SEVGILI okurlarım, şunun şurasında seçimlere çok az bir süre kaldı. Şimdi ramazan ayındayız ve dinî duygular zirve yapmış durumda.
İktidar bu durumdan dibine kadar yararlanıyor.
Önümüz bayram... Bayramdan sonra bir hafta geçecek ve sandık başına gideceğiz.
Bu seçim öncesi niçin ramazan ayına denk getirildi, taktik neydi, önce ona kısaca bakalım.

* * *

Biliyorsunuz, normal gündemde iki ayrı seçim yapılacaktı ve bunların tarihi belliydi. Mart 2019’da yerel seçimler.
Kasım 2019’da cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri.

* * *

Sonra Bay Bahçeli hiç beklenmeyen bir atak yaptı ve fikrini açıkladı:
“Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri erkene alınsın, 26 Ağustos 2018’de yapılsın.”
Baskın seçim istiyordu!
Ortalık bir anda kızışmış, bütün partiler “Biz seçimden kaçmayız” demeye başlamıştı.
Bunun üzerine Recep Bey ortaya çıktı ve yeni bir öneri getirdi:
“Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi 24 Haziran 2018’de yapılsın.”
Bu öneri Meclis tarafından kabul edildi ve seçim tarihi böylece belirlenmiş oldu.

* * *

Peki ama Recep Bey niçin bu tarihi istemişti?
Bu gibi şeyler öyle durup dururken olmaz. Bu işlerin ince hesapları yapılır:
Şu hususları dikkate aldı:
-“Ramazan bizim işimize yarar. Bu ayda din ticareti ve din sömürüsü zirve yapar ve bu iş bize oy getirir. Bol kepçe cami toplantıları, iftar ve sahur gösterileri işimizi kolaylaştırır ve oylar bize yönelir.”

* * *

Kafalarındaki ikinci husus, yani korku şöyle idi:
“Halkın durumu iyi değil. Herkes şikayetçi. Belediyelerimizin çoğu cıvıttı ve halkın tepkisini çekiyor. Eğer yerel seçimleri Mart 2019’da, sonra cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini Kasım 2019’da yaparsak, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerin çoğu elimizden uçup gider. Bu durum Kasım 2019 seçimini bizim açımızdan olumsuz etkiler. O zaman genel seçimi de kaybederiz.
Şimdi bir baskın genel seçim yapar ve biz kazanırsak, mart ayında belediyeleri almamız kolaylaşır. Korku salarız, hizmetleri durduracağımızı halk anlar. Bu durumda başarı şansımız artar. Ama erken seçimi kaybedersek hapı yuttuk, onun zaten çaresi yok!”

* * *

Fakat iş bu kadarla da bitmiyordu. Kafalarını kemiren ve iktidarı rahatsız eden üçüncü bir husus daha vardı:
“Ekonomi batışta. Döviz zıpladı, enflasyon arttı, iç ve dış borçlar ödenemez duruma geldi, piyasalar batışa geçti. Bütün kesimler kan ağlıyor. Biz seçimi geciktirdikçe zaman aleyhimize çalışacak. O halde bir an önce yapmamız gerekir. Hazır ramazan ayı da yaklaşıyor, biz bu işi ramazanda din sömürüsüyle halletmeye çalışalım.”

* * *

Sonuncu husus:
“İYİParti’nin Meclis’te grubu yok. Bu durumda cumhurbaşkanlığı için aday göstermesi mümkün değil. Seçim önümüzdeki yıla sarkarsa bunlar grup kurar, seçime girip başımızı ağrıtabilir.”
Ama bu oyun çöktü. 15 CHP milletvekilinin transferiyle İYİParti grup kurdu, üstelik Akşener bununla yetinmedi, halktan 100 bin imza topladı.

* * *

24 Haziran tarihinin, bu tarihi niçin seçtiklerinin iktidar ve Recep Bey açısından önemini size özetle anlatmaya çalıştım.
Ama bana yukarıda sıraladığım hususlardan hangisinin en önemli olduğunu soracak olursanız, ramazan ayı derim.
Bu kutsal ayı şimdi seçim gezilerinde ve propagandalarında maşallah sonuna kadar kullanıp oy devşirmeye çalışıyorlar.

* * *

Şimdi ortalıkta yanıtı bilinmeyen önemli bir soru var:
Devlet Bey erken seçim-baskın seçim olayını durup dururken niçin gündeme getirdi?
Bir parti genel başkanı düşünün ki, seçime büyük ortağı iktidar partisinin koruması altında girecektir... Herhangi bir iddiası yoktur...
Ve üstelik cumhurbaşkanlığı seçiminde ne kendisi aday olacaktır, ne de partisinden herhangi bir kişiyi aday gösterecektir! Bunları biliyordu!
O halde esas soru şu:
Kendisi 26 Ağustos 2018 günü baskın seçim yapılmasını isterken, acaba Recep Bey’e önceden haber vermiş miydi?
Bence evet, vermişti.

* * *

Siyasetteki ağırlığını giderek yitiren, iktidar olmaya talip olmayan, ülke yönetmekten hep kaçınan, “Ekmek için Ekmeleddin” komedisinde olduğu gibi her seferinde başka partilere sığınıp ters köşe yaptıran bir genel başkan, bu erken seçim isteğini büyük ortağı Recep Bey’e önceden bildirmiş olsa gerek.
Ya da, bir başka seçenek olarak Recep Bey belki kendisine “Hele sen ortaya çıkıp erken seçim iste ve ortalığı karıştır. Ötesini ben hallederim” demiş de olabilir.
Doğrusunu isterseniz işin bu boyutlarını ve bu aşamalarını bilemiyoruz.
Bir gün kendileri açıkladığı takdirde öğrenmiş oluruz.

* * *

Sevgili okurlarım, 24 Haziran günü hep birlikte sandık başına gideceğiz.
O tarih başımıza gökten paraşütle inmedi!
Nedenlerini size kısaca anlatmaya çalıştım.
Özeti batık bir ekonomi ve ramazan ayında din sömürüsüdür!
24 Haziran tarihi ülkemizi yönetenlerin nasıl bir korku-panik ve beceriksizlik ortamında debelendiğinin anlamlı bir göstergesidir.

sozcu-banner-1