Sevgilİ okurlarım, bu iktidar adına “Özelleştirme” denilen nesneye her gün yatıp kalkıp dua etsin.
Bunlar işin kolayını buldu.
Adeta sorumsuz bir mirasyedi gibi, ellerine geçen her malı ve ellerinde bulunan her hizmeti sattılar.
Meğer bu ülkede devletin ve milletin ne kadar çok malı mülkü varmış!
Sat sat bitmiyor.
Bir bölümünü satıyorlar, sonra diyoruz ki “Çok şükür artık, ellerinde başka mal kalmadı. Bundan sonra satışlar durmasa bile azalır!..”
Ne azalması kardeşim, kısa süre sonra bakıyoruz ki, satış listelerine yenileri eklenmiş.
Fabrikalar, limanlar, madenler falan azaldı mı, gelsin kamu arazileri, kamu binaları...

* * *

Maliye Bakanı Naci Ağbal bu akıl almaz listenin bir bölümünü kısa süre önce açıklamak zorunda kaldı. Aynen veriyorum:
- 94 kuruluştaki kamu payları. (Hepsi altın yumurtlayan tavuklar.)
- 10 liman.
- 81 elektrik santralı.
- 40 tesis ve işletme. (?)
- Devlete ait 3.483 adet taşınmaz mal. (Burada bir sürü işletme ve fabrika var ama tam listesi gizli tutuluyor.)
- Üç gemi.
- 36 maden sahası.
- Araç muayene hizmetleri.
- Çok sayıda makine, teçhizat ve demirbaş.
Listenin çok eksik olduğunu da hemen belirteyim.

* * *

Satışa sunulan işletme ve fabrikalar arasında şu anda çalışan hemen hiç yok.
İktidar yandaşı olan patronlar bunları satın aldı ve kapattı...
Zira bunların çoğu Cumhuriyet döneminin ülkemize armağanları idi. Milletin dişinden tırnağından artırdığı paralarla yapılmıştı.
Zamanla hepsinin arazisi kent merkezlerinin içinde kaldı, değerleri acayip bir biçimde artış gösterdi...
Ve satılan ne varsa, pek çoğu yandaşlara peşkeş çekildi.
Aynı vurgun süreci günümüzde de devam ediyor.

* * *

Şimdi o vahşi sırtlanların önüne atılacak çok değerli başka mamalar var.
Özellikle İstanbul gibi büyük kentlerimizdeki kamu arazileri...
Bir bölümünün peşkeşi tamamlandı!
Bazıları ise sırada bekliyor!
İşte size birkaç örnek...
İstanbul Mecidiyeköy’deki Tekel’e ait likör fabrikası. Satıldı ve yerine gökdelenler, AVM’ler yapıldı.
Üstelik bu gökdelenlerde pay sahibi olanlardan biri de ABD Başkanı Trump!
Bir koyan 100 aldı.
İstanbul’daki Etiler Polis Koleji arazisi, Bakırköy sahil şeridi ve daha niceleri...
Ne hikmetse sat sat bitmiyor.

* * *

Hele bunların arasında bazıları var ki, inanın içim yanıyor.
Balıkesir’de devlete ait olan SEKA’nın kağıt fabrikası vardı. Tipik bir örnektir, o yüzden kısaca anlatayım.
Yüzlerce dönüm arazisi olan bu tesisler de zamanla Balıkesir’in merkezinde kalmıştı...
Ve bu tesisler arazisi, binaları, lojmanları, atölyeleri, elektrik santralı ve makine teçhizatıyla birlikte günün birinde “Özelleştirme” adı altında satılıverdi.
Kime satıldı?
Yandaş medya sahibi, gazeteleri ve televizyon kanalları olan ve bu iktidara her gün övgüler düzen bir medya patronuna!
Peki kaça satıldı?
1 milyon 100 bin dolara!
Ölmüş eşek fiyatına! Büyük kentlerimizde bir apartman katı fiyatına!
Tesisler çalışıyor mu?
Doğal olarak çalışmıyor!

* * *

Şimdi sıra geldi devlete ait 14 şeker fabrikasının peşkeşine...
Ağrı’dan Uşak’a, Turhal’dan Alpullu’ya kadar uzanan sanayi tesisleri...
On binlerce şeker pancarı üreticisinin ürününü değerlendiren, binlerce kişiye ekmek kapısı olan fabrikalar...
Ağrı şeker fabrikası, ildeki tek sanayi tesisi...
Şimdi birileri bunların özelleştirme dümenine girecek, fabrikaları alacak ve hemen ardından çoğunu kapatacak...
Niçin?..
Çünkü onların da arazileri kentlerin içinde kaldı ve çok değerlendi.

* * *

Hükümetin bu aymazlığa en kısa zamanda “Dur” demesi gerekiyor...
Ve tahmin ediyorum ki bunu demek zorunda kalacaktır...
Zira bu son özelleştirme rezilliği bütün Türkiye’de büyük tepki yarattı.
Çiftçiler, kamyoncular, çalışanlar ve kentlerin ahalisi neredeyse ayaklandı.
Seçmenlerinden gelen tepkileri dikkate alan çok sayıda AKP milletvekili ve bakan da bu rezalete karşı tavır koydu...

* * *

Türkiye bu özelleştirme bahanesi kullanılarak yıllardır soyuluyor ey muhterem vatandaşlarım!..
Yani aslında soyulan sizlersiniz.
Bir iktidar düşünün ki, geçmişten devralmış olduğu onurlu mirası har vurup harman savursun, “Bunlar bizim sırtımıza yük oluyor, satalım kurtulalım. Bizim yandaş iş adamlarına yeni vurgun kapıları açalım” diyebilsin!
Densizliğin bu kadarı Cumhuriyet tarihinde görülmedi.