İşgal altındaki Filistin dahil Arapların 22 ülkesi var. Bunların 8’ini sultan, kral ya da emirler yönetiyor. Geri kalanlarında cumhuriyetler var.
Bu ülkelerde çok sayıda askeri darbe yaşandı savaşlar ise bir türlü bitmedi.
Kitap okuma alışkanlığı hiç yok.
2017’nin sonlarına doğru bu ülkelerin siyasal tarihleriyle birlikte anayasal yapılarını özetleyerek oturup yazdım.
Sonra da İsrail, İran, Azerbeycan, Pakistan ve Afganistan’ı ekledim.
Kitabın adı ‘Ortadoğu’da Diktatörler’ oldu.
Eksik de olsa iyi ve önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
Yakında detaylandırarak yeniden yazmayı planlıyorum ve herkes okusun diye imza günleri düzenleyeceğim.
Çünkü konusu siyaset olan her sohbette herkes Türk insanının okumamasından şikayet eder. İşin ilginç olan tarafı şikayet edenlerin ezici çoğunluğu de kitap okumuyor.
Sosyal medya çıktı mertlik bozuldu ve insanlar artık gazete bile okumaz oldu.
Bazen Twitter’da köşe yazılarımı paylaştığımda Troller okumadan saldırıyor diğerleri hemen beğeniyor ya da re-twit ediyor.
Yani okumadan.
Dönelim ‘Ortadoğu’da Diktatörler’e.
Kitap piyasaya çıktıktan sonra birileri arar bir şeyler söyler diye uzun süre bekledim.
Politikacılardan yalnızca Kültür eski Bakanı Fikri Sağlar aradı ve kitabın çok önemli olduğunu söyledi.
Teşekkür ederim.
Başka politikacıların okuduğunu sanmıyorum.
Bu düşüncem doğruysa ülke adına çok ayıp ve felaket demektir.
Diyebilirsiniz ki ‘Hocam adamlar her kitabı okuyacak zamanları yoktur’.
Doğrudur ama bu kitap şimdi okunmalıydı.
Ortadoğu’daki siyasal yapıları anlatan ve ayağına kadar gelen bir kitaptan bu yapıları tanıma zahmetine katlanmayan bir politikacı düşünemiyorum.
Tam da Türkiye’nin giderek Ortadoğulaştığı bir dönemde.
Tam da parlamenter sistemin ortadan kaldırıldığı ve yerine mutlak bir başkanlık sisteminin yerleştirildiği bir zamanda.
Demek ki bizim muhalefet okumayı sevmiyor!
İtiraf edeyim kitap piyasaya çıktığında çok yerden davet alıp sohbet için çağırılacağımı düşünmüştüm.
Kuru bir hayalmiş.
Belki de bizimkiler her şeyi bilir anlar ama ben bilmiyorum.
Özetle ortada çok ciddi bir sorun var.
AKP’ye oy veren insanlardan ‘kekli kıraathane’ söylemiyle dalga geçenlerin durumu çok farklı değil.
Aydın geçinen ve her konuda görüş belirten ya da palavra sallayan çok sayıda kişinin hiç kitap ya da  gazete okumadığını ben biliyorum.
Televizyon haberleri ve sosyal medyada üç beş cümlelik yorumlar ya da kısa videolar onlara yetiyor.
İnsanları şizofren yapabilen diziler ve içi boş yarışma programları geniş kesimleri esir alıp düşünme yeteneklerini giderek törpülüyor.
Türkiye giderek Ortadoğulaşıyor.
Her şeyiyle.
Vasat kültür ve sosyal karakterler toplumlara egemen kılınmak isteniyor.
Cehalet ve yoksulluk yobazlıkla bir araya getirilmek isteniyor.
Küçük, orta ve büyük ölçekli yolsuzluklar işin GDO’su.
Sonuçta avanta insanların karakterine işliyor.
‘Orta direk Şaban’ misali.
Özal’ın dediği gibi ‘Memur işini bilmeli’.
Oportünist, lümpen ve kurnaz olmak beceri ister.
Üçü bir araya geldi mi hastalık hızla yayılır.
Bulaşıcıdır ama çoğu zaman bazılarını mutlu eder.
Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi.
Sağcı ya da solcu olmak hiç önemli değil ama sağcılar daha becerikli.
Onlarda seviye giderek düşüyor ve kitap okumayanlar bu kez kitabı görmek bile istemiyor.
Kur’an-ı Kerim olsa bile!
Duvarda asılı durabilir.
Tarikat, cemaat ve şeyhler bunun için var.
Şeyhler anlatır cahiller kafa sallar.
Adamlar malı götürür yoksullar onlar için dua eder.
Oyun yani demokrasi kuralına göre devam eder.
Yoksulluk, cehalet, yalan ve dolan.
Din, vatan ve millet olmadan asla.
Sefalet her zaman her yerde.
Nerede mi?
Ortadoğu denilen bizim coğrafyada.
100 yıldır.
Fazlası var eksiği yok.
Nedeni mi?
Diktatörlük.
Yani gaddarlık.
...
Devamı yarın

sozcu-banner-1