Sevgili okurlarım, adam dün sabah şeriatçı AKİT TV kanalına çıkmış, önce kimleri öldüreceklerini açıklıyor:
“Sivil öldürecek olursak Cihangir’den başlarız. Nişantaşı, Etiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir sürü hain var...”
Ahmet Keser isimli sunucu bunları söyleyip suç işlerken, hakkında hiçbir işlem yapılmayacağını biliyor. AKP’nin arka bahçesi olan RTÜK’ten ses çıkmayacak.
Savcılar belki soruşturma başlatmayacak.
Bu durumda adamlar son derece rahat, sağa sola saldırıp, tehditler savurup suç işliyorlar.

* * *

Bu kafaların bazılarından her gün iletiler gelir, yakası en açılmadık küfürlerle söverler. Bazılarının ise iletilerini okursunuz, “Acaba ne demek istemiş” diye düşünürsünüz.
İşte onlardan biri, dün gelen bir örnek:
“Kadınların başları açıldı. Şimdi duraklarda, otobüslerde, parklarda erkeklerle aleni (açıkça) cinsel temasa geçiyorlar. Bu mudur Cumhuriyet’in kazanımları Çölaşan?
Sizin isminiz nasıl Emin oluyor onu anlayamadım.
Şunu çok iyi bilin ki kalpte İMAN, dilde LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH olmadıkça hiçbir zaman hiçbir şeyden EMİN olamazsınız. Vesselam.”
Bu vatandaş hiç değilse sövmemiş, neyi kastettiği anlaşılmasa da, efendice yazmış.

* * *

Yine dün gelen başka bir ileti:
“Çölaşan Emin, 28 Şubat’ın hesabını veriniz. Bu hesabı vermeden gidemezsiniz. Yoksa sonun Deniz Baykal’dan beter olur. Benden söylemesi.”
Müslüman geçiniyor ama yurt dışında hastanede tedavi gören bir siyasetçinin üzücü sağlık durumunu bile kendince siyasete alet ediyor, tehdit ediyor. Aba altından sopa göstermeye kalkışıyor.
Her gün dinden imandan söz edip Allah diyen bu gibiler “İnsanlıktan” bile yoksun.
Bazen düşünüyorum, bu saçma sapan, akıl ve mantıktan yoksun iletileri burada daha sık yazsam mı acaba!

* * *

Şeriatçı-yandaş Akit gazetesinin Sabri Balaman isimli köşe yazarının yine dünkü yazısından bir bölüm.
Ne demek istediğini siz anlayın bakalım!
“Emin ÇölLEŞen ve Yılmaz Özdil toplumu paranoyak hale getirmişler. Yazık sizlere, bu adamları okumak ceddinizi mezardan çağırmak gibidir...
Atanıza biat etmek istiyorsanız bugünün mücadelesine bakın ve utanın. Dört bir yanımız kuşatılmış, siz halen atamız da atamız...
İradeli ve dik duran ilk hükümeti gördünüz, sayfalar yetersiz kalacak Sayın ÇölLEŞen.
Sizler zavallılarsınız, ancak 28 Şubat’ın emir kulları olursunuz. Siz ancak onların uşağı ve SÖZCÜ’sü olursunuz.”
Düzey yine dört dörtlük, muhteşem!

* * *

Ama herkes böyle değil. Toplumun aydın kafalı insanları da yazıyor. İşte bir eczane sahibinin yine dünkü iletisi:
“Sayın Çölaşan, eczanemin bitişiği AKP ilçe teşkilatı. Devlet memurları, belediye çalışanları hep orada. Oradan evlere dağılıp çalışma yapıyorlar.
Koliler içeri dışarı taşınıp duruyor. Bir faaliyet ki sormayın gitsin. Seçim dönemi değil ama sürekli bu haldeler. Benim eczanem ise onlar gibi çalışmıyor. Bunlar yanıma iki yıl önce taşındı. Millet AKP yüzünden eczaneme de gelmez oldu. Haydi ben batmaya razıyım ama 16 yıldır seçim kazandıklarına göre seveni de çok bunların... Yoksa insan biraz olsun devlet nereye gidiyor görmez mi, oy atmayayım, hakkım olmayanı bu kadar zıkkımlandım, yetti demez mi? Bunlar nasıl insan? Devlet hazinesinin talanına ortak oldular, yarını düşünmek yok.
Yarın devlet memura, işçiye maaş ödeyemez, özel sektör borçlarını ödeyemez hale gelirse ne olacak düşünmek yok. Şeyhlerini alıp para duasına mı çıkacaklar? Hazine arazilerinin, fabrikaların her satılışında benim ciğerim yanıyor. Bakıyorum tayyibanlara, teşkilatlarının önünde kahkaha atıp, sigara içip neşe ile sohbet ediyorlar.
Bir de zıkkımlandıklarını benim eczanemin önüne bırakıyorlar. Kavga etmekten bıktım. Haftanın altı günü bunların suratını çekiyorum, bir tek pazarım var. O gün de evde dinleneyim diyorum, TV’de Tayyip-Binali ikilisi. Sizin ettiğiniz hayır duası benim ettiklerimin yanında solda sıfır kalır!

* * *

Eczaneyi taşıyacağım, onu da AKP’nin kadroları zorlaştırdı. Akılları sıra eczacılara iyilik yaptılar. Zaten bunlar ne yaptılarsa herkesin iyiliği için yaptı! İlçe dışına bir tek taşınma hakkım var, ilçe içinde ise uygun yer yok. Sonuç olarak ticaret bu, taşınma hakkımızı bile elimizden aldılar. Eşleri subay olan eczacılar var, sürekli aynı yerde bulunamıyorlar. Zorunlu tayin çıkıyor, eczaneyi taşıma hakkı ise sadece bir kez.
Devletin temeline dinamitleri işte böyle koydular. Vergi vereni bezdirerek, formalitelere boğarak, kazancını, umudunu engelleyerek, kendi yandaşlarına rant sağlayarak, muhaliflere ise zulmederek.
En büyük rant ve talan sağlık sektöründe oldu. İnsanların ruh ve beden sağlığını bozdular. Böylece sağlık sektörüne müşteri (!) yarattılar. İşleyişini bozdukları sağlık sektörünün çalışanlarını hasta tedavilerini karşılamayarak hastalarla karşı karşıya getirdiler.
Eczacıya muayene ücreti neden toplattırılır? Muayene ücreti yüzünden dayak yiyen nice eczacılar var. Neyse ki henüz dayak yemedim. Ama ruh sağlığı bozuk bir hasta her an beni de darp edebilir, öldürebilir.
Ekonomik durum daha fazla bozulunca, insanlar ilaçlarını alacak parayı bulamayınca bizlere saldırılar da artacak. Bu korku ile hizmet veriyoruz...”
Bir yanda düzeysiz ve tehditler savuran yandaşlar, öbür yanda ise Türkiye’nin aklı başında insanları.
Bu mücadeleyi kim kazanacak?