Mustafa Kemal Atatürk’ün birçok konuda önemli vurguları var.
Ben 23 Ağustos -12 Eylül tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesinde söylediği  ‘Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır’ sözünü çok anlamlı bulurum.
Tam bir yıl sonra bu kez Atatürk ‘Büyük Taarruz’a komuta ediyordu.
Büyük Zafer’i planlayan Atatürk  askerlerine  ‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri’ diyecek ve 9 Eylül 1922’de İzmir’e girecekti.
Atatürk bu topraklarda tam bağımsız, çağdaş, laik, onurlu ve coğrafyanın diğer devletlerinden çok farklı bir cumhuriyet kurmak istemişti.
Şimdi birileri Atatürk’ü ve Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak istiyor ama konumuz başka.
Siyaset ve medya bu günlerde İdlib konusunda yoğunlaşmış durumda.
Türkiye, Rusya ve İran liderleri 7 Eylül’de Tahran’da buluşacak ancak alt düzeydeki görüşmeler çok yoğun bir şekilde devam ediyor.
Üç ülkenin Savunma ve Dışişleri Bakanları, İstihbarat örgütleri başkanları ve genel kurmay Başkanları sürekli görüşüp duruyorlar.
Elbette çok konu var ama esas olan İdlib.
Daha önce İdlib konusunu bu köşede iki kez yazdım.
Erdoğan, Putin ve Ruhani arasında yapılan görüşmelerde ve varılan anlaşmaya göre üç yıldır silahlı grupların kontrolündeki İdlib Suriye Devleti’nin kontrolünde olacak.
Rusya’nın Eylül 2015’te Suriye’ye müdahalesinden önce Suriye devleti  toprakların yalnızca % 20 kadarını kontrol edebiliyordu.
Her yerde tankı, topu, füzesi, her türlü ağır ve hafif silahı ve hatta kimyasal silahı bulunan onlarca terör örgütü vardı.
Yaklaşık 300 bin terörist.
Dünyada hangi devlet buna izin verebilirdi?
Dünyada kaç devlet onlarca ülkenin destek verdiği bu kadar teröristle baş edebilirdi.
Ama Suriye Devleti kararlıydı.
İran ve Rusya’nın  yardım ve desteğiyle % 20 olan güvenli bölge bugün %70 civarındaGeri kalanların %20’si ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya destekli PYD ve DSG (Arap aşiretleri) güçlerinin işgali altında.
Cerablus’tan Afrin’de kadar uzanan bölgede TSK ve ÖSO var.
Nusra ve benzeri örgütlerin işgali altındaki İdlib’de 50-60 bin terörist var.
Suriye Devleti burayı geri almaya kararlı.
Bu kararlılığını en geç eylül sonuna kadar gösterecek.
Şimdi esas sorun İdlib’de bulunan 15 bin kadar yabancı terörist ne olacak?
Suriye ordusu saldırıya geçerse ya sonuna kadar savaşıp ölecekler ya da Türkiye’ye doğru kaçacaklar.
Böyle bir durumda Türkiye bunları ne yapacak?
Çeçen, Fransız, Alman, Özbek, Türkmenistanlı, Uygur Türk’ü, Tunuslu, Suudi ve başkaları...
Özetle ve çok net söylüyorum:
İdlib ve genel olarak Suriye sorununun çözümü Türkiye’de.
Atatürk değil ama Esad ‘Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır’ diyerek Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaya kararlı görünüyor.
Anormal bir durum gelişmezse Suriye Devleti yıl sonuna kadar ülkenin her yerinde olacaktır.
Yani İdlib’den sonra sıra PYD’nin kontrol ettiği bölgeye gelecek.
ABD ve yandaşları ne yaparsa yapsın Suriye ordusu Fırat’ın doğusuna geçecek ve devlet otoritesini sağlayacak.
Böyle bir sonuç Türkiye’nin lehine olacağı için Ankara şimdiden Şam ile birlikte hareket etmelidir.
24 Ağustos 2016’da Rusya’nın onayıyla Cerablus’a oradan da El-Bab, Azez ve son olarak Afrin’e giren TSK yine Rusya’nın işbirliğiyle bu bölgelerden çekilecek.
Sonrası çok kolay.
Erdoğan, Putin ve Ruhani Esad ile muhalefeti barıştıracak.
Yeni anayasa yapılacak ve peşinden BM denetiminde özgür ve demokratik seçimler yapılacak.
Herkes bu seçimde Esad’ın kazanacağını biliyor.
Peki o zaman neden Suriye’ye müdahale edildi?
Neden 4 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi?
Neden yüzbinlerce insan öldü, yaralandı ve sakat kaldı?
Neden 600 bin ev yıkıldı ve ülkenin tarihi eserleri talan edilerek çetelere satıldı.
Suriye ‘sathında’ bir toprak olan İdlib için neden bu kadar yaygara koparılıyor?
Neden Atatürk ve söylemleri unutturulmak isteniyor?
NEDEN?

plusbanner2x