13 Aralık 2016 gecesi polis evi bastı.
Haberi duyan CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş hemen yetişti.
Bildik işlemlerden sonra alıp götürdüler.
O gece başta program yaptığım Halk TV olmak üzere tüm televizyonlar, haber siteleri ve sosyal medya benimle ilgilendi.
Halk TV benim için ekran karartı.
O gece Vatan Caddesi’ndeki Emniyet’te  nezarethanede tutuldum.
Feto’cularla birlikte.
Ertesi sabah fenalaşınca daha önce tedavi gördüğüm Cerrahpaşa’ya yatırıldım.
Ertesi günün akşamı kendi irademle savcıya gittim ama ‘kaçma, kanıtları karartma ve şikayetçi tarafı etkileme olasılığından dolayı’ tutuklanmama karar verildi ve o gece Silivri’ye gönderildim.
Kanıt denilen şey gazete, televizyon ve Twitter’da yazıp anlattığım şeyler.
Yani karartılacak şeyler değildi.
Şikayetçi taraf Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı nasıl etkileyeceğimi çok merak etmiştim.
Peki ben ne yapmıştım?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kurul halinde kamu görevlilerine (hükümete) hakaret etmişim.
Nasıl?
Aralık 2016’da Suriye ordusu Halep’i IŞİD, Nusra ve diğer teröristlerden temizleme operasyonu başlatınca Hamas lideri Halit Meşal İslamcılardan yana demeçler veriyordu.
Ben de Twitter’de ‘Halit Meşal sen Halep’i bırak Mavi Marmara’yı satanlara bir şeyler söylesene’ diye yazmışım.
Beni sorgulayan Terörle Mücadele Savcısı bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret kabul etti.
Ona göre ‘ima etmişim’.
O tarihten sonra Mavi Marmara ve İsrail ile ilgili yaşananlar ortada ama ben hâlâ yargılanıyorum.
Peki başka ne yapmışım?
‘Türkiye Suriye’de savaşan terör örgütlerine destek veriyor’ demişim.
Türkiye ve dünyada bunu söylemeyen var mı?
Kılıçdaroğlu başta olmak üzere AKP dışındaki tüm siyasiler, emekli diplomat ve generaller...
Bahçeli, Soylu, Tuğrul Türkeş, Kurtulmuş ve benzerleri...
Ama AKP’ye yanaşmadan önce.
2.6-7.4 yıl hapsim isteniyor.
Dün dördüncü duruşmam vardı.
‘Ben 2016 sonunda demişim ama bugün artık TSK Suriye’nin kuzeyinde ÖSO denilen 30 silahlı grup ve hatta Nusra ile beraber çalışıyor. Dolayısıyla beni yargılamak yerine takdir etmeleri gerekiyor. Üstelik ben bir gazeteci olarak uyarı görevimi yatım. Örneğin PYD ve ABD konusunda. Şimdi durum ortada’ dedim.
İkna olduğunu düşündüğüm hakim yine karar vermedi ve duruşmayı 8 Kasım’a erteledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı ‘Cezalandırılmamı’ istedi.
Neden?
Bir gazeteci olarak yazıp konuştum diye.
Ben hiç kimseye hakaret etmedim ve etmem.
Söylediğim her şey kesin doğrudur ve er ya da geç kanıtlanır.
41 yıllık gazetecilik yaşamımda bu bölgedeki tüm savaşları izledim, tüm liderleri tanıdım gitmediğim yer yok ve bu coğrafyanın her şeyini bilirim.
Yargılanmak çok zoruma gidiyor.
Ben demokrasi ve basın özgürlüğüne inanırım.
Mesleğimde hiçbir zaman yalan söylemedim söylemem.
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de gerçekleri yazıp anlatırım.
Bakalım 8 Kasım’a kadar neler olacak?
AKP ve Erdoğan iktidarda kalırsa işimiz zor.
Hiç kimse iktidarı kızdıracak bir davranışta bulunamaz.
Kontrol altına alınmış yargı çok tehlikeli bir silah.
Bu silah ülkenin ve toplumun geleceğini karartır.
Ben buna benzer örnekleri bire bir Ortadoğu ülkelerinde yaşadım.
Türkiye o ülkelere benzerse çok yazık olur.
Yazık olur.
İşte bu nedenle Muharrem İnce’nin yargıyla ilgili vurguları çok önemli.
Hakim ve savcıların yarısı FETÖ’cu çıktı. Bunların Balyoz, Ergenekon, Casusluk ve benzeri davalarda adaleti nasıl katlettiklerini hep birlikte gördük.
Şimdi yargı zor durumda.
İktidardan korkan hakim ve savcıları bağımsız bir duruma getirmek gerek.
Bağımsız yargısı olmayan bir ülke asla özgürleşip gelişemez.
Adaleti olmayan bir AKP göreceli olarak ülkeyi kalkındırabilir ama asla geliştiremez.
Toplumsal barış, kardeşlik ve esenliği ise asla gerçekleştiremez.
Türkiye ya AKP’den kurtulup normalleşecek ya da var olan karanlığın dip noktasına saplanacak.
Orası da Ortadoğu bataklığı gibidir.
Aydınlık bir Türkiye için herkes mücadele edecek.
Benim beraat etmem ancak özgür ve demokratik bir Türkiye’de anlamlı olur.

sozcu-banner-1