Bankacılık çok hassas bir konu... Diğer sektörlere benzemez, söylentilerin çıkması dahi sarsar ülkeyi... Şu an için korkulacak bir durum yok neyse ki! Yine de el âlemin ağzı torba değil ki!
Sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim ki merak edenler boşuna beklemesin. Türkiye’de batacak banka yok!
Yok zarar etmiş, yok kredileri dönmemiş, yok sermayesi tükenmiş... Hepsi hikâye... Nitekim ülkeyi yönetenler istemediği sürece hiçbir banka batmaz Türkiye’de...

NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?

Bu hafta ilginç bir gelişme yaşandı. Türkiye’nin en iyi bankası seçilen Akbank sürpriz bir kararla yüzde 30 bedelli sermaye artırımı kararı aldı. Hem de bunu nominal değeri 1 liradan değil 2.5 liradan kullandıracak. Bu ne demek? Ortakları sermayesinin yüzde 75’i kadar yeni para koyacak demek. Pamuk eller cebe girecek!

★★★

Esas önemli soru, buna neden ihtiyaç duyuldu? Bankanın açıklaması; “sektördeki rekabet avantajının daha da güçlendirilmesi...” Gayet olumlu... Sonuçta sermayesi güçlenecek, öngörülemeyen risklere karşı daha hazırlıklı olacak. Gerçi bu kadar ani bir karar alınması elbette akıllarda soru işaretleri bırakacak.

★★★

Lakin biraz başa dönelim... Bundan 15 yıl önce başlayan süreçte Türk Bankacılık Sektörü’nün yediği en büyük kazığın temelleri atıldı. Türkiye’nin en değerli şirketlerinden Türk Telekom tartışmalı bir biçimde özelleştirildi.
Oysa sözleşmeye göre Türk Telekom hisseleri rehin, ipotek, teminat olarak kullanılamazdı. İzin verildi, kullandırıldı. Sahi kim izin verdi? Şirket Türkiye’yi dolandırdı, gitti.
Akbank’ın 1.7 milyar dolar, Garanti Bankası’nın 1 milyar dolar, İş Bankası’nın 500 milyon dolar, 26 banka daha var. Bugün ceremesini çekiyorlar.

★★★

Keşke batan sadece Türk Telekom olsaydı. Yüzlerce şirket konkordato ilan etti. Birçoğu da iflas etti, gitti. Daha buna benzer binlerce zombi şirket olduğu söyleniyor. Çoğu hiç gerçekleşmeyecek bir mucize umuyor. Şimdilik batmamış, batmak için kredi vadesini bekliyor. Haliyle bankaların bilançoları törpüleniyor.

★★★

Kısa bir süre önce İşsizlik Fonu’nun 11 milyar lirası üç kamu bankasına sermaye fonu olarak aktarıldı. Onların da sermayelerine katkı yapıldı. Diğer bankaların darısı başına...
Biraz teknik olacak... Zira bilançolara göre bugün birçok bankanın öz sermaye kârlılığı diplerde. Dolayısıyla verdikleri sorunlu krediler için bilançolarında karşılık ayırmak zorundalar.
Bu karşılık ayrıldığı zaman kârlılığı, öz sermayesindeki kârlılığı ve öz sermaye yeterlilik rasyosu bozulacak. Nitekim sermaye artırmak, yeni kaynak bulmak hemen hemen çoğu banka için kaçınılmaz olacak.

RİSKLER ORTAYA ÇIKIYOR

Dikkat ettiyseniz son zamanlarda borsadaki banka hisselerinin ciddi anlamda gerilemesinin ve yabancı satışı yemesinin altında yatan sebep bu duruma dair yayınlanan raporlar... Yabancı analistin kalemi tahtadan değil ki kırasın!
Bu raporlara göre diğer Türk bankalarında da benzer durumdaki risklerin ortaya çıkmasıyla bedelli sermaye artırımı yapma ihtiyacı duyulacak. Sermaye artırmazlarsa bankalar yeni kredi vermek için kaynağı nereden bulacak? Bulamayacak!
Yurtdışından kolay kolay borçlanamıyoruz, mevcut olanı bile eksik döndürüyoruz. Maliyetler her geçen gün yükseliyor. Kimse ucuza kredi vermiyor.

★★★

Bu durumda bankalar batmaz lakin işlevsiz hale dönüşebilir. Zincir atmış bir ortamda Türkiye uzun süre boşa pedal çevirebilir. Nasıl? Bankalar topladıkları 100 liralık mevduat için 145 lira kredi vermiş durumda. Fazlası mümkün görünmüyor. Tehlikeli noktaya gelmişler. Verdikleri kredilerde sorunlar yaşanıyor.
Şirketler hükümetin de tavsiyesiyle bankalar ile oturup mevcut kredilerini yapılandırırlarsa, konkordato ilan edip kredi taksitlerini ödemeyi durdururlarsa, bankalar kredi tahsilatı yapamazlarsa, bu krediler donar. Hali hazırda Kredi Garanti Fonu kredilerinin ötelenmesinin yolu açıldı. Onlar da buz kesti.

SEKTÖRÜN TAKATİ KALMADI

Bu durum en az 18 ay yüklü yeni kredi verilemeyeceğine işaret ediyor bize... Ortamı ısıtmak lazım... Bu defa da parasal genişleme olur ki enflasyonu ucundan dahi tutamazsın. Dövizi hiç yakalayamazsın. Uçar gider!
Bu yılın başında “mevcut sermaye, kaynak, kârlılık ve öz kaynak kârlılığı verileri ışığında bankacılık sektörünün büyümeyi finanse edecek takatinin kalmadığını” kim söyledi? İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince... İnanmıyorlar ben söyleyince...