Değerli Okurlar; son zamanlarda aklıma sıkça gelen bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu ülke 35 yıldır bebek katili teröristlerle mücadele etmektedir. Çok kısa bir süre hariç (çözüm süreci) tüm bu uğraş, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, polis teşkilatı ve jandarma tarafından verilmiştir. Bu denli terörle mücadelede zaman zaman şehitler ve her rütbeden yaralılar olmuştur. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına kadar bu mücadelede görev alan yaralılar askeri hekimler tarafından ilk müdahaleleri yapıldıktan sonra yöredeki askeri hastanelere, uzmanlık isteyen konular oluştuğunda da Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne gönderilerek tedavisine devam edilirdi. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ ile mücadele tüm ülkede Türk Halkının desteğiyle devam etti. İktidar, devletin tüm kurumlarına sızan bu terör örgütü mensuplarını büyük bir hızla ortaya çıkarmış ve çıkarmaya da devam etmektedir. Bu ayıklama devam ederken TSK’da ki her kademede var olan örgüt mensupları da görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Gelmek istediğim nokta, eğitim, sağlık, yargı ve şimdi sayamadığım bir sürü devlet kurumundaki bu mensuplar ayıklanırken içinde bulundukları kurumlara dokunulmadığı halde neden askeri hastaneler özellikle Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) var olan sistemi değiştirilerek Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanesine dönüştürülmüştür.

Dünyanın tüm saygın ve gelişmiş ülkelerinde örneğin ABD’de olduğu gibi bilimsel donanımı yüksek askeri hastaneler vardır. Ülkemde de gerek bizim gerekse yurtdışından çok saygın yöneticiler Ankara GATA’da tedavi görmüşlerdir. Bir tıp fakültesinin verdiği eğitim, sağlık görevleri yanında öğretim üyelerinin yaptığı bilimsel yayınlarla ölçülür. Hani geçenlerde konusu geçmişti ya, dünyanın ilk 500 üniversitesi içinde neden Türkiye’deki kamu üniversiteleri yok diye sormaktansa neden böyle oluyor diye düşünmelidirler. Bu sorunun cevabı basit, son zamanlarda atanan rektörlerin liyakatı değil de yandaş olmaları aranılan özellik. Sayın Devlet Büyüklerimiz, eğer 8-10 yıl geriye giderlerse ilk 500 içerisinde üniversitemiz var mı yok mu görürler.

Değerli Okurlar; dört bir yanımız güllük gülistanlık olmadığı gibi kendi içimizdeki hainlerle de senelerdir mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi verirken de TSK’nın her kademesinde yaralı ve şehitler olmaktadır. Şimdi sormak istediğim, askerimize ilk müdahaleyi artık kim yapmaktadır? Doktor diyeceksiniz. Ben de size diyeceğim ki, askeri hekimlik ve sivil hekimlik birbirinden apayrı iki uzmanlık alanıdır. Askeri doktor, öğrenciliğinin ilk yıllarından başlayarak hekimlik mesleğini öğrenirken bir yandan da askeri eğitim ve ruhla yetiştirilir. Olası bir savaş durumunda nerede ne yapacağını bilir. Sivil hekim ise normal hastane koşullarında veya sağlık ocaklarında görev yapar. Yani sivil hekim, terör veya savaş koşullarında görevinde tam anlamıyla başarılı olamaz. Anadolu’da güzel bir deyim vardır “Ekmeği, ekmekçiye ver. Bir ekmekte üste ver.” Yani görevi gerekene ver.

Yaklaşık bir yılı aşkın süredir, zaman zaman check-up veya bazı sağlık sorunlarımda gittiğim, alıştığımız eski ismiyle GATA olan, 15 Temmuz’dan sonra ise aldığı yeni isimle Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yolum düşüyor. Hekim olmam nedeniyle sağlık hizmetlerinin nerelerde iyi verildiğini birazcık bilirim. Örnek olarak da bu hastaneyi göstermek hekimlik görevimdir. Sadece hekimlerin donanımları değil, yönetimin de, gelen TSK mensuplarına ve tüm halka ne kadar içten davrandıklarını gözlemliyorum. Ama maalesef kurum, arafta kalmış bir vaziyette hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Çünkü halkın bir bölümü, orası askeri hastane deyip gitmeyi bile aklına getirmezken, TSK mensupları ise orası artık sağlık bakanlığının hastanesi oldu deyip kendi başının çaresine bakıyor. Halbuki, kurum ne gelen TSK mensuplarını görmezden geliyor, ne de sıradan vatandaşı. Hatta erler için ayrı bir poliklinik kurulduğu ve erlerin, hasta yoğunluğuyla karşı karşıya kalmamaları için azami bir özen gösterildiğini gözlemledim. Ayrıca TSK’nın tüm komando muayeneleri ve sağlık kurul hizmetleri de burada verilmektedir. Bunların yanında, vatandaş ise hastane hekimlerinin deneyim ve donanımlarından da rahatlıkla faydalanabiliyor.

Akademik kadrosu bu kadar güçlü olan bir kurumun yaşadığı yardımcı personelle ilgili sıkıntı bir şekilde çözülmeli ve desteklenmelidir. Ve bu görev artık Sağlık Bakanlığı’na düşmektedir. Siz, hastane yöneticisi ve hekim olarak ne denli iyi hizmet verirseniz verin, yardımcı hizmetliler yeterli sayıda ve iyi bir donanıma sahip değillerse hekim başarısı gölgede kalır. Sağlık hizmetlerinin dibe vurduğu şu dönemde, bu tür kupon kurumlara gerektiğinden daha çok destek verilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.

Ülkemi yönetenler, ne düşünerek 15 Temmuz’dan sonra askeri hastaneleri kapattınız, bilemiyorum. İçinde GATA’dan çok daha fazla FETÖ’cü barındıran hangi kuruma ne işlem yaptınız? Keşke her ilde olmasa da belirli bölgelerde bıraksaydınız. Dört bir yanımız ateş topuyken, bu ülkenin askerlik ruhunun yerleştirildiği eğitim kurumlarına da ihtiyaç vardır.

SON SÖZ: “Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver.” ATASÖZÜ