Sabahın erken vakti, daha horozlar bile ötmemişken gazeteci evi bastılar.
Tavuklar da uykudaydı.
Profesör evi bastılar.
Tanyeri ağarmamıştı.
Akademisyen evi bastılar.
Daha sokak lambaları sönmemişti doğal olarak soğan stokçularının evini basıp gözaltına almaları gerekiyordu. Çünkü devlet adamlarımızın birinci elden söylediklerine göre soğan stokçusu, ekonomiyi zayıf yerinden yakaladı, çökertiyordu.
Millet düşmanı!
Hain soğan!
Delilleri karartabilirdi.
Gözaltına alınması normaldi.
Zaten Cumhurbaşkanı muhtarları topladı ve sert uyardı: “Kimse vatandaşıma pahalı ürün yediremez. Aldığımız ihbarlarla depoları basacağız.”
Acı soğan!
Oldu iç düşman

★★★

Toplayıcı ve avcı döneminden çıkıp ilkel tarım yapmaya başladığı günden beri insanoğlunun mutfakta destekleyicisi olmuş acı soğanın, gülmekten gözlerinden yaşlar akıyordur.
Adı üstünde soğan!
Ekilir, büyür.
Yeşil iken yenir.
Bırakılır kelle tutar.
Sökülür, kuru soğan olur. Kuru soğan depolanmak zorunda. Depolanmazsa çürür. Kışa kalmaz. İnsan kışın yiyecek soğan bulamaz. Soğancılar, soğanı çürümesin diye depoluyorlar. Depoladıkları soğan üzerinden “oligopol kurup” fiyatları şişiren var mı, kim onlar?
Acı soğan gülüyordur.
Gülmekten ağlıyordur.
Devlet adamları, ülkeyi yönetenler, ekonomiyi planlayanlar, Tarım Bakanı, tüm bakanlık kadrosu henüz altın uykusunda uyurken soğanlarını depoya koymuş fakat satmayan ve fiyatların şişmesini bekleyen bir hain (!) stokçunun evi TV kameralarının eşliğinde basılmadı, alınıp sorguya götürülmedi. Profesörlere yapıldığı gibi sorgusu başlamadan “İşte iç düşman, hain soğan stokçusu” diye ilan edilmedi.

★★★

Gizlenen gerçek şu:
Saman ithal edilmişti.
Sıra soğana geldi.
“Soğan bile ithal edildi” dedirtmemek için iç düşman ilan edildi. Soğan depoları basılacak diye korku verilip kilo fiyatı 25 kuruş aşağı çekildi. Gerçekte tarımsal üretim her üründe çöktü. Soğan üretiminde de düşme ve hastalıktan verim kaybı oldu. Hem üretim düştü ve hem üstüne dolar ve faiz krizinin yarattığı yüksek enflasyon da binince  soğanı depolamış olanlar da “krize karşı direnme imkanlarını” kullandılar. İmkanı olan krize karşı direniyor. Sözgelimi Cumhurbaşkanı’nın, bakanların, Meclis Başkanı’nın gücü var; maaşlarını enflasyonun üstünde artırabiliyor, krize direniyorlar. Soğan depolayan da Cumhurbaşkanını, bakanı örnek alıyor.
Acı soğanın
Ahı yerde kalmaz!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Acılı anne adalet arayışında bin kez haklı çıktı!


Çorlu’da 5 ay önce 7 Temmuz günü tren kazasında 25 kişi can verdi. Mısra Öz Sel adlı bir annenin 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ile 45 yaşındaki kocası Hakan Sel de bu kazada hayatını yitirenlerin arasındaydı. Hazırlanan raporlarda, “tren raylarının yağacak yağmurların yaratacağı toprak kaymasını hesap etmeden döşendiği” yazıldı. Acılı eş ve anne Mısra Öz Sel, “bu kazanın sorumluları ortaya çıkarılsın, cezalandırılsın” diye kampanya başlattı. Adalet arayan acılı annenin sesini TCDD Genel Müdürü İsa Aydın ile dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan Twitter’dan engellediler. Ancak Jandarmaya bağlı olay yeri ekibinin henüz biten raporundaki bilgiler adalet arayan anneyi bin kez haklı çıkardı. Raporda; “Tren raylarının alt tarafında 1 metrelik boşluk var. Yağmurdan dolayı rayların alt kısmındaki toprak alanda çökme meydana geldiği değerlendirilmektedir” bilgisi yer aldı.