Değerli Okurlar, sizleri bir kaç dakikalığına da olsa insanı hasta edecek kadar yıpratıcı olan bu ülke gündeminden koparıp, öğrendiğimde beni çok duygulandıran bir  öyküye götürmek istiyorum. Gerçek bir yaşam öyküsüne... Züleyha Zeynep’le Yusuf Kamil’in birbirlerine olan derin sevgilerinin 156 yıldır insanlığa hizmet veren “Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin” kuruluş hikayesine...  Hikayenin bu tarafının yanında, kahramanlarımızdan birinin benim hemşehrim ve yaşamlarının bir bölümünün de  benim üniversitemle bağlantılı olması beni duygulandıran başka bir özelliğidir.

1808 yılında Malatya’nın Arapgir ilçesinde doğar Yusuf Kamil. Çok küçük yaşlarda babasını kaybettiği için amcası tarafından yetiştirilir. Zeki, becerikli, dürüst ve çalışkandır. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenir. Zamanında öğrenmiş olduğu lisanlar sayesinde 1862 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevirdiği Telemak ile de edebiyat çevresinde önemli bir yer edinecektir. Önemli olmasının sebebiyse, Telemak ilk çeviri roman özelliğini taşımaktadır. Bunu aklınızda tutun, lütfen.  21 yaşında Divan-ı Hümayun’da çalışmaya başlar. Birkaç sene sonra Mısır'a Vali Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Sarayı’na atanır. Konuşması ve yazılarıyla Vali Paşa'yı çok etkiler ve güvenini kazanır. Bir süre sonra Mısır Hazinesi'nin katibi olur. Yeni görevi nedeniyle sık sık valinin yanına çıkmakta ve kızı Züleyha Zeynep'i görmektedir.

Züleyha Zeynep, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kızı, Hidiv Sarayı'nın da Prensesi’dir. Kahire'nin yoksullarına yardım etmekte ve elinden geldiğince herkesin dertleriyle ilgilenmektedir. Talibi çoktur ancak babası, kızına layık birini bulamamaktadır.

Bir süre sonra Vali Mehmet Ali Paşa, saygı duyduğu bu genç adamla kızını evlendirir. Zeynep ile Kamil çok mutludurlar. Ama saray içindekiler aynı mutluluğu paylaşmamaktadırlar. En nihayetinde, sıradan bir halk çocuğu kim olmaktadır ki gelip de Prenses Zeynep’le evlenir? Bu huzursuzlukların farkında olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Yusuf Kamil’i İstanbul’a gönderir. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla amacı, hem evliliğe olan tepkileri soğutmak hem de İstanbul’da Sultan Abdülmecid’in kızı Adile Sultan’ın evliliğine, kendi adına tebrikleri iletmesidir. Bu tanışma Yusuf Kamil’i sadece mir-i miranlığa yükseltmekle kalmayacak aynı zamanda ileride hem hayatını hem de evliliğini kurtaracaktır.

Gel zaman git zaman, saraydaki tepkiler dinmez. Hatta Mehmet Ali Paşa’nın ölümüyle daha da tehlikeli bir hal alır. Boşanmaları için baskılar artar. Ama Yusuf Kâmil Paşa bu baskılara direnir. Aydın bir kadın olan Zeynep Hanım’ı destekler ve evli kalır. Bunun üzerine Yusuf Kâmil Paşa Asvan’a sürülür. Boşanmamakta ısrarcıdır. Ta ki eline, Zeynep Hanım’dan gizli bir not ulaşana kadar. Notta, hastasın direnme, ömrümün sonuna kadar seni beklerim yazmaktadır. Ama daha önce de dediğim gibi Sultan Abdülmecid’in onu sevmesi hem hayatını hem ilişkisini kurtarır. 1849’da padişahın özel fermanıyla hem Yusuf Kamil hem de Züleyha Zeynep İstanbul’a getirtilirler. Sevenler yeniden nikahlanır. Yusuf Kamil Paşa, Rumeli Beylerbeyi rütbesiyle Meclis-i Vâlâ üyeliğine atanır. Aynı yıl vezir olur.

Zeynep Hanım, kocasına kavuşmanın mutluluğuyla hayır işlerine ağırlık vermiştir. Tüm bu iyiliklerin ve aşklarının arasında birlikte yaş alırlar. Çocukları olmaz. Üsküdar‘da bir arsa satın alırlar ve 1862’de Zeynep Kamil Hastanesi adıyla 100 yataklı bir hastane kurarlar. Hastalar burada ücretsiz bir şekilde şifalarını bulmaktadır.

1864’te de daha sonradan uzunca yıllar İstanbul Üniversitesi tarafından kullanılacak olan Zeynep Hanım Konağı inşa edilir. Beyazıt'ta son zamanlarına kadar, Yusuf Kamil Paşa’nın yazar kimliğinden de ötürü, edebiyatçı ve bilginlerin toplandığı bu üç katlı tarihi yapı, İstanbul Suriçi Fatih Beyazıt Darülfünun Caddesi’ne cephelidir. 1903-1909 yılları arasında İstanbul’un ilk Müslüman yetimhanelerinden birisi ve sanat okulu olan Darü’l-Hayr-ı Ali’ye tahsis edilir. Yani çocuğu olmayan bu hayırsever çift bu dünyadan göçüp gittikten sonra bile bir sürü yetime ev sahipliği yaparlar. 1909’da Darü'l Hayr-ı Ali lağvedilince konak, Dar-ül Fünun’a tahsis edildir. Binada Ulum-ı Edebiye, Ulum-ı Şer’iye ve Fen bölümlerinin eğitimleri verilir. 1922 yılında Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından onarılır. Darülfünun, Cumhuriyet devrinde İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürüldüğünde kurulan Fen Fakültesi, eğitime konakta devam eder. 1935 yılında içinde rasathane açılır. Bina, 28 Şubat 1942’de çıkan yangında yanar. Yangından sonra konağın yerine Sedat Hakkı Eldem ve Emin Onat tarafından Fen ve Edebiyat Fakülte binaları inşa edilir.

Değerli Okurlar, araştırdığım kadarıyla aklımda kalan gönlümde yer edeni sizlerle paylaşmak istedim. 156 yıl sonra bugün, Zeynep Kamil Hastanesi'nin bahçesindeki türbede Züleyha Zeynep ile Yusuf Kamil, ünvanlarından arınmış ve yaşadıkları tüm zorluklara rağmen yan yana yatmaktadırlar. Arkalarından ise sadece yaptıkları hayır işleriyle anılmaktadırlar.  Rahmet ve şükranla anıyorum.

SON SÖZ: İnsanlar unutulunca ölürlermiş