Başlangıçta değil ama sonraki seçimlerde AKP çoğu zaman halkı din, iman ve milliyet­çilik söylemleriyle provake etti ve geçmişin kötü anılarıyla korkuttu.
Tıpkı şimdi yaptığı gibi.
2010 anayasa referandumunda olduğu.
Gülen’in ‘Mezardakiler bile kalkıp koşarak evet oyu kullanmalı’ dediği ve ‘Evet ama Yetmez’le ünlenen aydın­ların destek verdiği referandumda BDP’nin boykot çağrısı sonucu katılım %73.71 oldu ama sonuç değişmedi.
Evetçiler %57.88 ve Hayırcılar %42.12 oldu.
AKP; halkın oyu ile seçilecek cumhur­başkanı yolunda ilk ‘halk demokrasisi’ sınavını kazanmıştı.
Ağustos 2014’te yapılan ilk cumhurbaş­kanlığı seçiminde Erdoğan bildik söylem ve yöntemlerle %51.79 oyla seçildi.
CHP’nin ‘Çatı Adayı’ İhsanoğlu’na kı­zan insanların büyük bölümü sandığa gitme­yince katılım %73.72 olarak gerçekleşti.
Belki de iyi bir aday bulunabilseydi Erdoğan kazanmayacak ve bugün biz farklı bir Türkiye’de farklı konuları konuşuyor olacaktık.
Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminin rövanşı niteliğinde olan Nisan 2017 anayasa referandumunda bu kez katılım %85.32 olarak gerçekleşti ve Erdoğan yine bildik söy­lem ve eylemlerle %51,4 ile kazandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu Şubat 2018’de yaptığı açıklamayla ‘Aslında Hayır diyen­lerin oranı %51,2 olduğunu ama YSK çetesinin bu sonucu Evet’e çevirdiğini’ söyledi. Böylece Erdoğan bildik tüm yeni anayasal yetkileriyle Başkan olmuş ve Tür­kiye’yi kendi bildiği ve istediği şekilde dizayn etmişti.
Şimdi aynı Erdoğan başkanlık yetkilerini pekiştirmek ve ülkenin tek ve mutlak hakimi olmak istiyor.
İşte bu nedenle 24 Haziran seçimleri çok önemli.
Bu kez bir kişi ya da parti değil Türkiye için oy kullanacağız.
Çünkü Erdoğan eski Erdoğan değil.
AKP hiç değil.
AKP’nin kuruluş sürecinde yer alan kişile­rin ezici ve önemli olanları bugün Erdoğan’ın yanında değil.
Örneğin Abdullah Gül, Abdüllatif Şener ve benim tanıdığım yüzlerce önemli insan.
AKP bitkin, çaresiz ve umutsuz.
Böyle bir partinin Türkiye’ye verebi­leceği hiçbir şey kalmamıştır. Böyle bir parti Türkiye’ye çok şey kaybettirir.
Söylemlerinin hiçbirinde ciddiyet ve tutarlılık yok.
Evren benzeri söylemler var:
Biz gidersek terör gelir, çöp toplan­maz, elektrik ve su kesilir ve bize oy vermeyen herkes hain’...
İlginç olan bu söyleme hâlâ inananlar var.
Dün alışveriş yaptığım manavla konuşur­ken ‘CHP İslam düşmanı, camileri, fabrikala­rı ve her yeri yıktı’ dedi.
Çok ciddiydi.
‘Hangi fabrikaları yıktı’ diye sorduğumda ‘Gezi olaylarında’ dedi ve ‘Erdoğan’a toz kondurmadı’. 17-25, yolsuzluklar, FETÖ ve Suriye konularını anlatmaya kalkıştığımda çok sert tepki verdi ve Erdoğan’a tapar modunda İnce ve Akşener’i FETÖ’cülük ve PKK’cılıkla suçlayarak işi bitirdi.
Bu vatandaş bir Kürt ve eşi HDP’ye oy veren bir Kürt kadın.
Sosyolojik ve psikolojik olarak ince­lenmesi gereken bir Türkiye gerçeği.
Bunu değiştirmenin yolu ve belki de son çaresi 24 Haziran.
Bu seçimlerde kazanmanın öncelikli koşulu Kasım 2015’teki %86 katılımı %90’a çıkarmak.
%86’nın üzerinde kullanılacak her oy AKP’ye karşı olacak ve ikinci turda İNCE ya da Akşener’in kazanmasını sağlayacak.
Bu nedenle;
1-Ölüm dışında bir gerekçeniz yoksa san­dığa mutlaka gidin.
2-AKP’nin boş ve anlamsız söylemlerini sakin ve olgun bir şekilde çevrenizdeki insan­lara anlatın ve onları kazanmaya çalışın.
3-Millet İttifakı’nda yer alan partilere oy verin ve İttifak’ın TBMM’de çoğunluğu elde etmesini sağlayın.
4-İkinci turda kim olursa olsun Millet İtti­fakı’nın ortak adayına var gücünüzle destek verin.
5-HDP’ye gönül vermiş, sempati duyan ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yol ve yöntemlerle çözülmesini isteyen herkes tüm engelleri aşarak oyunuzu kullanın ve partinin en az %10 almasını ve TBMM’ye girmesini sağlayın.
6-Her iki seçimde sandıkları güvence altına almak için gerekirse sabaha kadar bekleyin. Bunu da bir askerlik nöbeti olarak düşünün.
Sonrası bu iş TAMAM.
Garantisi benim.

sozcu-banner-1