Kürt medyasına göre PKK artık Kandil’de değil.
1990-2018 yılına kadar Türkiye’ye karşı savaşını Kandil’den yöneten PKK artık bu işi Washington, Paris, Londra, Berlin ve belki de Brüksel’den idare ediyor.
Amerikalılar ‘Bizim müttefikimiz PYD’ diyor.
Çok açık, net ve onlarca kez.
Ankara’ya göre PYD-PKK’dır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği kadar ‘Osmanlı Tokadı’ndan söz etsin adamlar bildiklerini okuyor.
2011-2015 yıllarında sürdürülen ‘Barış Süreci’nde İmralı üzerinden Kandil ve PYD ile günlük ilişki içinde olan AKP şimdi bütün bunları unutmuşa benziyor.
Haziran 2015 seçimleri sonrasında yaşanan terör ortamını ve bu ortamın kasım seçimlerinde AKP oylarını nasıl artırdığını unuttuğu gibi...
Farklı rakamlar var ama PYD yani PKK’nın Suriye’de 60-80 bin Kürt kökenli militanı var.
Aklınıza gelebilecek her türlü silahlar var.
Hepsi Amerikan malı.
Amerikalı generallerin komuta ettiği Arap ve Süryani aşiretlerin katılımıyla oluşturulan Demokratik Suriye Güçleri’yle birlikte hareket eden PYD-PKK giderek güçleniyor.
Türk Ordusu kolayca Kandil’e girebilir, PYD Menbiç’ten çıkabilir ama ABD desteğindeki PYD-PKK 600 kilometrelik sınırla Türkiye’nin güney komşusu oluyorsa bu işte bir iş var.
Daha açık bir ifadeyle Türk Ordusu 90 kilometre uzaklıkta Kandil’e kadar uzanıp operasyon yapma risklerine katlanmak yerine Türk sınırına iki kilometre uzaklıkta Aynelarap yani Kobani ya da Tel Abyad’a neden yürümüyor?
Üstelik arazi dümdüz ve karşı tarafın tüm mevzileri açıkta.
ABD askerleri var ama onların da icabına bakarız.
Sınırı geçmişken Süleyman Şah Türbesi’ni de eski yerine taşırız.
Sorun PKK ya da PYD değil.
Sorun onlara destek veren ‘Baş müttefik’ ABD ve Batılı ülkelerde.
İsrail ise her oyunun içinde var.
Siyonist ideolojiye göre Büyük İsrail Devleti Nil’den Fırat’a kadar uzanacak.
Konuştuğumuz bütün yerler bu devletin sınırları içinde olacağına göre biz kendi aramızda neden kavga ediyoruz?
Cerablus, El-Bab, Azez ve Afrin’e yerleşen, yakında Menbiç ve İdlib’i kontrol edebilecek olan Türk Ordusu Kandil’e kadar gidebilir ama temel soru:
Ya sonrası?
Bunlar bir seçim hamasetiyle çözülebilecek sorunlar değil.
Kandil’i ‘Milli dava’ gibi göstermeye çalışan AKP başta ekonomik çöküntü olmak üzere kendisinin yarattığı sorunlar karşısında çaresiz. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türk devletinin, ordusunun ve halkının başına gelenler ortada.
Bunlar Türkiye’nin ulusal güvenliğini hatta egemenliğini ve geleceğini ilgilendiren konular.
Gülen Pensilvanya’da, Zarrab New York’ta ve ABD Suriye’de kaldığı sürece Türkiye’nin başı belada.
Kandil’i değil Osmanlı tanımıyla Musul Vilayeti’nin tümünü alsa bile.
Yani Erbil, Süleymaniye, Musul ve AKP’nin 15 yıldır unuttuğu Kerkük.
Türk Ordusu Rusya, Esad ve İran’a rağmen Irak’a sınır Suriye’de Fırat’ın batısında sonsuza dek yerleşemez.
Şimdi birlikte hareket ettiği ve tüm ihtiyaçlarını karşıladığı 100 binden fazla İslamcı militan gün gelir ABD ile bir olur Türkiye’ye karşı savaşır.
Körfez’in kral, emir ve şeyhlerinde bu İslamcı militanları satın alabilecek çok dolar var. Türk Ordusu Irak’ta çok etkili olan İran’a rağmen ve Iraklı Kürtlerle anlaşmadan Kuzey Irak’ta kalamaz.
‘Kalabilir ya da istediğini yapabilir’ diyenler bölge gerçeklerini bilmiyor.
Böyle bir durumda bu coğrafyada herkes herkesi boğazlar.
Araplar, Türkler, Persler, Kürtler, Şiiler, Sünniler, Aleviler...
Saykes- Bicot, Belfour Deklarasyonu ve Sevr’den bu yana batının peşinde olduğu plan böyle bir şey.
BOP ve 2011 sonrası ‘Arap Baharı’ bu planın son hamleleriydi.
Geriye küçük detaylar kaldı. Hepsi de AKP’ye göre. Ama iktidarda kalırsa.
AKP giderse plan milan kalmaz.
Türkiye yeniden doğar ve farklı bir Ortadoğu kurulur.
Böyle bir Ortadoğu’da Kandil, Kobani ya da Afrin konu bile olmaz.
Çünkü Muharrem İnce-Kemal Kılıçdaroğlu iktidarında herkes dost ve kardeş olacak.
Olmak zorunda.

sozcu-banner-1