Adaletin adalet olabilmesi neye bağlıdır? Çok ölçü var. Sıralanır. En akılda kalanı: Adaletin, adalet olabilmesi için “söylediği çok, gizlediği az” olması gerekir.
Sayılıyor:
Kumpas kuruldu.
Sahte belgeler üretildi.
Gizli tanıklar peydahlandı.
Suçsuzdu subaylar.
Suçsuzdu aydınlar.
Suçsuzdu gazeteciler.
Ergenekon örgütü yoktu.
Örgüt yoktan var edildi.
588 suçsuz insanı topladılar.
6 yıl özgürlükleri çalındı.
Ölenler oldu hapiste.
Çok acılar çekildi.
Sayılıp sıralananların hepsi doğruydu. Gerçekten adalet cinayeti işlenmişti. 2007 yılından 2018 yılına tam 11 yıl sonra savcı, “Ergenekon adlı bir örgütün varlığı ispat edilememiştir. Komplodur. Komplonun kurulmasına kendilerine liberal diyen gazeteci ve aydınlar alet olmuştur” diye mütalaa verdi. Böylece Ergenekon Davası “arkasında büyük hukuk enkazı ve acılar bırakarak” 11 yıl sonra kapandı.

★★★

Evet, savcı, çok önceden faş olmuş bilinenleri “adalet diliyle mütalaasına dökmüş” oldu. Kendine liberal aydın diyenleri “genel bir başlık altında” anıp onları gizlemiş oldu.
B.T.Ö ile başlamıştı.
B.T.Ö korkunçtu.
Ordunun Atatürkçü subayları, ABD ile AB’nin orduya kumpas kurduğunu ve asıl amacın “laik çizgide Türkiye’yi çökertmek ve İslamcı bir dönüşüme geçmek” olduğunu düşünüp yazan aydınlar, gazeteciler, B.T.Ö’nün “tan yeri ağarırken eve baskına geleceğini” bekler olmuştu. B.T.Ö: Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250’nci maddesine göre kurulmuş Beşiktaş’taki Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin takma adıydı. Atatürkçüler, laikliği savunanlar, AB ile ABD’nin emperyalist tuzaklarına dikkat çeken subaylar, komutanlar Beşiktaş Terör Örgütü (B.T.Ö) adını takmıştı.
B.T.Ö.
Savcısı, Hakimi.
80-100 kişiydi.
Bunlar (kimisi şimdi hapiste, kimisi kaçak, kimisi ihraç edildi) “AKP’yi Truva atı yapıp içine gizlenerek Türkiye’yi İslamcı bir yapıya dönüştürme ve bunun için de laik orduyu çökertme planı uygulayan Fetullah’ın” etkisindeydi. 2008’de B.T.Ö günlerinde AKP’nin kurucusu Başbakan Erdoğan, “bu davanın savcısıyım” diyor, şimdi Almanya’da kaçak savcı Zekeriya Öz’ün altına binsin diye zırhlı Mercedes tahsis ediyor, şimdi ABD’de kaçak Fetullah’a “özledik dön gel” diyor, ABD ile AB’nin “Atatürkçülük (Kemalizm) Türk Milleti’ne giydirilmiş deli gömleğidir” düdüğünü çalan aydın liberaller ile gazeteciler de her gün Ergenekon’un varlığını uydurma belgelerle yazıp, TV’lerde anlatıyordu. Bunların içinde “yarın şunun evine operasyon yapılacak” diye isim ve adres vererek yazanlar bile vardı.

★★★

Bunlar hâlâ yazıyor.
İktidara yanaşma gazete ve TV’lerde hâlâ boy gösteriyorlar. İçlerinde başyazarlar, TV yorumcuları, köşe sahipleri var. Hiçbiri çağrılıp, “Niçin Ergenekon kumpasına alet oldun, seni yanıltan ne oldu?” diye sorgulanmadı. Kendileri de bugüne kadar “insan olan insana yakışır vicdan azabı muhasebesi” yapıp, yazmadı. Savcı “Ergenekon adlı bir örgütün varlığı ispat edilmemiştir” dediği gün kumpasa kalemleriyle ve TV’de görüntüleriyle su taşımış bu liberal aydın ve gazeteciler, “Dün geceyi vicdan azabı içinde geçirdim” diye bir yazı yazmadı.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Fesli Kadir’in ziyaretçilerine soru!


Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü adlı sözüm ona din adamı, “Bakire olarak ölen kızların cennette şehitlere ikram edileceğini” söyledi. Kadınları hem bu dünyada hem öbür dünyada “mal olarak” gören bir din anlayışı olabilir mi? Fesli Kadir’i ziyaret edenlerin Cübbeli Ahmet’e söyleyecek bir lafı yok mu?