24 Kasım 2015’te Rus uçağı düşürüldü.
27 Haziran 2016’da Erdoğan Putin’e mektup göndererek özür diledi.
9 Ağustos 2016’da yani 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden 25 gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Petersburg’da Putin ile buluştu.
Haberlere göre Putin, FETÖ darbe girişimi konusunda Erdoğan ile sürekli temas halindeydi.
24 Ağustos 2016’da Putin onay verdi Türk Ordusu IŞİD’e karşı savaşmak için Cerablus’a oradan da El-Bab ve Azez’e girdi.
29 Aralık 2016’da Suriye genelinde ateşkes ilan edildi ve 25 Ocak 2017’de Astana süreci resmen başladı.
15 Mart’da Türkiye ve Rusya ile beraber İran da sürecin garantörü oldu.
4 Mayıs’da Çatışmasızlık Bölgeleri oluşturulmasına karar verildi.
Buna göre Fırat’ın doğusu hariç Suriye’nin her yerinde ordu ile silahlı gruplar arasında çatışmaların sonlandırılması için çalışmalar başladı.
Bu süreci sürdürmek ve geliştirmek aracıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhani ve Putin 22 Kasım 2017’de Soçi’de bir araya geldi.
İkinci zirve 4 Nisan 2018’de yani referandumdan 12 gün önce Ankara’da toplandı. Üçüncüsü yakında Tahran’da olacak hem de Trump’ın İran’a yönelik siyasi, ekonomik ve askeri baskılarının arttığı bir dönemde.
Geçen süre içinde Türkiye-Rusya ilişkilerinde yaşanan ve her alanı kapsayan tüm olumlu gelişmeleri bir yana bırakarak Suriye özelinde çok önemli olaylar yaşandı.
Önce ikili sonra da üçlü koordinasyon ve işbirliği sonucu TSK, Afrin dahil Fırat’ın batısında durumu kontrol ediyor.
Suriye ordusu Fırat’ın Doğusu hariç ülkenin her yerinde duruma hakim oldu. Savaş ya da silahlı militanların aftan yararlanarak teslim olmalarıyla.
Olmayanlar ‘Nusra ve müttefiği grupların işgali altındaki bölgelere gitmek istiyoruz’ dedi ve istekleri kabul edilerek oralara taşındılar.
Bir kısmı da TSK’nin kontrolündeki bölgelere götürüldü.
Farklı rakamlar var ama İdlib ve TSK’nın kontrolündeki bölgelerde yaklaşık 100 bin ılımlı-radikal ‘cihatçı’ militan var. Aile ve akrabalarıyla birlikte bu sayı bir milyonu geçer. Haberlere bakılırsa Suriye ordusu İdlib’i almaya hazırlanıyor.
Kesin de alacak.
Savaşın en tehlikeli, karmaşık ve zor aşaması. Son keskin viraj!
İdlib ve çevresinde Çeçen, Uygur Türk’ü, Suudi, Alman ve benzeri 15 bin kadar yabancı militan var.
Başta Rusya ve Çin olmak üzere herkes bunlarla ilgileniyor.
Rusya ve İran destekli Suriye ordusu İdlib’e girmeye çalışırsa 100 bin militan ne olacak?
Ya ölecekler ya da Türkiye’ye kaçacaklar.
Bunlarla ilgili Putin-Erdoğan-Ruhani Üçlüsü çok kafa yoruyordur.
Sonrasında TSK’nın kontrolündeki bölgeler Suriye Devleti’ne bırakılacak. Burada bulunan ÖSO ve benzeri grupların militanları için formüller düşünülüyor.
Suriye ordusuna alınabilirler.
Her şey Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk Putin buluşmasıyla başladı ve öyle devam ediyor. Olağanüstü bir gelişme yaşanmaz ve süreç planlandığı gibi devam ederse, ki edecek, bütün detaylarıyla Suriye sorunu çözüm yoluna koyulur.
Kürt bölgesi dahil. Amerikalıların er ya da geç Suriye’den ayrılacağını anlayan PYD, Şam ile masaya oturdu. Kürtlere verileceği söylenen özerklikle ilgili haberlerin hiçbirini ciddiye almıyorum.
Bence Erdoğan ve Putin daha sonra da Ruhani her konuyu en ince detaylarla konuştu ve üzerinde uzlaştı.
Esad’ın onayıyla.
Erdoğan ise Suriye’de savaşan tüm silahlı gruplar adına hareket ediyor. Ben ise ‘Türkiye Suriye’de savaşan silahlı gruplara destek verdi ve onlara binlerce TIR gönderdi ‘dediğim için yargılanıyorum. Son duruşmada ‘Sayın Hakim ben suç tarihi 2016 için destek verdi demiştim ama şimdi artık Türkiye bu gruplarla birlikte hareket ediyor ve Afrin’de beraber savaştı. Ayrıca Türkiye bu militanların ve ailelerinin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için her gün onlara onlarca TIR malzeme gönderiyor’ dedim ama duruşma yine ertelendi.
8 Kasım’a.
Belki de o tarihe kadar Suriye sorunu toptan çözülmüş olur ve Şam ile Ankara yeniden dost olur. Kazanan yine Türkiye olur ama kurtulan önce Suriye ve Irak sonra da tüm bölge olur.
Olur mu?
Olacak gibi. Hacı Muhammed Ali Putin’in sayesinde.
Erdoğan ve Ruhani’yi de unutmayalım.
Ama Esad olmadan ASLA.

plusbanner2x