‘Arap Baharı’ndan bu yana AKP yönetiminde Ankara’nın bölge ve Suriye politikası Türkiye ve Ortadoğu’yu ne hale getirdiği ortada.
Bu süreçte Ankara; emperyalist ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve onların bölgesel işbirlikçisi kral, emir ve şeyhlerle birlikte hareket etti.
Şimdi Türkiye bataklığın tam ortasında.
AKP; Mustafa Kemal’in 100 yıl önceki bölge derslerini iyi okumuş olsaydı bugün Türkiye çok farklı bir konumda olabilirdi.
Mezuniyetinin hemen ardından merkezi Şam’da bulunan 5.Ordu’ya staj amacıyla gönderilen Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal 1905-1907 yılları arasında Şam’da görev yaptı. Suriye’nin çeşitli bölgelerinde isyanlarla uğraştığı ilk bir kaç aydan sonra Mustafa Kemal görevi sırasında bugünün Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin’in birçok bölgesini dolaştı.
Aralık 1908 sonlarında toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere Trablusgarp’a (Libya) gönderilen Mustafa Kemal iki ay sonra Selanik’e geçti ancak İtalya’nın Libya’ya saldırmasıyla 18 Aralık 1911’de Mısır üzerinden tekrar Bingazi’ye gitti. 16-17 Ocak 1912 Derne savaşında gözünden yaralanan Mustafa Kemal 6 Mart’ta Derne Komutanlığı’na getirildi ancak eylülde başlayan Libya’yı terk etme görüşmelerinden sonra İstanbul’a geri döndü.
7 Mart 1917’de merkezi Diyarbakır’da bulunan ancak yetki alanı içinde Suriye’nin de bulunduğu 2.Ordu Komutan Vekilliği’ne atandıktan sonra Mustafa Kemal 5 Temmuz 1917’de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. 15 Ağustos’ta 7. Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi’ne gitti. Mustafa Kemal, 20 Eylül 1918 tarihinde Vahdettin’in başyaveri Naci (Eldeniz) Bey’e bir telgraf çekerek Alman Otto Liman von Sanders komutasındaki Yıldırım Orduları Grubu’nun savaş gücünün kalmadığını, durumun giderek kötüleştiğini ve yenilginin kaçınılmaz olduğunu söyledi ve 6 Ekim’de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.
19 Eylül 1918’de Yahudi gönüllülerinin de katıldığı Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetleri, genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubu’nu ağır bir hezimete uğrattı ve 1 Ekim’de Şam, 25 Ekim’de Halep ve 11 Aralık’la Kudüs düştü.
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı ve Mustafa Kemal Adana’dan İstanbul’a hareket etti ve 13 Kasım’da İstanbul Haydarpaşa Garı’na ulaştı. Haydarpaşa’dan İstanbul’a geçerken Boğaz’a demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde o harika “Geldikleri gibi giderler” sözünü söyledi.
Söyledi ama hayatının son 13 yılı bir şerit gibi gözünün önünden akıp geçti.
Libya, Mısır, Suriye ve Filistin’de uzun süreler bulunmuş, coğrafyanın tüm tarihini çok iyi öğrenmiş, bölge insanının sosyal, kültürel ve dinsel yapısını iyi çözümlemiş ve çok önemli deneyimlerle dönmüştü.
Mutlaka çıkaracağı dersler olmalıydı.
Mustafa Kemal’a göre Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Libya, Filistin ve İran gibi Müslüman ülkelerin mazlum halkları Birinci Dünya Savaşı sonrasında Anadolu’ya çullanan emperyalist Batılı ülkelerin kurbanı olmuştu.
Atatürk, 5 Ağustos 1920 tarihli Pozantı Kongresi’nde emperyalizme karşı bir mazlum milletler cephesi”nden söz etti ve Milli Mücadele boyunca Afganistan, Mısır, Suriye, Irak, Filistin, Libya ve Müslüman ülkelerdeki bağımsızlıkçı hareketlerle ilişkilerini güçlendirdi ve onlara destek oldu.
Mustafa Kemal 29 Kasım 1920’de Irak’taki Arap hükümetine bir mektup yazarak iki Müslüman milletin, ortak düşman İngilizlere karşı birlikte hareket etmesini önerdi ve İngiliz karşıtı hareketleri kışkırtmak için 22 Haziran 1920’de özel bir komite kurup Arap liderlerine gönderdi.
Öncesinde 9 Ekim 1919’da Suriye halkına yönelik bir beyanname yayımlayarak Suriyelileri işgalci Fransa’ya karşı mücadeleye çağırdı.
24 Nisan 1920’de TBMM gizli oturumunda yaptığı konuşmada 1916’da Osmanlı’ya ayaklanan Arap aşiret liderlerinin ihanetinden söz eden Mustafa Kemal özellikle Suriyelilerin bu konuyu görüşmek üzere gelip kendisiyle temas kurduğunu anlattı. O zor koşullarda, Türkiye-Suriye dayanışmasını artırmak için, Türkiye ve Suriye’nin emperyalizme karşı mücadelesi sonrasında bağımsız olmaları halinde,  federatif veya konfederatif bir birleşmenin mümkün olabileceğini söyledi. Daha sonra Suriyeliler gibi  Iraklılarla da iyi ilişkiler kurduklarını ve onların da emperyalistlere karşı mücadelede bağımsız olmalarını istediklerini söyledi.

------

Devamı yarına...