Sevgili okurlarım, AKP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz önceki gece bir televizyon kanalına çıkmış ve bakınız neler demiş!
“Medyada tekelleşme bitti. Kesinlikle söylüyorum, artık çok sesli bir medya var. Geçmişe göre çok sesli bir Türkiye var!”
Vay be, adam haklı, partisinin bu konudaki değerli görüşlerini (!) dile getiriyor.
“Biz basın özgürlüğünün içine ettik, medyanın büyük bir bölümünü kendi adamlarımıza peşkeş çektik. Onlara devlet bankalarından büyük kredi destekleri sağladık” diyecek değildi ya!..

* * *

Yandaş olmamaya çalışan, ancak Aydın Doğan’ın personeli olan hanım sunucu bu lâfların üzerine gidememiş, konuyu üstelemekten kaçınmış ve sadece tebessüm etmekle yetinmiş.
Hepsi o kadar.
Oysa bu lâfları duyan bir gazeteci hiç değilse birkaç soru sorup, AKP Genel Başkan Yardımcısının ne demek istediğini sorgulaması gerekirdi.
“Medyada tekelleşme bitmiş!”
Nasıl bitti kardeşim? Medya devi Aydın Doğan daha birkaç gün önce bütün kuruluşlarını yandaş patron Erdoğan Demirören’e bir milyar dolara satmak zorunda kalmadı mı?
Demirören kim?
Devletle ve hükümetle çok büyük iş ilişkileri olan bir patron.
Şu anda Milliyet, Vatan gibi gazetelerin sahibi.
Şimdi bunlara Hürriyet, Posta, Fanatik gazeteleriyle birlikte Kanal-D, CNN-Türk ve daha niceleri eklenmiş oldu.
Böylece yazılı ve görsel medyanın yüzde 90’a yakın bölümü, öteki yandaş patronları da eklerseniz iktidar partisinin eline geçti.

* * *

Her gün tanık oluyorsunuz, bu iktidarı eleştirebilen kaç gazete var, kaç televizyon kanalı var.
Geçtiğimiz pazar günü Ankara’da İYİ Parti’nin kongresi toplanmıştı. Halk TV dışında biri bile canlı yayın yapamadı. Bırakın yayın yapmayı bir yana, toplantıya kamera göndermekten bile korktular.
Korku dağları bürümüştü.  

* * *

“Geçmişe göre çok sesli bir Türkiye varmış!”
Medyanın çok büyük bölümü artık hükümetin emrinde. Nasıl oluyormuş bu çok sesli Türkiye?
Yandaş medyanın gazeteleri çoğu zaman aynı övücü manşetlerle çıkıyor. Neden mi?
Bunlara her gün neresi olduğunu bilmediğimiz, ancak tahmin ettiğimiz bir yerden talimat geliyor:
“Yarınki manşetiniz şöyle olacak.”
Bu gerçeği bugüne kadar burada defalarca ve somut örnekleriyle belgeledim.
Aynı durum televizyon kanalları için de geçerli. Aynı talimat onlara da veriliyor.

* * *

Artık şu gerçeği hepimiz iyi bilelim:
Yandaş medya piyasada tekel oluşturmuştur. Fikir ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramlar, onlar için yoktur.
Bırakın fikir ve ifade özgürlüğünü, bazı köşe yazarları bizim “Hapishaneye tıkılmamız gerektiğini” açıkça savunmaktadır!

* * *

Yani AKP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz gerçeklere tamamen aykırı sözler söyleyip kendince propaganda yaparken, karşısındaki sunucu hanım işin üzerine gidemiyor, bir tek soru soramıyor...
Çünkü biliyor ki bunu yapsa, yeni patronu Erdoğan Demirören onun başına iş açacak, belki de kovulma nedeni olacaktır.

* * *

Şimdi belki aklınıza şu soru gelecektir:
“Peki siz özgürce yazabiliyor musunuz?”
Yanıtını hemen vereyim:
Hayır, yazamıyoruz.
Çoğu zaman kendi kendimizi sansür etmek zorunda kalıyoruz...
Aman şu cümleyi yazmayayım, şu ifadeyi kullanmayayım. Suç yok ama dava konusu olmasın, başımıza iş açılmasın!
Unutmayın, SÖZCÜ şimdi FETÖ’cü olmaktan yargılanıyor!

* * *

AB ile ilişkilerimizin kopmasının temel nedeni işte yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım hususlardır.
AB’nin aklı bunları almaz.
Medyada tekelcilik, bazı büyük medya kuruluşlarının yandaşlar tarafından devlet parasıyla ve milyarlarca dolarlık devlet kredileriyle satın alınması...
Fikir ve ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün yok edilmesi...
Batı demokrasilerine siz bunları anlatamazsınız.
Onlardan ne isterseniz, karşılığında nasihat alırsınız.
AKP Genel Başkan Yardımcısı tarafından bu konuda söylenen sözlerin en ufak bir ciddiyeti yoktur, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmez.
Giderek yok edilen muhalif medyanın ve sindirilmek istenen muhalif gazetecilerin yaşadıklarıyla hiç bağdaşmaz.

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Bugün 5 Nisan, sevgili babamız Umran Emin Çölaşan’ın 25. ölüm yıldönümü.
Bugün kabristana gidip babacığımızı ve anacığımız Türkan Çölaşan’ı bir kez daha saygı, özlem ve rahmetle anacağız, yan yana yattıkları kabirleri başında her ikisinin ruhlarına dualarımızı edeceğiz.
O yüzden yarın yazım çıkmayacak.
Sizlerden özür diliyorum.

sozcu-banner-1