Senin ışığın yok. Ay gibisin. Ay, ölü bir yıldız, ışığı yok. Işığını güneşten alıyor. Ben de Türkiye’de bir güneşim, sana ışık vereyim. Sen ışığı olan bir yıldız gibi görün.
İstanbul’a aday yapayım.
Ankara’dan seni gösteriyim.
İzmir’de sen ışığımla parla.
“Ölü yıldız parlatma günlerine” girdik. Liderler, güneş oldular. Işıklarını eski başbakan, yeni Meclis Başkanı, geçen dönemin bakanı, filan tarikatın el öpeni, kim işaret ediliyorsa ona veriyorlar.
Adaylar parlatılıyor.
Genel görünümlü!
Atamalı yerel seçim!
Tuhaf bir demokrasi!

★★★

AKP’nin Güneşi Tayyip Erdoğan, ışığını Binali Yıldırım’a verince o İstanbul’a belediye başkanı adayı olacak. MHP’nin Güneşi Devlet Bahçeli de ışığını kendi partisinden ölü bir yıldız bile bulamadığı için Binali Yıldırım’a yansıtacak. “Işıkların ittifakı” ile Binali Belediye Başkanı olacak!
Onun adı Binali!
Yarın devir değişir.
Devran döner.
Güneş ışığını keser.
İn Ali derler.
“Bin Ali” olur “İn Ali”
İleride “İn Ali” olmamak için bazı garantiler almak istediğini yazıyor gazeteler!

★★★

“Ben merkezcilik bataklığına” saplanmış “ölü yıldız parlatma” CHP’de de var.
CHP’nin güneşi benim.
Işığımı sana vermem.
Sen kendi ışığın varmış sandın Muharrem oldun, gözünü benim koltuğuma diktin: Genel seçimi kaybettin ve hemen sonrası; “Sen onursal başkan ol, ben partinin başına geçeyim” diye arsız, kafasız, kalıpsız, çiğ sözler ettin. Bu yüzden CHP’nin Güneşi olan ben, İYİ Parti’nin Güneşi Meral ile de anlaşırım. O da ışığını yansıtır, biz de matah bir şey bulmuş gibi Erdoğan ile Bahçeli’yi taklit ederek “ışıkların muhalefet ittifakını” kurarız. Ölü yıldızlarımızı biz de parlatırız.
Ön seçim yapmayalım.
Ön yoklama da isteme.
Seni ben “atamış” olayım.
Atanmışlar seçimi yapalım ama hep bir ağızdan “yerel yönetim seçimleri demokrasimizi güçlendirir” diyelim. Aslında genel seçimleri yerelde tekrarlıyoruz. Adını “yerel seçimler” koyuyoruz. Şehri, ilçeyi, mahalleyi “daha iyiye götürecek” olanı bulup seçme yolunu iktidar ve muhalefet liderleri birlikte kapattık, kapatıyoruz.
Sanki sanal bir oyun!
Ölü yıldız parlatma!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Man Adası tazminatında cevap arayan soru!


CHP Genel Başkanı, beşinci kez mahkumiyet yedi, evini barkını satıyor. AKP Genel Başkanı’na yüklü tazminat parası ödüyor. Elindeki dekontları yanlış okumuş, gelen 15 milyon doları “Türkiye’den giden 15 milyon dolar var” diye söylemişti. Gelen ya da giden sonuçta ikisi de dolar. Ortada 15 milyon dolar var. Enişte, dünür, kardeş, oğulun Vakıflar Bankası Galata Şubesi hesaplarına toplam 15 milyon dolar gelmiş. Bu kadar para MAN Adası’nda 7 İngiliz Sterlini (7 kilo soğan parası) sermaye ile kurulmuş bir şirketin kazancı sayıldı. Bu şirket ne yaptı, ne aldı, ne sattı, kime ne vergi ödedi, hangi bilanço büyüklüğünü ulaştı da bu 15 milyon doları kazandı? Büyük başarı öyküsü, üniversitede ders olur. 15 milyon dolar önce Türkiye’den Man Adası’na gidip, sonra tekrar Türkiye’ye mi döndü? Acaba davayı gören hakimler, bu soruya ne diyor?