Sevgili okurlarım, bir ülkenin gelişmişlik düzeyi dünyanın her ülkesinde çok önemli iki gösterge ile açıklanır:
Okur yazarlık oranı.
O ülkede basılan, satılan ve okunan gazete, kitap ve dergi miktarları.
Biz ne yazık ki her ikisinde de en gerilerde nal toplamaktayız.
Kağıdımızın tamamını ithal ediyoruz...
Edelim de, dövizin giderek arttığı bir dönemde kağıt fiyatları da sürekli artıyor... Zira o kağıtların her gramı için döviz ödüyoruz.
Bu durumda bütün yayıncılar çok büyük bir tehlike altında.
Ufukta batışlar görünüyor.

★★★

Bizim gazete Cumhuriyet’le birlikte birkaç hafta önce fiyatına zam yapmak zorunda kaldı.
Neden?..
Çünkü her gazetenin bir numaralı harcama kalemi olan kağıt fiyatlarına büyük zamlar gelmişti.
Şimdi haklı olarak soracaksınız:
“İyi de kardeşim, yandaş gazeteler neden hiç zam yapmıyor? Onların yerli kağıt kullandığını mı iddia ediyorsun?”

★★★

Hayır, öyle bir iddiam elbette ki yok. Zaten yerli kağıt diye bir şey kalmadı.
Yandaşlar da bir miktar zorlanıyor ama onların elinde bazı güçlü çözümler var!
Ekonomik açıdan zorlanmaya başladıklarında alıyorlar ellerine telefonu, ya da yüz yüze görüşmelerde iktidarın elindeki belli kuruluşlarla haberleşme başlatıyorlar:
“Aman bize verdiğiniz ilanları artırın. Yoksa zorda kalacağız...”
Ya da hükümet tarafından o kuruluşlara talimat veriliyor:
“İlanları artırın, bizim çocukları zorda bırakmayın!”
Böylece, devlet kesesinden bir kalemde milyonlarca dolar kaynak yaratılmış oluyor.
İş bu kadar basit!

★★★

Aydınlık gazetesi son Kurban Bayramı öncesinde bildirdi:
“Kağıt sıkıntısı ve dövizden kaynaklanan parasal sıkıntılar nedeniyle bu bayram üç gün boyunca yayınlanmayacağız...”
Ve gazete zorunlu bayram tatili (!) yaptı.
Bu, bir ülkeyi yönetenler açısından utanç verici bir tablodur ama kime anlatacaksınız.

★★★

Anadolu’da yayınlanmakta olan yüzlerce, belki binlerce (irili ufaklı) yerel gazete var.
Kitap ve dergi basan yayınevleri var. Onların eti budu zaten belli.
Her gün bir sürü güçlükle boğuşurken başlarına bir de bu kağıt zamları eklendi.
Bu fiyatlara dayanmaları mümkün değil. Ne yapacaklar?

★★★

Bütün basın kuruluşları feryat ediyor, yazılı açıklamalar yapıp hükümeti uyarıyor:
“Kağıt fiyatlarına çözüm bulun, aksi takdirde iş hızla batmaya doğru sürükleniyor... Basına ya destek verilsin, ya da döviz kurları sabitlensin ki önümüzü görebilelim. Hiç değilse satılan kitap, dergi ve gazetelerde KDV oranları düşürülsün...”
Bu feryatlara karşın hükümetten tık yok!
Hükümet kulağının üzerine yatmış, işine gelmeyen hiçbir şeyi duymuyor.

★★★

Sevgili okurlarım, Türkiye’de o hiç beğenmedikleri tek adam devirleri vardı ya...
Hani “İki ayyaş” falan diye söz ettikleri kimseler...
O zaman Türkiye’de bu kadar büyük bir kağıt tüketimi yoktu...
Ama o beğenmedikleri adamlar uzun yıllar önce uzağı görüp, 1936 yılında İzmit’te SEKA kağıt fabrikalarını kurmuşlardı.
SEKA sürekli kağıt üretimi yapar, ülkenin bütün kağıt gereksinimini rahatça karşılardı...
Sonra gün geldi, AKP iktidar oldu... Ve İzmit SEKA fabrikaları “Özelleştirme kapsamına” alındı...
Gerekçe zarar ettiği idi!
Ve hemen ardından kapatıldı.
Yüz milyonlarca dolarlık makinelerin bir bölümü hurda fiyatına peşkeş çekildi.
Zaten satanlar açısından önemli olan üretimin durdurulması idi ve bu amaca büyük bir özenle (!) ulaşıldı.
Yandaş ithalatçı firmalara kıyak yapmak varken, yerli üretim yapılır mıydı!

★★★

Şimdi uygulanmakta olan siyasi taktiğe bir bakınız:
Özellikle muhalif yayın kuruluşlarını kağıda yapılacak yeni zamlarla zorda bırakmak ve basın özgürlüğünü bu yolla yok etmek...
Dahası var:
Basında tekelleşmeyi giderek artırmak ve bütün piyasayı yandaş kuruluşların insafına terk etmek.

★★★

Şu acı gerçeği de çoğunuz yine (haklı olarak) bilmezsiniz:
Bu süreçte en büyük insan kıyımlarından biri ne yazık ki bizim medya sektöründe yaşanıyor.
Bu dönemde binlerce gazeteci, binlerce basın çalışanı işlerinden kovuldu.
Onlar şimdi aç ve işsiz...
Kovulanın bir daha iş bulması asla söz konusu değil, mucize lâzım.

★★★

İşte, gazeteciler bu zorlayıcı koşullar altında çalışıp kovulurken Türkiye’de bazı gazeteler zorunlu bayram tatiline giriyor ve her biri ayrı ayrı “Önümüzdeki haftalarda acaba döviz kaç lira olur” hesaplarıyla uğraşmak zorunda kalıyor.
Muhalif gazeteler iktidarın en büyük maddi ve manevi baskılarıyla boğuşurken, öbür yanda yandaş gazetelere ve yandaş medya patronlarına gökten paralar yağdırılıyor.
Bunun kağıtla ilgili çok somut bir örneğini sizlere önümüzdeki günlerde açıklayacağım.
Herhalde şaşıracaksınız.

plusbanner2x