecek.
İstanbul’u yönetenler, bir partinin adayı olan şahsın önünde esas duruşta duracak, emirlerini alacak.
Hem parti adayı, hem de Meclis Başkanı sıfatıyla devlet protokolündeki üçüncü kişi! Devlet forsunu ve devlet gücünü doğal olarak kendisi için kullanacak.

★★★

Emrinde devletin uçakları, helikopterleri ve makam araçları olacak.
Araçların kırmızı ve resmi plakaları vaziyet çakılmasın ve laf gelmesin diye beyaz plakaya dönüştürülecek.
Açılış törenlerine katılacak, nutuklar atacak... Onuruna ziyafetler düzenlenecek.
Ve belki de İstanbul’da, Cumhurbaşkanlığı’na devredilen Meclis’e ait olan saraylarda yatıp kalkacak.

★★★

Şimdi biraz düşünelim ve basit birkaç konuya değinelim!
İstanbul’da CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu. Beylikdüzü Belediye Başkanı. Pırıl pırıl, genç, başarılı ve geçmişi tertemiz bir adam.
Öteki partilerin de adayları var.
İmamoğlu’nun tek eksiği, İstanbul halkı kendisini yeterince tanımıyor. Dolayısıyla, çok gezmek ve kendisini tanıtmak zorunda.
Gezmek ve tanıtmak dediğiniz hadisenin ise her adımı ve her aşaması paraya bağlı! O da Binali Yıldırım’da olacak...
Ve seçim yarışına kısa süre sonra start verildiğinde, karşımıza şu tablo çıkacak:
Binali Yıldırım 100 metre yarışına 50 metre önden başlayacak.
Al sana eşitlik, al sana demokrasi!

★★★

Şimdi hadiseye bir kez daha bakalım...
Bir yanda Meclis Başkanı Binali Yıldırım propaganda gezilerine katılıyor.
Emrinde devletin her türlü olanakları var.
Gak deyince ekmek, guk deyince su!..
Öbür yanda ise partisinin kısıtlı olanaklarıyla İmamoğlu.
Böyle bir seçim yarışı eşit ve demokratik olmaz.
O halde ne yapılmalı?
Binali Bey Meclis Başkanlığı görevinden derhal istifa etmeli ve seçime öyle girmelidir.
Dikkat ediniz, milletvekilliğinden demiyorum, sadece Meclis Başkanlığı’ndan...
31 Mart gününe kadar Meclis Başkanlığı makamı vekaleten idare edilir, beyefendi İstanbul’u kazandığı takdirde yerine yenisi seçilir.
Kazanamadığı takdirde 1 Nisan günü Ankara’ya döner ve milletvekili koltuğuna yeniden, hiçbir şey olmamış gibi oturur.

★★★

Sevgili okurlarım, bu iş sadece Binali Yıldırım olayı ile bitmiyor. Onunki İstanbul’la kısıtlı...
Ama ortalıkta bir de partili cumhurbaşkanı var ki Türkiye geneliyle ilgili.
Hem cumhurbaşkanı, hem de partisinin genel başkanı...
Toplumun büyük kesimi tarafından “AKP’nin arka bahçesi” olarak tanımlanan bizim malûm Yüksek Seçim Kurulu birkaç gün önce çok önemli bir karar aldı. Özü şöyle:
“Cumhurbaşkanı devletin başıdır... Dolayısıyla seçim çalışmalarında kendisi için herhangi bir yasak, propaganda kısıtlaması vesaire getirilmesi söz konusu olamaz.”
Evet, anayasa uyarınca cumhurbaşkanı devletin başıdır ama unutulmasın, onun hırpaladığı, alay ettiği, hatta zaman zaman hakaret ettiği vatandaşlarımız bu ülkeye uzaydan paraşütle inmedi.
Onlar da bu ülkenin ve devletin bireyleridir.

★★★

Bu durumda Recep Bey için atış sonuna kadar serbest! Önünde hiçbir yasal ve etik engel yok!
Çıkacak gezilerine, 81 ili dolaşacak, her konuda yüzlerce törene katılacak, her fırsatta, günde belki iki üç kez mitingler düzenleyip nutuk atacak, aynı şapka altında hem cumhurbaşkanı, hem de parti başkanı kimliği ile muhalefet partilerine ve hoşlanmadığı kimselere bindirdikçe bindirecek...
Emrinde ve hizmetinde hem partisinin, hem de devletin bütün olanakları hazır olacak.
Uçaklar, makam araçları, kamunun aklınıza gelen bütün olanakları...
Ve sonsuz propaganda...
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar nice seçimlere tanık oldu ama böylesi hiç görülmedi, duyulmadı.
Yaşadıkça daha neler göreceğiz neler.