Hiç kimse herhangi bir partinin kapısına kilit vurup başka bir partiye katılmasını istemiyor ve beklemiyor.
İstenilen şey muhalif partilerin ortak bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasıdır.
CHP, İYİ Parti, Saadet, HDP ve sağlı sollu küçük partiler.
Bu sağlanırsa ortak aday kesin kazanır.
%55 civarında bir oy oranıyla.
Olmazsa Erdoğan kazanır.
AKP; muhalefet adayı kazanmasın diye akla gelmeyen yol ve yöntemlere başvuracak.
Özellikle medya ve yargı alanında.
Medyanın %90’ı yandaş yani AKP’nin kontrolünde. Sosyal medya dahil bu kontrol çok daha sıkılaştırılacak ve insanların muhalefet söylemlerini duyması kesin engellenecek.
Ortam gerginleştirilecek ve çılgınca bir çok olay yaşanacak.
İç ve dış politikada.
Ama boşuna.
Dört partinin birlikteliğiyle yaratılan heyecan tüm zorlukları yenebilecek güçte olacak.
Yalnızca Cumhurbaşkanlığı konusunda da değil.
Örneğin milletvekilliği seçimlerinde.
Formül çok basit: Herhangi bir ilde müttefik partiler en güçlü bir ya da iki partiye destek verebilir ve böylece AKP’nin kazanması engellenebilir.
Kamuoyu yoklamalarına göre  4 parti arasında kazanılması olası sandalyeler için bir paylaşım formülü bulunabilir. Benzer bir formül dört partinin dışındaki küçük partiler için de söz konusu olabilir. Ayrıca MHP-AKP-BBP örneğinde olduğu gibi birbirine yakın iki ya da üç parti seçim ittifakı yapabilir. Bu dar ya da geniş ittifaklar yerel seçimlerde gerçekleşirse bir çok belediye AKP’den alınabilir. Özellikle CHP’nin çok az farkla kaybettiği il ve ilçelerde. Ya da İYİ ve Saadet’in kazanabileceği yerler. HDP’nin güneydoğudaki gücü ise bilinmektedir.
Ama tüm bunlar şimdilik teorik temennin ötesine geçmiyor. Bu temennin gerçekleşmesi için herkesin taviz vermesi gerektiğini iki gündür yazıyorum.
İYİ Parti lideri Akşener’in dünkü açıklamaları moral bozucu.
Söyleyeceklerimi gelişmelerin netleşeceği hafta sonuna bırakıyorum.
Umarım insanların olumlu beklentileri boşa çıkmaz.
Böyle bir durumda kendi görüşümü net olarak anlatırım.
Kızan kızsın bozulan bozulsun.
Bu seçimlerde yapılacak herhangi bir yanlışlığın bedeli çok ağır olacak.
AKP kazanırsa siyaset tümüyle bitecek.
AKP son 7-8 yıldır izlediği iç ve dış politikasından vazgeçmezse her şey çok kötü olacak. Bu ‘kötülüğün’ nasıl ve nerelerde yaşanacağını seçimlerden hemen sonra hep birlikte göreceğiz. Ülkeyi, toplumu ve devleti ‘İslamlaştırma’ inadından vazgeçmeyen ve bu yolda her şeyi yapan ve yaptıran AKP toplumun sosyal dokusunu geri dönüşü olmayan bir şekilde zedelemiştir.
Dış politikada kendi müttefiği Batılı ülkelerle bile gergin ilişkisini sürdürmeye çalışan AKP yönetiminde Ankara var olan ideolojik tercihleriyle Suriye bataklığından kolay kolay çıkamayacaktır.
Tabii çıkmak istiyorsa.
İstiyorsa bunun için Esad’ın vazgeçilmez müttefikleri Rusya ve İran ile mutlak işbirliğini sürdürmek zorundadır. Bunun için de Suriye devletine göre terörist olan silahlı gruplarla ilgili farklı bir hesap yapmamalıdır. Rusya ve İran asla bunu kabul etmeyecektir. Kaldı ki; bu silahlı gruplarla ilgi yapılan hesapların hiç biri tutmayacaktır. Umarım ben yanılırım ama sayıları 100 binden fazla İslamcı militanın Suriye’nin Türkiye ile olan 250 kilometrelik sınırı boyunca yerleşmesinin hiç bir anlamı yok. Suriye sorunu yalnız ve yalnız Esad ile görüşerek çözülür. Suriye sorununu çözemeyen Türkiye bölgede hiç bir sorununu çözemez ve dost ya da müttefik başka ülkelerle olan ilişkilerini rayına oturtamaz.
Suriye bu bölgenin kilit ülkesidir.
Bu kilidin iki anahtarı var.
Biri Putin diğeri Ruhani’de.
Kapının zilini de duyan yok!
Not: Sevgili dostlar yoğun ilgi, dayanışma ve desteğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. Bundan böyle cuma, pazar ve çarşamba bu köşede olacağım. Önemli gelişmelerde yine yazarım.

sozcu-banner-1