Seçimlere çok az bir süre kaldı. Meydanlarda ve ekranlarda Cumhurbaşkanı adayları söylemlerine devam ediyor… Ancak bağımsız adaylar televizyon ekranlarında çok görülemiyor. Nedenini siz değerli okuyucular biliyorsunuz. Ama rahat olun, Sayın Cumhurbaşkanı daha çok özgürlük, daha çok adalet diyor ya, işte 24 Haziran’da kendisi başkan olursa tüm ekranları da muhalefete açacakmış. Yani ülkem güllük gülistanlık olacak.

Sayın Cumhurbaşkanı, seçim konuşmalarında özellikle güçlü Meclis, güçlü hükümet, güçlü Türkiye diye mesajlar veriyor. Ama gelin görün ki, hele de referandumdan sonraki dönemde normalini bile göremedik... Sadece Meclis güçsüz bırakılmakla kalmadı, özellikle OHAL ve KHK’larla da artık her karar tek adamla alınır hale geldi. Özetlersek güdümlü bir Meclis, etkisiz bir hükümet ve tüm gücü elinde toplayan tek adam!

Değerli Okurlar, 16 yıl boyunca bu iktidar tarafından yapılan yanlışlıkların ülkeme nelere mal olduğunu, bu gün geldiğimiz noktada acı ile yaşıyoruz. Yaptığı yanlışlardan hiç söz etmeyen, son derece önemli hayati olaylarda da “yanıldık, halkımız bizi affetsin” söylemleri ile geçiştiren bir iktidarın olduğu ülkede, hukuk ve özgürlüğün olduğunu söyleyebilecek bir babayiğit var mıdır? Şu andaki yönetimin, batıda nasıl tanımlandığı, insan hakları ve ifade özgürlüğünün ülkemde nerelere geldiği yabancı basında da devamlı yazılmakta. Bugün artık demokratik haklar ve özgürlüğün geldiği bu noktada, seçim meydanlarında 24 Haziran’dan sonra demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin daha da yükseltileceğini söylemek, halkı saf yerine koymak olmuyor mu? Batıda yazılanları , “batı bizi kıskanıyor, ah bunlar yok mu”  diye de elinizin tersi ile itemezsiniz.

İSTANBUL TAŞ YIĞININA DÖNDÜ

Ülkeyi yönetenler; demokrasi, hukuk ve özgürlüğün hangi noktalara geldiğini yukarıda anlatmaya  çalıştık. Ama ülkemin ekonomideki geldiği dar boğazın giderek taşınamayacak hale geldiği de apaçık ortada. Bundan dış güçleri suçlayamazsınız. Tabii bir yere kadar dış güçler diyebiliriz ama sorunun kaynağı ülkeyi yönetenler ve ekonomiden sorumlu olanlardır. Eğer her şeye karışmayıp işi uzmanlara bıraksaydınız, özerk Merkez Bankası bu sıkıntıları kendi olanakları ile çözerdi. En son, Merkez Bankası’nın dolara müdahalesi ile kurun nasıl gerilediğini hep birlikte gördük.
Sayın Cumhurbaşkanı, 29 Nisan’daki konuşmanızda İstanbul’un kurtuluşu ile ilgili mutluluğunuzu dile getirdiniz. Fatih Sultan Mehmet’i rahmet ve şükranla andınız. Kendisi çıkıp da “Benim bıraktığım kenti ne hale getirdiniz” dese, yönetimde 24 yıldır siz olduğunuz için, cevabı da sizler verirdiniz... İstanbul halkına büyük bir müjde de verdiniz. Yeşilköy Hava Meydanı arazisine ve İstanbul’un değişik yerlerine büyük millet bahçeleri sözü!  16 yıl boyunca İstanbul taş yığını haline getirildikten sonra ne hikmetse bu seçim döneminde “yeşil”e karşı büyük bir aşk başladı. Diliyorum dediğiniz gibi olur. Sayın Cumhurbaşkanı, hani siz meydanlarda konuşmanız biterken izleyicilerle beraber söylüyorsunuz ya “her şey sizi hatırlatıyor” diye, yeşil alana verdiğiniz MİLLET adı da muhalefet tarafından şarkı haline getirilir ve hep birlikte 24 Haziran’da MİLLET İTTİFAKI nağmeleriyle sandıkta söylenirse...

VATANDAŞ SORUYOR…


Ülkeyi yönetenler, sokaktaki yurttaş soruyor? Bugün yaşadığımız enflasyon canavarını, işsizliği, atanamayan öğretmenleri, Suriyeli göçmenleri, dünya ile kavgamızı, Adalar ve Akdeniz’de ki karasularımızda doğalgaz sorunlarını nasıl çözecekseniz, onu da meydanlarda halka anlatın. Yoksa yol yaptım, köprü yaptım demekle olmuyor. Tarım ve  hayvancılık ne durumda? Yaptığınız her yatırımda devlet kesesinden tek kuruş çıkmadığının, meydanlarda büyük bir gururla sözünü ediyorsunuz. Peki, verdiğiniz devlet garantisinden dolayı şu ana kadar devlet olarak ödediğiniz garanti parasını açıklayın desek, açıklayamazsınız. Zira ödediğiniz bu garanti paraları, halkın vergilerinden ödeniyor. Diyorsunuz ya, IMF’ ye biz borç veriyoruz diye, peki gönderdiğiniz ekip Londra Finans Merkezlerine borç vermeye mi gitti?
Değerli Okurlar, şimdi AKP yandaşları soracak, neden millet ittifakından söz etmiyorsun. Merak etmesinler, onu da haftaya yazacağım.

SON SÖZ: Kitleleri birbirine karşı öfkelendirirsek, karınlarının açlığını unuturlar. Charlie Chaplin