Cumhurbaşkanlığı kararıyla otomobil vergisine konu olan ÖTV matrah (vergisiz çıplak fiyat) limitleri yeniden belirlendi. Yanda Erdoğan Süzer’in haberinde de göreceğiniz gibi farklı kademelerdeki vergi oranlarına (yüzde 45 ile yüzde 160 arası) uygulanan, 46 bin ile 114 bin lira arasındaki matrah limitleri 70-170 bin liraya yükseltildi.
Ancak...
İsterseniz önce ‘ÖTV matrahı limitleri yeniden belirlendi’ sıradanlığını bir kenara bırakıp, verilen bu müjde (!) ile birlikte yaratılan algıdan biraz uzaklaşıp hem hükümet hem vatandaş hem de sektör penceresinden ayrı ayrı bakalım. Ve aslında, kimin için ne ifade edebileceğini anlamaya çalışalım...…

★★★

Hükümet cephesi...
‘Bu bir kriz değil, manipülasyon’ söylemleriyle her fırsatta ekonominin içinde bulunduğu durum hafifletilmeye çalışılsa da, 9 ay sonra 46 bin liralık ilk limit 70 bin liraya yükseltildi mi? Evet. Yani yüzde 50’nin üzerinde artırıldı.
Bir ülkede neye bağlı olursa olsun hükümet vergi dilimini bile yüzde 50’nin üzerinde yükseltmek zorunda kalıyorsa, bunun adı nedir?
Üstelik manipülasyon, bir finans terimi olarak, insanları kandırarak bir menkul kıymeti almaya, satmaya sevk etmeye yönelik davranışlar olarak tanımlanıyor. Piyasalarda ise, ‘arz ve talebin karşı karşıya gelerek fiyatları belirlemesine olan işleyişin kasıtlı olarak, bilerek engellenmesi durumudur’ deniyor.
Madem yaşananlar kriz değil, kısa sürede kurtulma planlarını da açıkladığınız manipülasyon için neden yeni limitler belirliyorsunuz?

★★★

Gelelim vatandaş penceresine...
Maaşı ya da gelirleri, artan kurlar ve körüklediği enflasyonla her geçen gün eridi, eriyor. Sadece 21 ayda yüzde 100’ün üzerinde artan araç fiyatlarına yetişmesi ise zaten mümkün değil.
Yeni ÖTV düzenlemesi araç fiyatlarının en ulaşılabilir olanlarında bile yüzde 3’lük bir iyileştirme sağlıyor. Örneğin düzenleme öncesi 115 bin 932 lira olan bir otomobil düzenleme sonrası 112 bin 470 liraya satılacak. Sıfır otomobil fiyatları böylesine yükselmişken, aradaki 3 bin 450 liralık fark, bugün bile hangi bayiye gidilse indirim olarak alınabilir. Sırf ÖTV indiriminin getirdiği bu fark için bayilere koşacakların olabileceğini düşünenleri şimdiden tebrik edebilirim...
Ayrıca iyileştirmeler, limit yükseldikçe 200-300 bin liralık araçlarda bile ancak yüzde 6’ya varan avantaj sağlarken. 800 binlik ve milyonluklara hiç değinmeyelim isterseniz...

★★★

Sektörde durum ne, nasıl yansır?
Birçok ortamda bir araya geldiğimiz marka yöneticileri, bu yılın ilk 6 ayında yakalanan ivme ile bile yılsonu tahmini yapmaktan kaçınırken... Geçen ay toplam iç pazar yüzde 50’nin üzerinde kayıpla kapandı. Üstelik eylül ayının daha da düşük çıkması öngörülüyor. Birçok markanın yılbaşında planladığı siparişlerini iptal ettiğini hepimiz biliyoruz. Şimdiden, 2019 yılı için toplam pazarın 400 bin seviyelerinde oluşacağı konuşuluyor...
Türkiye’de üretim yapıp ihraç edenler, distribütörlerden bir tık daha rahatmış gibi görünse de, sonuçta kapasite kullanımı ve istihdamında belirleyici unsurlardan biri de iç pazar...
Geçtiğimiz aylarda devreye alınan ‘Hurda teşviği’nin de hurdaya ayrıldığı, satışlara yansımamasıyla ortada...
Öte yandan markalar, 9 ayda yüzde 65 oranında artan döviz kurunun yüzde 50 kadarının fiyatlara yansıtıldığını söylüyor. Bu da gösteriyor ki aradaki yüzde 15’lik fark yılbaşına kadar fiyatlara zam olarak yansıtılacak...
Bayilerin durumu ise çok daha vahim. Yeni düzenleme öncesinde bile sırf kurulu düzenlerini sürdürebilmek adına, bırakın kâr etmeyi, liste fiyatları üzerinden yüzde 10, yüzde 20 hatta yüzde 30 oranında zararına satış yaptıklarını biliyoruz...
Diğer taraftan yeni ÖTV düzenlemesiyle piyasaya getirilmek istenen kıpırdanmanın yukarıda saydığımız tüm ‘taraf’larında işe yaradığını düşünsek bile, Türkiye’de araçların yüzde 60-80’e yakını kredi kullanılarak satın alınıyor. Taşıt kredilerindeki yıllık yüzde 48-58’lik faiz oranları bile piyasanın frene basması için yeterli bir sebep olarak gösterilebilir...

★★★

Ne diyelim…
Manipülasyon güncellendi!