Sevgili okurlarım, bir ülkenin ekonomisi çöküşe geçince onu kurtarmak biraz zor olur. Hele seçim yakınsa, ülkeyi yönetenler ister istemez paniğe kapılır ve paçayı kurtarmak için çözüm arayışına girer.
Bizde de aynen böyle oluyor.
İşsizlik patlamış, döviz ve enflasyon zıplamış, dış ticaret açığı yolunu şaşırmış, bütçe açığı tavan yapmış...
Neresinden baksanız ceket lime lime olmuş, bu yamanın dikiş tutması giderek zorlaşmış.
Önümüzde seçim var. Saray ve iktidar paniği ertelemek için milletimize bol kepçe vaatlerde bulunup kesenin ağzını açıyor...

* * *

Ne demiş şair!
Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse
Her dereye bir değirmen, eğer suyu gelirse
Her kümesten bir tavuk, eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse!

* * *

İşin sonunun gelmeyeceğini artık iyice gördüler.
İşte bu yüzden panik ve korku yaşıyorlar.
Recep Bey dün bu nedenle kurmaylarını topladı, Saray’da acil bir ekonomi toplantısı yaptı.
İçeride bazı “Kurmaylar” çok büyük olasılıkla fırça yedi, azar işitti...Kendilerini nasıl savundular, bilmiyoruz.
Ama mutlaka içlerinden şöyle demişlerdir:
“Beyefendi siz emrettiniz, bugüne kadar biz yaptık. Şimdi sorumluluğu bizim üzerimize yıkmanız yakışık almıyor.”

* * *

Her kesimden vatandaş yerlerde sürünüyor... Yandaşlar hariç her kesim kan ağlıyor.
İşte bu yüzden sadaka ekonomisini devreye sokmak zorunda kaldılar.
Seçime kadar devletin ve milletin paralarını dağıttıkça dağıtacaklar, emekliye zam gibi küçük miktarlarla milletin gözünü boyayacaklar.
Ama işin bir de büyük boyutu var ki, o konuda bile karar aldılar:
Varlık barışı!.. Yurtdışında istiflediği parasını ve varlığını getiren para babaları hakkında yüzde 3 vergi ödemek dışında hiçbir ceza uygulanmayacağını açıklamak zorunda kaldılar!
Dikkat ediniz, bütün bu önlemleri şimdi, seçim kapıya dayandığı zaman alıyorlar!
16 yıl boyunca iktidarda kaldılar, sadaka ekonomisi uygulayıp memleketi bu durumlara düşürdüler, yediler içtiler ve akılları şimdi başlarına geldi.
Pabucun pahalı olduğunu, seçimde iktidarı yitirme olasılığının giderek arttığını görünce, çare aramaya başladılar!
Çok geç kaldılar.

antalyaspor-serit


Sevgili okurlarım, geçen hafta Ankara’da Gençlerbirliği-Antalyaspor arasında kritik bir maç oynanıyordu. İki takım da zor durumdaydı ve maçı Antalya kazandı.
Gerek statlarda ve gerekse kapalı salonlarda oynanan pek çok maçta olduğu gibi, tribünleri dolduran seyirciler bir anda İzmir Marşını okumaya başladılar.
İzmir’in dağlarında çiçekler açar/ Altın güneş orda sırmalar saçar/ Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar/ Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa/ Adın yazılacak mücevher taşa...
Aynen Onuncu Yıl Marşı gibi, İzmir Marşı da muhteşemdir.

* * *

Maçı tribünde izleyen binlerce Antalyaspor taraftarı işte bu marşı topluca okumaya başladı ve bu iş dakikalarca sürdü...
Ve ardından, hiç beklenmeyen ve utanç verici bir şey oldu!
Antalyaspor yönetimi kamuoyuna bir duyuru yayınladı:
“Taraftarlarımızın ortaya koyduğu bu tezahürat, birlik olma ruhuna (!) uygun olmamıştır.
Bir siyasi partinin gerek referandumdaki “Hayır” kampanyası sürecinde, gerekse cumhurbaşkanı adayı tarafından siyasi malzeme haline dönüştürülmüş bir marşın siyasi tarafgirlikle söylenmiş olması, açıkçası hoş bir davranış değildir.
Siyasi söylemleri tarifleyen ve sadece bir tek siyasi parti tarafından kullanılan marş ve sloganları tribünlerde seslendirmek, yönetim kurulumuzun siyaset dışı kalma hassasiyeti ile bağdaşmadığı için tasvip edilemez.”
Ayıplarını örtsün diye, duyuruya İzmir Marşı için bir de şöyle bir tanımlama eklemek zorunda kalmışlar:
“Bizlerin de çok sevdiği ve milli duygularımızı kabartan!..”
Vay anasını sayın seyirciler!
Yaşadıkça daha neler göreceğiz bakalım.

* * *

Aklı başında hiçbir yönetim, eğer kafayı yememişse, kendi taraftarını “Niye İzmir Marşı söylediniz” diye eleştirmez, eleştiremez.
Bu olay çok tipiktir, gülünçtür... Hem kendi taraftarına ve kulübüne saygısızlık sergilemekte, hem de pek çok şeyi ortaya koymaktadır:
Federasyonların tamamına yakını, en başta futbol ve basketbol olmak üzere iktidarın has adamlarına verilmiştir.
Bu iktidar her alanda olduğu gibi ülkemizi sporda da bölme çabasındadır.
Liglerde artık en başta Başakşehir olmak üzere çok sayıda kulüp, AKP’nin iktidardan destekli yandaş takımı olarak bilinmektedir.
Demek ki artık marşlarımızı bile iktidarın marşı, muhalefetin marşı diye ayırmak zorunda kalacağız!

* * *

O halde şu sorunun yanıtını arayalım:
“Antalyaspor yönetimi bu duyuruyu niçin yayınladı, niçin taraftarlarını suçlamak zorunda kaldı?”
Yanıtını tahmin edebiliyorum;
Bunlar çok büyük olasılıkla bazı yandaş kurumlardan ve özellikle Antalya’nın AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nden yardım alıyor. Tribünlerde İzmir Marşı’nın söylenmesi bu kurumları rahatsız etti ve Antalyaspor yönetimini uyardılar:
“Bu devam ederse yardımı keseriz haaa!
Ve kulüp yönetimi bu yüzden, onlara hoş görünmek için böyle saçma sapan, uçuk, abuk subuk, mantıksız bir çıkış yapıp iktidar kesiminden bir anlamda özür dilemek zorunda kaldı.
Vay anasını sayın seyirciler!
Hiç kuşkum yok, takımlarımızın yurtsever taraftarları bundan sonra da tribünlerde İzmir Marşı’nı topluca ve gök gürültüsü gibi söylemeyi sürdürecek, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atacak ve spora siyaset sokanlara bu yolla ders verecektir.


sozcu-banner-1