Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’i neden ters anladı? Söylediklerini anlamaya niçin hiç çaba vermedi?
Yunus Emre diyor ya:
Ete kemiğe büründüm.
Yunus gibi göründüm.
Cumhurbaşkanı, “Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’i o gece ete kemiğe bürünmüş ve Şeyh Edebali gibi görünmüş” sayabilir ve hiç değilse telefon açıp onlara teşekkür edebilirdi.
Şeyh Edebali kim?
Cumhurbaşkanı, 22 Temmuz seçimlerinden sonra partisinden seçilen milletvekillerini toplamış; Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyetini “rehber yapmalarını” istemiş ve vasiyeti şöyle okumuştu.

★★★

“Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra...
Öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize,
Gönül almak sana.
Suçlamak bize,
Katlanmak sana.
Acizlik bize,
Hoş görmek sana.
Anlaşmazlıklar bize,
Adalet sana.
Haksızlık bize,
Bağışlamak sana.
Ey oğul, sabretmesini bil.
Şunu da unutma;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey oğul, işin ağır,
Allah yardımcın olsun.
Güçlüsün, kuvvetlisin akıllısın ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın! Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir.
Ey oğul!
Her sözü üstüne alma!”

★★★

Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’ in bugün söyledikleri ile Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği 650 yıl önceki öğüt neredeyse aynıydı:
Artık Cumhurbaşkanısın!
Öfke bize, uysallık sana.
Biz gücenelim.
Sen gönül alıcı ol.
Biz eleştirelim.
Sen katlan.
Hoşgörü göster.
Adaletten ayrılma.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yenmesin. Toplumu onlar ve biz, şeytanlar ve melekler diye ikiye bölme. Her sözü üstüne alma. Demokrasiyi yaşat ki Türkiye ilerlesin. Nitekim Metin Akpınar, “Ben demokrasinin tarifini yaptım. Cumhurbaşkanına hakaret etmedim. Sözlerimi cımbızladılar” dedi.

★★★

Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’e  “yurtdışına çıkma yasağı” koymuşlar. Bu adamları “cımbızlama” ile bu ülke halkının gönlünden koparamazsın. Metin Akpınar ile Müjdat Gezen, Nasrettin Hoca’nın, Keloğlan’ın, İncili Çavuş’un, Deli Dumrul’un, Bekri Mustafa’nın, Haşmetlerin, Karagöz ile Hacivat’ın devamıdır. Ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Ömer Seyfettin’in, Refik Halit Karay’ın, Sabahattin Ali’nin, Aziz Nesin’in, Rıfat Ilgaz’ın, Orhan Kemal ile Haldun Taner’in ve hatta bir yanıyla Necip Fazıl Kısakürek’in yolundan yürüyüp gelenlerdir. Halk, öfkesini, kırgınlığını, kızgınlığını, eleştirisini bizzat ifade etmek cesaretini bulamadığında bu sanatçılar ve yazarlar üstünden söyler, söylüyor, söyleyecek. Metin Akpınar ile Müjdat Gezen, ete kemiğe büründü TV ekranında Şeyh Edebali gibi göründü.
Göremediler.
Cımbızlama!
Görüşü karartıyor.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Oy çoğaltma müjdeleri!


Mart sonunda seçim var. Asgari ücret artışı enflasyonun üstünde tutuldu. Elektrik ve doğalgaza yüzde 10 indirim yapılacağı sözü verildi, işsizliği azaltıcı teşvikler bol tutulacak denildi, işsizlik maaşı da asgari ücret artışına vidalı olarak artırıldı. Tayyip Erdoğan döneminde yapılmış pahalı köprüden değil Süleyman Demirel döneminde yapılmış ucuz köprüden geçtiler diye ceza yiyen araç sahiplerine af getirildi. Cezayı ve faizini ödememiş olanlar ödemeyecek. Ödeyenler de ödedikleri cezayı geri alacaklar ama faizini alamayacaklar, olsun, ben sana af vereyim, sen bana oy ver, ben sana indirim vereyim, sen bana oy ver! Anketlere göre, halkın yüzde 53’ü iktidarı, ekonomiyi dara, durgunluğa soktu diye suçluyormuş. Bu nedenle seçim öncesi müjdeler, aynı zamanda “her şey çok iyi gidiyor” havası pompalamaya da yarıyor.