Soçi Anlaşması’na göre İdlib’deki silahlı gruplar son gün olarak bugün tüm ağır silahlarını 15-20 kilometre genişliğinde oluşturulan tampon bölgenin dışına çıkara­caklar.
Anlaşmaya göre bu işin güvencesi de Türkiye?
Niye Türkiye ayrı bir konu!
Yine anlaşmaya göre başta Nusra olmak üzere benzer tüm terör örgütleri 15 Ekim’e kadar İdlib’den uzaklaştırılacak?
Nereye?
Anlaşmaya göre bu iş yine Türkiye’ye havale edilmiş durumda.
Ruslar önceki gün yaptıkları açıklamayla ‘İdlib’in er ya da geç Suriye Devleti’nin kon­trolüne verileceğini’ açıkladı.
İdlib ve çevresinde yaklaşık 50-60 bin mili­tan var ve bunların yaklaşık 15 bini yabancı.
Aralarında çok sayıda Çeçen olduğu için Rusya bunların yok edilmesini ya da kendis­ine verilmesini istiyor.
Esad ise ne yabancı ne de Suriyeli teröris­tlerin bölgede kalmasına izin vermeyeceğini söylüyor.
İdlib dışında yani Cerablus, El-Bab, Azez, Afrin ve genel olarak Fırat’ın batısında da 50-60 bin ÖSO ve benzeri grupların militanı var. Bunlar Türkiye ile işbirliği yapıyor?
Niye?
Bilen yok.
Türkiye kendine yakın silahlı gruplarla Suriye sorununda müdahil kalmak istiyor.
Suriye’nin yeni anayasasını ‘ben yazarım’ modunda.
Suriye’de seçime ‘tarafım’ diyor.
Niye?
Bilen yok.
Bu duygu ve düşüncelerle Türkiye ne Su­riye bataklığından ne de bölgenin karanlık kuyularından asla çıkamaz.
Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın öldürülmesi bunun çok basit işaretidir.
Bu iş Emevi Camisi’nde namaz kılma­ya benzemez.
Burası Ortadoğu ve kimin eli kimin ce­binde belli olmaz.
Bu en az 100 yıldır böyle.
Suudilere elini veren kolunu kaptırır.
Türkiye olmasaydı başta Suudi Arabistan olmak üzere hiçbir Arap ülkesi Suriye’ye müdahale edemezdi.
EDEMEZDİ.
‘Eder’ diyenler tarihten ders alsın.
Körfez ülkelerinin neden ve nasıl Saddam’ı İran’a saldırttıklarını öğrensin.
Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türki­ye olmasaydı başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler Suriye’ye saldıramazdı.
SALDIRAMAZDI.
Şimdi tüm bu ülkeler en azında Suriye konusunda Türkiye’ye düşman.
Gerekçe çok basit: Türkiye bu sorunu Rusya ve İran’la çözmeye çalışıyor.
Oysa daha iki yıl öncesine kadar bu iki ülke Esad’a destek verdiği için Türkiye’nin düşmanıydı.
O tarihlerde PYD Türkiye’nin dost ve müttefiği bir örgüttü.
Ama Esad’a ayaklanmayınca Ankara tarafından düşman ilan edildi ve onlar da yeni bir müttefik buldu:
ABD.
O da İngiltere, Fransa ve İtalya’ya ‘Gelin birlikte Türkiye’ye gıcıklık yapalım’ dedi ve şimdi hep birlikte 600 kilometrelik bir sınır boyunda Türkiye’ye komşular.
Masraflarını Suudiler ve belki de BAE karşılıyor.
Hikaye böylesine karmaşık ilişkilerle uzar gider.
Kurtulmanın tek yolu var:
Kuzey Suriye’den çekilmek ve Suriyel­ileri kendi haline bırakmak.
PYD’ye destek veren ABD ve Batılı ülkelere haddini bildirmenin ve Cumhur­başkanı Erdoğan’ın arkadaşı Kaşıkçı’yı İstan­bul’da öldüren Suudi’lerden intikam almanın en kısa yolu Şam ile barışmaktır.
Aklın yolu birdir.
Ankara başta Suriye olmak üzere bölgede yanlış yapmaya devam ettiği sürece başı asla beladan kurtulmaya­caktır.
Türkiye’nin Suriye’de geldiği nokta bunun kanıtıdır.
Küçük hesaplarla Suriye’de elde edilen kazanımların hiçbir değeri yok ve olmayacaktır.
Suriye’de ve genel olarak bölgede bir gecede dengeler değişir, Türkiye bir anda devre dışı bırakılır ve çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalır.
41 yıldır gazetecilik yaşamımda buna benzer çok sürprizler gördüm.
Kimin ne yapacağını hiç kimse kestire­mez.
Bir örnek:
Başta Kuveyt olmak üzere Körfez ülkeleri İran’a saldıran Saddam’a 8 yıl boyunca yüz milyarlarca dolar verdi ama savaş bittiğinde Saddam Kuveyt’i işgal etti.
Türkiye ve Körfez ülkeleriyle birlikte Suri­ye’ye müdahale eden Suudiler şimdi Kaşıkçı olayıyla Türkiye’ye kazık atığını düşünüyor.
Varın siz düşünün gerisini sonra da İdlib’i unutmayın.