İki yıl önce herkes Hillary kazanır derken ben ‘Kesin Trump kazanır’ diyordum.
Bunun bana göre birçok sosyal ve psikolojik nedeni var.
En önemlisi muhafazakar Amerikalılar bir kadına oy vermez.
Üstelik bu kadın kendisini aldatan Cumhurbaşkanı kocasıyla yaşamaya devam etmiş.
Şimdi Trump benzer tesbit ve yorumlara güvenerek ara seçimleri kazanmaya çalışıyor.
Ben bu yazıyı yazarken seçmenler oylarını kullanıyordu.
Siz bu yazıyı okurken sonuçlar çıkmış olacak.
Katılımın %40 civarında olacağını tahmin ettiğim seçimlerde Amerikalılar 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi üyelerinin yanı sıra 100 üyelik Senato’nun 35 üyesini seçecek.
Başkan seçildiği 2016’dan iki yıl sonra yapılan bu seçimler bir anlamda toplumun Trump’ın söylem ve eylemlerine karşı tepkisini de belirleyecek.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin kral, emir ve şeyhlerinden aldığı paralarla yüz binlerce Amerikalıya iş olanağını yaratan ve işsizlik oranlarını son 40 yılın altına indiren Trump seçim kampanyasında çok daha yumuşak görünmeye çalışıyordu.
Atıp tutmuyor, olumsuz şov yapmıyor ve hiç kimseye hakaret etmiyordu.
Oysa seçilmeden önce ve başkan olduktan sonra içerde ve dışarda alay ve hakaret edip aşağılamadığı kimse bırakmamıştı.
İran’a yönelik ambargoda olduğu gibi Türkiye’yi kapsam dışı tutmamıştı.
Amerikan seçmeni şimdi iki tercihle karşı karşıya:
Ya karın tokluğunu düşünerek içi boş ‘Büyük Amerika’ palavrasına inanacak ya da Trump’ın ırkçı, ayrımcı, emperyalist ve faşist politikalarına karşı olduğunu kanıtlayarak haddini bildirecek ve demokrasiye sahip çıkacak.
Daha laik ve özgürlükçü Demokratlara oy vererek.
Trump ise sahiplendiği Evanjelistlerle Yahudi lobilerinin desteğine güvenerek bu sınavı geçeceğini düşünüyor.
Geçerse herkes hapı yuttu.
Adam Kudüs olayında olduğu gibi İsrail’e sınırsız destek verecek o da bu desteğe güvenerek sınırsız çılgınlıklar yapacak.
Örneğin Lübnan’a saldırır ya da Körfez ülkelerle birlikte İran’a yönelik çok tehlikeli maceralara kalkışır.
2019’da daha da karanlık dönem gelecek’ derken aslında bu olasılıkları düşünerek bölgenin geleceğini kestirmeye çalışıyorum.
Tahran’daki Amerikan elçiliğine yönelik baskının 30. Yıl dönümünde yani 4 Kasım 2018’i özel olarak seçerek İran’a yönelik yaptırımları başlatan Trump  aslında bu sembollerle ne denli katı ve koyu bir Evanjelist olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Bir düşünün bir papaz için bildik çılgınlıklara kalkışan bu adam yemin Billah bir ‘kilise ya da sinagog’ için kesin hepimizi yakar.
Adam Feto’yu vermiyor, Zarrab’dan işine yarayan her şeyi aldı ama yine geri göndermiyor ve FETÖ yandaşlarının telefon dinlemelerinden Türk Devleti’nin tüm stratejik sırlardan istediği gibi yararlanıyor.
Belki de bu nedenle Fırat’ın doğusunda PYD/PKK’ya sınırsız destek veriyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkilerine kulak asmıyor.
Türkiye’ye ‘İran’dan petrol almaya devam et’ diyor ama Erdoğan’ın Putin ve Ruhani ile ‘dostluğuna’ acayip gıcık oluyor.
Bugün seçimini kazanırsa adam kesin Türkiye’yi rahat bırakmaz.
Hele hele Kaşıkçı cinayetini kapatıp Kral’ın oğlu Muhammed ile anlaşırsa.
Onun için Muhammed cukkaları sökülecek sonra da Netanyahu’yu yanaklarından öpecek.
Hem de Hadimül Haremeyn, yani Mekke ve Medine’deki iki kutsal caminin, Hizmetkarı olarak.
O bunu yaparsa İslam aleminin diğer ‘hizmetkarları’ varın siz düşünün kimi nasıl öpeceğini.
Az bir olasılık gibi görünüyor ama Demokratlar Kongre’de çoğunluğu kazanırsa Trump ‘uslanmak zorunda kalabilir’.
Yok bu sınavı da geçerse kesin Ortadoğu kanrevan.
Evanjelist kilise ve Yahudi lobiler İsrail’i Nil’den Fırat’a kadar uzanan bölgeye egemen kılmak için her türlü çılgınlığa ve maceraya kalkışır.
İç ve dış politika ve tercihlerinden dolayı Türkiye birçok nedenle bu maceraların merkezinde.
Fazla da seçeneği yok.
Ya Trump’la anlaşır ‘Arap Baharı’ sürecinde olduğu gibi Amerikanvari iş tutar ya da Amerika’ya ters düşerek karşı cephede kavga ve mücadele eder.
Kazanır mı kayıp mı eder o çok yönlü tartışılabilir.
Ama kesin olan önümüzdeki iki yıl içinde Trump’lı ABD, AKP ve Erdoğan’lı bir Türkiye ile asla eskisi gibi dost olmaz.
Erdoğan Menderes gibi olursa belki.
Türkiye 10 yıl ABD ve İsrail’e teslim.
Olası mı?
Sanmıyorum, kolay değil ve piyango.