Yılın başından başlayarak hareketlenen döviz kurları nedeni ile değer kaybeden Türk Lirası’nın daha fazla değer kaybetmemesi ve ekonominin dövize bağımlılığını azaltmak amacıyla hükümet birçok önlem aldı ve almaya da devam ediyor.

Bu önlemler arasında nüfusun neredeyse tamamını ilgilendiren, dövizli sözleşmelerin Türk Lirası esas alınarak 13 Ekim 2018 tarihine kadar yeniden yapılması uygulaması çok ses getirdi. Cumhurbaşkanlığı’nın 85 sayılı Kararnamesi ile başlayıp, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 6 Ekim 2018 ve 16 Kasım 2018’de yayımladığı iki adet tebliğ ile de artık bu süreç tamamlanmış ve doğru yol bulunmuş gözüküyor.

ORTAKTAN ALINAN DÖVİZ BORCU TL’YE ÇEVRİLMEK ZORUNDA

Dövizden Türk Lirası’na dönüş işlemlerinde, dikkatlerden kaçan bir konuyu bugün gündeminize taşımak istiyorum. Ülkemizde, gerçek kişi şirket ortaklarının enflasyon karşısında birikimlerini korumak ve kişisel maddi kayba uğramamak için, ortağı oldukları şirketlerine “cari hesap” ilişkisi çerçevesinde döviz cinsi borç vermeleri çok sık rastlanan bir durumdur. Şirket ortakları böylece paralarının değerini korumakta; şirketler ise ortaktan aldıkları dövizli borca ilişkin kur farkını gider yazmaktadırlar.

Cumhurbaşkanlığı 85 sayılı Kararnamesi ve Hazine ve Maliye Bakanlığı‘nın istisnaları düzenleyen iki adet Tebliğ hükümleri gereğince, ortaklardan olan döviz cinsi alacak ve borçların 13 Ekim 2018 tarihi itibarıyla Türk Lirası’na dönüştürülmesi zorunludur.

Bu işlem yapılmaz ise; 1567 sayılı Kanun’da belirlenmiş para cezaları uygulanacaktır. “Para cezası önemli değil öderiz” düşüncesi şirketler açısından çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Şöyle ki; ortağından aldığı döviz cinsi borcu Türk Lirası’na dönüştürmeyen şirketlerin bu borçlar nedeni ile yazmış oldukları kur farkı giderleri kabul edilmeyecek, vergi ziyaı cezalı tarhiyatlara muhatap olunacaktır.

Biz yine uyarı görevimizi yapalım. Olacakları önceden söyleyelim. Maliye Bakanlığı‘nın şirketlerin mali verilerinden bu dönüştürme işleminin yapılıp yapılmadığını kontrol etmesi bir tuşla yapılabilmektedir.

Türk parasına uyarlanacak sözleşmelerde Damga Vergisi sorunu çözüldü


Cumhurbaşkanlığı’nın 85 sayılı Kararnamesi ile yapılan düzenleme gereği, döviz cinsinden sözleşmelerin Türk Lirası’na uyarlanması durumunda Damga Vergisi Kanunu uyarınca damga vergisi hesaplanması gerektiğini, bu durumun taraflara yeni maddi yükler getirdiğini, bu hususun çözülmesi gerektiğini önceki yazılarımda belirtmiştim. Bu konu, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayımladığı 22 sayılı Damga Vergisi Sirküleri ile çözüldü.

Buna göre; 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında döviz cinsinden düzenlenmiş olan sözleşmelerin bedellerinin Türk Lirası (TL) olarak yeniden belirlenmesine ilişkin düzenlenen kağıtların;

Sözleşmelerin diğer maddelerinde (taraf, süre uzatımı, yeni iş ilavesi vb.) bir değişiklik yapılmaksızın münhasıran bedele ilişkin düzenleme yapılması,

Yapılacak değişiklik sonrası Türk Lirası cinsinden belirlenecek toplam bedelin, ilk sözleşmede yer alan döviz cinsinden bedel ile değişikliğe ilişkin kağıdın düzenlendiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nca ilan edilen cari döviz satış kurunun çarpımı suretiyle bulunacak tutarı geçmemesi,

İlk sözleşmeye atıf yapılmış olması

şartlarını birlikte taşıması halinde, söz konusu değişikliğe ilişkin kağıtlardan ayrıca Damga Vergisi aranılmayacaktır.