“Atatürk’ü yok etmeye hiçbir yobazın gücü yetmez!”
Bu sözleri Yeditepe Üniversitesi Kurucu Başkanı Bedrettin Dalan söylüyordu...
Dalan, Büyük Önder’in son yıllarını anlatan “Atatürk’ün Yanı Başında” adlı kitabın yeni baskısı nedeniyle kürsüye çıkmıştı. Şöyle devam etti:
“Kimse korkmasın! Hiçbir zaman karanlık aydınlığı boğamamıştır. Her zaman kazanan aydınlık olmuştur.  Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Salonu Yeditepe Üniversitesi öğrencileri, öğretim üyeleri ve her meslekten misafirler doldurmuştu.
Konuklar arasında Türk Kalp Vakfı’nın Başkanı Kenan Güven, türkülerin efendisi Ümit Tokcan, sahnelerin yıldızı Gülben Ergen, Kemal Ulusu’nun eşi İlkin Ulusu da vardı. Hepsinde Atatürk sevgisi üst düzeydeydi.

* * *

Atatürk’ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun  anılarını kapsayan  “Atatürk’ün Yanı Başında” adlı kitap ilk defa 2008 yılında basılmıştı. Son defa Yeditepe Üniversitesi tarafından bastırılan kitap Dalan’ın kurucu başkanı olduğu İstek Vakfı okullarında binlerce öğrenciye dağıtıldı.
İçinde Atatürk ile ilgili güzel anılar yer alan kitap, Nuri Ulusu’nun oğlu Mustafa Kemal Ulusu tarafından derlenerek yayına hazırlandı.
Mustafa Kemal Ulusu yaptığı konuşmada “Kitapta Mustafa Kemal Paşa’nın dehasını ve gerçek insan Atatürk’ü anlattım. Bu mutlu günümde Sayın Dalan’a teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

* * *

Atatürk sevgisi çok büyük olan Bedrettin Dalan bir anısını şöyle anlattı:
“6-7 yıl kadar yurtdışında kaldım. Yurda döndüğümde gördüm ki, üniversitemizin duvarlarına, salonlarına benim fotoğraflarımı asmışlar. Özlemden olsa gerek... Derhal bütün fotoğraflarımı kaldırtıp yerlerine Atatürk’ün fotoğraflarını astırttım. Yeditepe Üniversitesi’nde Atatürk’ten başka hiç kimsenin fotoğrafı asılamaz!”
Bedrettin Dalan’ın bu içten sözleri üzerine konferans salonu öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve konukların alkışlarıyla çınladı.

Tehlikeli kutuplaşma!


Bugün ülkemizin en büyük sorunlarından biri kutuplaşmadır.
İnsanlarımız artık birbirlerini sevmiyor, bir grup diğer gruba kin ve nefretle bakıyor...
Toplumumuza bir sevgisizlik hâkim oldu. Hani birlik, beraberlik?
Oysa aynı geminin yolcularıyız. O gemiye bir şey olursa hepimiz büyük zarar görürüz.
Nasreddin Hoca’nın öyküsündeki gibi, bindiğimiz dalı niçin kesiyoruz?
Bu kutuplaşmayı ne yazık ki, günümüzün iktidarı yarattı. “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayanlar” zihniyetinin memleketi getirdiği üzücü nokta budur.

* * *

Son günlerin popüler siyasetçisi Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da kutuplaşmadan son derece şikâyetçi...
“Biz bugün için ülkemizin birinci öncelikli probleminin ‘kutuplaşma’ olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden toplumu, siyaseti kutuplaştırıcı bir dilden uzak duruyoruz” diyor ve ekliyor:
“Kucaklaştırıcı bir yaklaşım ortaya konulmalıdır. Meclis hiçbir kişi, kurum veya makamın vesayeti altına sokulmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletimizin bütün kesimlerinin temsil edildiği bir kurum haline getirilmelidir. Meclis bir-iki partinin değil 80 milyonun temsilcisidir.
Fakat biz ne dediysek tersini yaptılar. İttifak yasasında milletin değil, iki partinin menfaati dikkate alındı. Kucaklaşma yerine kutuplaşma tercih edildi ama unutmamalı ki, hukuka göre değil, kendilerine göre hazırlanan düzenlemeler gün gelir kendi ayaklarına dolanır! Gün gelir, kendi koydukları barajda kaybolur, kendi getirdikleri, düzenlemenin mahkûmu olurlar. Tarih bunun dramatik örnekleriyle doludur. Tarihten ders almaları gerekir!”

TEBESSÜM

“Şikâyetçiyim komiser bey”


İleri yaşta, kötü giyimli ve oldukça çirkin bir kadın soluk soluğa koşup karakoldan içeri dalar ve komiserin odasına girer. Çok heyecanlı ve telaşlıdır:
“Komiser Bey, şikâyetçiyim...” diye bağırır ve devam eder:
“Kaçığın biri beni tam bir saatten beri izliyor. İnanın ne yapacağımı şaşırdım ve kendimi buraya zor attım. Adam galiba sarhoştu...”
Komiser, kadına tepeden aşağı şöyle bir bakarak şöyle cevap verir:
“Galiba değil, mutlaka sarhoşmuş hanımefendi!”

GÜNÜN SÖZÜ


Kırık bir kalp, bıçak ya da kurşun yarasından daha çok acı verir!

aaaa