Sevgili okurlarım, Türk Milleti olarak biz yakın tarihimizi hiç bilmeyiz. Oysa ki tarih bilinmeden günümüzde olanları anlayabilmek mümkün değildir...
Yakın tarihimiz derken Osmanlı’nın son dönemlerinden bugüne kadar olan süreci kastediyorum.
Üstelik o dönemler son derece renklidir ve alınması gereken derslerle doludur.
Bugün sizlere somut bir örnek vereceğim:
Bazılarına göre 90 bin, bazılarına göre 60 bin insanımızın toprağa düşmesiyle sonuçlanan Sarıkamış faciası.

★★★

Yıl 1914, ekim ayı... Birinci Dünya Savaşı başlıyor. Osmanlı çaresiz... Ve bu çaresizliğe bir çözüm olsun diye Almanya ile gizli bir anlaşma imzalıyor. Savaşa Almanya’nın yanında gireceğiz.
Tam da o günlerde Almanların Akdeniz’de İngiliz donanmasından kaçmakta olan Goeben ve Breslau isimli iki zırhlısı Çanakkale Boğazı’ndan içeri girip bize sığınıyor. Karşımızdaki grubun başında olan İngiltere bu olaya büyük tepki gösteriyor, gemilerin silahtan arındırılmasını ve kendilerine teslim edilmesini istiyor. Aksi takdirde Türkiye’ye saldıracaklar.
Osmanlı zaten aciz durumda. Yoğun bir Almanya sevdasıyla yaşayan Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa kendince çözüm buluyor:
“Biz bu gemileri satın aldık!”
İki geminin Alman mürettebatına fes giydiriliyor... Ve iki gemi yıl sonuna doğru manevra yapma bahanesiyle Karadeniz’e açılıyor. Bunlar Odesa başta olmak üzere birkaç limanı bombalıyor, birkaç küçük Rus gemisini batırıyor.
Enver Paşa’nın gizli emri bu doğrultuda!..
Ve paldır küldür, kurulan tezgah sonrasında savaşa giriyoruz.

★★★

İngilizler Çanakkale Boğazı’na, Ruslar Doğu Anadolu’daki yetersiz Türk Ordusu’na saldırıyor.
Acele seferberlik ilan edilmiş ama özellikle Doğu’daki ordumuz perişan durumda.
Almanlar bastırıyor:
“Siz orada Rus ordusunu tutabildiğiniz kadar tutun, bizim cephemizden oraya asker getirmek zorunda kalsınlar ve biz rahatlayalım!”
Ruslar saldırıya geçiyor.
Türk Ordusu o kış günlerinde aç, sefil, bitik durumda. Silah yok, cephane yok, giysi yok, yiyecek yok, üstelik yol yok. İkmal yolları tümüye kapalı. Trabzon üzerinden Doğu Anadolu’ya ikmal yapmak mümkün değil zira Karadeniz’de Rus donanması hakim.
Hava sıcaklığı eksi 20’lerde, her yer kar ve buz...
Ordumuzun ikmali katırlar ve develerle, dağ başlarındaki patikalardan sağlanmaya çalışılıyor.

★★★

Enver Paşa savaşı İstanbul’dan yönetmeye kalkışıyor ve rezalet ister istemez başlıyor.
Önce birkaç küçük başarı ve sonra bozgunlar birbiri ardına geliyor.
(Öyle ki, bir süre sonra Rus Ordusu Erzurum ve Erzincan’ı bile ele geçiriyor.)
Maceracı Enver İstanbul’dan emir veriyor:
“Bir çevirme harekâtı yapacak, Sarıkamış ve Kars’ı ele geçirip Rus ordusunu imha edeceksiniz...”
Cephedeki komutanlar bunun olmayacağını biliyor ama hiç kimse ağzını açıp bir şey söyleyemiyor...
Ve komutanlara güvenmeyen Enver Paşa, İstanbul’dan cepheye gelip harekatı yönetmeye başlıyor. Ancak o da hüsrana uğruyor. Rus ordusu ilerliyor, bozgunlar birbirini izliyor.
Bir muharebe sonrasında Ruslar onun karargahını basıyor, Paşa son anda güç bela kaçmayı başarıyor...Ve o hızla İstanbul’a ulaşıyor!
Enver’in yakın adamı Hafız Hakkı Paşa Ordu Komutanı yapılıyor. (Hemen ardından tifüs oluyor ve cephede ölüyor.)

★★★

Aç, çıplak, silahsız ve cephanesiz birlikler Allahuekber ve Soğanlı dağlarını o kış kıyamet günlerinde aşacak, Rus ordusunu kuşatıp Sarıkamış ve Kars’ı ele geçirecek, ikinci aşamada Türk Ordusu Kafkasya üzerine saldırıp oralarda bol yiyeceğe, giysilere kavuşup rahata erecek, hem de Alman dostlarımız (!) mutlu olacak.
Enver’in planı bu harekatla önce Rus ordusunu devirmek, sonra Kafkasya’yı ele geçirip Müslüman ahaliyi ayaklandırmak ve Rusya’yı çökertmek.
Almanlar da aynen böyle istiyor!

★★★

1914 yılının aralık ayı sonlarına geldik...
Elde kalan askerlerimiz eksi 20 derecede, karla ve buzla kaplı patikaları aşarak Sarıkamış önlerine gelmeye çalışıyor. Asker yine aç ve çarıklı zira ikmal hatları çalışmıyor. Firarlar önlenemiyor.
O soğuk cephede üç çeşit ölüm var:
-Tifo, kolera gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklardan.
-Bitlerden yayılan öldürücü tifüsten. Bütün ordu, komutanlar dahil bitlenmiş durumda. Sağlık hizmetleri sıfır düzeyinde.
-Donarak. En önemlisi bu.

★★★

Sevgili okurlarım, Sarıkamış ve Kars’ı kurtarma hayaliyle yapılan muharebelerde bazılarına göre 60 bin, bazı kaynaklara göre ise 90 bin Mehmetçik hastalanarak ve çoğu donarak şehit oldu.
Korkunç bir bilanço.
Hem uzak, hem de yakın tarihimizin kuşkusuz en büyük bozgunu.
Bu katliamın resmi rakamları devlette ne yazık ki yok.
İşin nasıl sonuçlandığını soracak olursanız, o karlı dağları aşmayı başaran yaklaşık 300 kahraman Sarıkamış istasyonunu kısa bir süre için ele geçirdi ama trenle sevk edilen Rus askerleri onları oracıkta şehit etti.
Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Enver Paşa memleketten kaçtı. Rusya’ya gidip yeni maceralara girişti.
Orta Asya’daki Müslümanları Bolşevik Rus rejimine karşı ayaklandırıp orada yeni bir İslam devleti kuracaktı! Ağustos 1922’de Ruslarla giriştiği bir çatışmada öldürüldü.
Daha öncesinde, Anadolu’ya gelmek için Rusya’dan mektuplar yazdığı Mustafa Kemal Paşa onun bu istemini reddetmişti. Bir “Maceracıyı” Milli Mücadele’ye kabul etmesi elbette ki söz konusu olamazdı.
Bugünler, adına “Sarıkamış bozgunu” dediğimiz Enver Paşa macerasının 104. yıldönümü.
Bu heves uğruna can veren on binlerce şehidimize burada Allah’tan rahmet dilemeyi bir görev biliyorum.  

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: İki değerli sanatçımız olan Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın başına gelenlere üzülmemek elde değil. Ben Türkiye’nin bu ortamında tutuklanacaklarını tahmin ediyordum ama yanıldım. Bu yanılgım nedeniyle sevinçliyim.