İnsan yaşadıkça nelere tanık oluyor. Krizin de bir faydasını gördük. Yıllardan sonra ilk defa Türkiye, aylık 2.5 milyar dolar “cari fazlaya” dönen ülke oldu.
Umutlandık.
Gelecek ay, ondan sonraki ay, 2019 yılında, 2020 yılında ve böyle kesintisiz “cari fazla veren ülke” olabilir miyiz?
Uzmanlar temkinli.
Yoğurdu üflüyorlar.
Çünkü son yaşadığımız, normal sağlıklı bir ekonominin “cari fazla vermesi” durumu değil. Döviz ve faiz krizine düşmüş bir ekonominin büzülmesinden (resesyona girmesi) doğan, “yatağa düşmüş hastanın yemeden-içmeden kesilmesine” benziyor. Türkiye ekonomisinin “sürekli cari fazla veren sağlıklı bir yapıya dönüşebilmesi” için dış borçsuz- sıcak parasız kalkınma yolu bulması, denemesi ve başarması gerekir.
Deneyebilir mi?

★★★

Almanların, Japonların, Korelilerin, Çinlilerin yaptığı gibi bir süre sıkıntıya katlanıp “dış borç almadan” yaşamayı denemeyi göğüsleyebilir mi?
Yalansız.
Dolansız.
Aldatmadan.
Takiyye yapmadan.
Tasarruf yaparsa.
3 üretir, 1 yerse.
Yeniliği, buluş yapmayı, dünya ölçüsünde başarı setleri ortaya koymayı hayat biçimi haline getirirse Türkiye, Almanya olabilir. Türkiye elindeki hava alanının kapasitesini yükseltebilmeyi becerecek yerde dış borçla dünyanın en büyük havameydanı yapma gösterişine kalkarak Almanya olamaz. Krize batmaktan da burnunu kurtaramaz.
Kurtaramıyor.
Türkiye, dış para gelsin de krizden çıkalım diye adaletin boynunu vurup casus dediği papazı Turmp’ a teslim etmek takiyyesi yapmaya zorlanıyor.

★★★

Kriz patladı.
Tasarruf yapacağız dediler.
Bekledik.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 233 arttı. Sarayı 1 milyar 370 milyon liraya mal olmuştu. (Bakan Şimşek’in açıklaması) İnşaat ve benzeri yatırımlara harcansın diye Cumhurbaşkanlığı bütçesine, 3 yıl için 2 milyar 610 milyon lira kondu.
Tasarruf yapacağız dediler.
Bekledik.
Kriz yılında Diyanet’in 2019 bütçesi, 7 milyar 700 milyon liradan 10 milyar 500 milyon liraya çıkarıldı.
Diyanet’te tasarruf yok.
Eldeki camiler dolmuyor.
Yeni camiler yapılacak.
Din adamı kadro fazlası var.
Yeni din adamı alınacak.
Bunun için para harcamak gerekli. Öyle bir dini anlayış dayatılıyor ki, “dine- Diyanet’e- camiye- imama ne kadar çok harcama yaparsan” Allah’ın o kadar çok hoşuna gider! Seni cennetine alır.
Cennetten tasarruf olmaz!
Cennete harcayarak gidilir.
Demeye itildi toplum.
Büyük camiler yap, cennete git algısı yaratıldı. Bir tek din adamı çıkıp da “bu algı yanlış” demedi.
Ülke ise krizde.
İsraf ise haram!
Allah’ım akıl ver!