Sevgili okurlarım, ilgili yasalar, cumhurbaşkanlığına aday olanlara çok önemli bir parasal hak veriyor.
Cumhurbaşkanlığına soyunan her adayın banka hesap numarasını verip halktan para toplama hakkı var.
Bu miktar kişi başına yaklaşık 14 bin lira ile sınırlı.
Yani herhangi bir kimse “Benim içimden geldi, param da var... Falanca adaya cebimden 200 bin lira bağışlıyorum” deme hakkına sahip değil.
Son seçimde ise kimlerin ne miktarda bağış topladığı meçhul!
Bilinmiyor, ısrarla gizleniyor.
Şunu da hemen belirteyim, adaylara yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, şirketlerden, tüzel kişilerden ve Türk uyruğunda olmayanlar tarafından bağışta bulunulması yasak.

* * *

Bu yasal haklar, 24 Haziran’da partileri adına seçime giren bütün cumhurbaşkanı adayları için geçerliydi.
- Recep Tayyip Erdoğan.
- Muharrem İnce.
- Meral Akşener.
- Selahattin Demirtaş.
- Doğu Perinçek.
- Temel Karamollaoğlu.

24 Haziran günü Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve şu anda aradan iki ay geçti.
Ancak gelin görün ki, Muharrem İnce dışında hiçbir aday, kaç kişiden kaç para topladığını bugüne kadar açıklama zahmetine katlanmadı!

* * *

Evet, bağış toplayacak adayların banka hesap numaraları kamuoyuna açıklandı ve isteyen herkes az veya çok, kendi adına bağışta bulundu.
En çok bağışı Recep Bey’in topladığı kesin.
İsteyenler hiçbir korkuya kapılmadan ona bağış yaptı.
Hiçbirinin aklına “Şimdi cumhurbaşkanımızın adına para yatırırsam bu işlem günün birinde açığa çıkar ve bana hesabı sorulur” gibi kuşkular gelmedi.
Tam tersine, bazıları mutlaka “Para verirsem ileride faydasını görürüm” diye düşündü.
Ama ötekiler için, özellikle de cezaevinde yatmakta olan Selahattin Demirtaş için durum epeyce farklıydı!

* * *

Peki ama adayların hesaplarına ne kadar para yatırıldı?
Bunun hesabını bugüne kadar ne Recep Bey verdi, ne de Muharrem Bey dışında öteki adaylardan herhangi biri...

Hiç kuşkunuz olmasın, en büyük bağışı Recep Bey topladı.
Belki yüz milyonlarca lira.
Kafadan söylüyorum, diyelim ki 500 milyon lira...
Beyefendinin seçim harcamalarının çok büyük bir bölümünün zaten devlet tarafından karşılandığını unutmayalım.
Ulaşım, güvenlik, konaklama giderleri, makam araçları vesaire...
Say sayabildiğin kadar!

* * *

Burada bir şeyi daha unutmayalım...
Adaylar tarafından toplanan paraların harcanmayan, elde kalan miktarı olduğu takdirde, artan paralar Hazine’ye gelir kaydediliyor.

* * *

Sevgili okurlarım, parasal konular son derece ciddi bir iştir.
Sen ortalığa çıkıp yasal hakkın olan bağışları (az veya çok) toplayacaksın ama bunun hesabını kamuoyuna vermeyeceksin!
Olacak şey değildir.
Efendim, ilgili yasa uyarınca, Yüksek Seçim Kurulu zamanı gelince açıklayacakmış!
YSK’nın hayatı suskunlukla geçiyor.
Niye onların açıklamasını bekliyorsunuz?
Adaylar niçin açıklamıyor?
Bu süreçte en önemli aktör, milyonlarca lira topladığı kesin olan Recep Bey... Acaba  kendi rakamını niçin gizliyor?
Acayip yüksek olduğunun, seçime eşit koşullarda girilmediğinin öğrenilmesini mi istemiyor?

* * *

Onların hiçbirine “Bu paraları topladıktan sonra nerelere harcadınız?” diye sorma yetkisine biz sıradan vatandaşlar elbette sahip değiliz.
İstedikleri gibi harcamışlardır, güle güle kullanmış olsunlar!..
Yeter ki bizi daha fazla merakta bırakmasınlar!..
Beklentimiz sadece kaç kişiden kaç para toplamış olduklarını öğrenmektir.
Rakamlar bazılarında hayal kırıklığı yaratacak ölçüde az olabilir, ya da çok olabilir. Hiç önemli değildir.

Unutmayalım, demokratik ülkelerde bu konuma gelmiş olan her siyasetçi, topluma her kuruşun hesabını vermekle yükümlüdür...
Zira o paralar son kuruşuna kadar halkın parasıdır, halkın gönülden kopan bağışlarıdır.
Bizde ise tam tersi oluyor!
Daha fazla gizlemelerine ve suskun kalmalarına gerek var mı?
Paraları güzelce topladılar, bilançoyu Türk Milleti’nden gizliyorlar.
Biraz ayıp olmuyor mu!

“Ayşe Teyze”nin ardından


Sevgili okurlarım, önceki gün vefat eden Güngör Uras ilginç bir insandı. Ekonomi yazılarıyla toplumun önünü açar, karmaşık konuları bile en basit ve en yalın bir biçimde okurlarına basitçe anlatırdı.
Onun simgesi olan Ayşe Teyze, aslında hepimiz idik.
Döviz mi yükseldi, onun yakınmaları hepimizin ortak sesi olurdu.
İşsizlik mi patladı, işin ucu yaşlı Ayşe Teyze’ye bile nasıl dokunurdu...

* * *

Güngör Uras’la dostluğumuz 1965 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nda başlamıştı. Sonra o da pek çok arkadaşımız gibi İstanbul’a, özel sektöre transfer oldu.
Farklı kentlerde yaşadığımız için öyle sık sık görüşemezdik ama onun her yazısını dikkatle okur, olumlu veya olumsuz mutlaka bir şeyler kapmaya çalışırdım.
Ama her yazısının altına imzamı atmazdım!..
Zira epeyce yumuşak ve tarafsız yazardı...
Hastanede olduğunu, tedavi gördüğünü bilmiyordum.
Türkiye ilginç ve ekonomi bilgesi bir insanını daha yitirdi. Onu özleyeceğiz.
Allah’tan rahmet diliyorum.


plusbanner2x