Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) Başkanı Kemal Baytaş ile zaman zaman siyasi konularda sohbet ederiz.
Türkiye’nin kader seçimine 41 gün kaldı.
Ona “Siz devletin en üst kademelerinde önemli görevlerde bulundunuz. Ülkenin sorunlarını iyi bilirsiniz. 24 Haziran seçimleri için ne diyorsunuz?” diye sordum.
“Önemli bir süreçten geçiyoruz” dedi ve anlattı:
“Büyük Ortadoğu Projesi var ya... Kısaca BOP diyorlar... Güney İran, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yaşayan Kürtlerle birlikte Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda yaşayan Kürtlerden oluşacak büyük bir Kürt devleti kurmayı amaçlıyorlar. Amerika bunun adına BOP diyor.
İşte bu BOP’un eş başkanı bizim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.
Amaç belki başlangıçta bilinmiyordu ama şimdi bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı: Bu, Türkiye’nin, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin bölünmesi projesidir.
Böyle bir plan açıkça ortaya çıktığı halde Erdoğan’ın bu eş başkanlıktan ayrıldığına dair bir karar ve beyanına rastlanmamıştır.
Halen “Cumhurbaşkanı adayı” olan muhalefet partilerinin adaylarının Erdoğan’a:
‘Bu görevden istifa edecek misiniz yoksa her şeyiyle Türkiye’nin aleyhine olan BOP eş başkanlığı görevine devam mı edeceksiniz?’ diye sormaları gerekir. O zaman Erdoğan, Cumhurbaşkanı adaylığından bile çekilmek zorunda kalabilir.”
“Peki, CHP adayı Muharrem İnce, AKP Genel Merkezi’ne gidip onu ziyaret etti, Erdoğan’la görüştü. 40 dakika süren bu görüşmenin sonunda Muharrem İnce ‘Birbirimize başarılar diledik.’ dedi. Nasıl yorumluyorsunuz bunu?”
“Başarı dilemesi doğaldır. Ancak, Türkiye olağanüstü koşullarda bir seçime gidiyor. Bu süreçte Sayın İnce’ye düşen görev ‘Seçime eşit şartlarla gidilmiyor. TRT dahil (bir-iki kanal hariç) tüm kanallar sizin mitinglerinizi yayınlıyor. Ayrıca devlet araçları ve devletin tüm imkânları kullanılıyor. Ben sizden bu eşitsizliği gidermenizi, bu anayasa dışı eylemlere müdahale edip bu işe bir son vermenizi rica ediyorum’ demeliydi fakat demedi.
Erdoğan, bu görüşmeden sonra ‘CHP çöplüktür, pisliktir, hava kirliliğidir, susuzluktur.’ gibi ifadeler kullandı.
Muharrem İnce ile olan bu görüşme Deniz Baykal’ın 7 Haziran seçiminden sonra Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmesi gibi aleyhte kullanılabilir. Kısacası İnce’nin o ziyareti hatadır. Nokta!”

Sağlıkta bir iddia!


Bu iktidar “Sağlıkta çağ atladık” diyor. Öyle mi acaba? Değil tabii ki!
Ülkemizin doğusundaki birçok bölgede hastane var, doktor yok! Sağlık bir fecaat halinde...
Sağlık konusunda önemli bir uzman olan gazeteci arkadaşım var: Coşkun Bel... Kitaplar yazdı, iktidarı uyarmak istedi, kitaplarını muhalefet partilerine de yollayıp onları da bilgilendirdi.
Fakat... Hiç ses seda yok! İktidar partisi AKP’yi anlıyorum. Çoşkun Bel yandaş bir gazeteci değil... Dolaysıyla AKP ona sempatik bakmaz...
Peki, ya muhalefet partileri? Onlardan da ses seda yok! İktidara geldiklerini varsayalım. Sağlık sorunlarını nasıl çözecekler? O konuda bir planları, projeleri, bilgili elemanları var mı?
Neyse... Ülkemizin sağlık durumunu Coşkun Bel’den dinleyelim. Şöyle diyor:

* * *

“30 yıldır sağlık sistemini araştıran bir gazeteci olarak sağlık sistemimizin son 15 yılda (AKP döneminde) tedavi edici değil, hastalık üreten bir sistem üzerine kurulu olduğunu üzülerek gözlemlemiş bulunuyorum.
Nasıl üzülmeyeyim ki?
2002 yılında 209 milyon insanımız tedavi için hekime başvuru yaparken bu sayı 2017 yılında 700 milyona ulaşmıştır.
Son 10 yılda hastalıklar 10 kat arttı. Kalp, tansiyon, diyabet ve böbrek gibi kronik hastalıklarla boğuşan 25 milyon insanımız var. 6 milyon 300 bin insanımız hipertansiyon tedavisi görüyor. Resmen milli bir felaketle karşı karşıyayız. Damar hastalıklarında dünya şampiyonuyuz. Böbrek hastalıklarında da öyle...”
“Peki, bu gidişle ne olacak halimiz?”
“Çözülmeyecek sorun yoktur. Ben sağlıkta çözüm yollarını da inceledim ve yazdım. İddia ediyorum, eğer bana bir imkân verilse 5 yıl içinde hastalıkların artış hızını yarıya indiririm. Aynı zamanda gereksiz harcamaların önüne geçerek sağlıkta devleti kâra geçiririm. Fakat bu iktidar buna yanaşmaz. Bütün umudum muhalefet partilerinde... Onlar bir gün buna ihtiyaç duyacaklardır.”

GÜNÜN SÖZÜ


Düşünceye karşı çıkmak ayrı, karalamak ayrı şeydir. İkincisi ahlâk dışıdır!

basliksiz-2

sozcu-banner-1