Trump son demeçlerinden birinde ne dedi?
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, İstanbul Başkonsoluğu’nda öldürülüşü sırasında alınan ses kayıtlarının elinde olduğunu söyleyerek “Kaydı dinlemek istemedim. Şiddet dolu, vahşice ve berbattı” dedi ve ekledi:
“Suudi yetkililere yaptırım uyguluyoruz. Fakat onlar aynı zamanda müttefikimiz. Birçok noktada çok iyi olan bir müttefiki bırakmak istemiyorum.”
Trump, Suudi Arabistan’la olan milyarlarca dolarlık anlaşmaların bozulmasını göze alamıyor!
Trump’ın elindeki ses kaydında, Cemal Kaşıkçı’nın nasıl vahşice öldürüldüğü, korkunç seslerle dolu boğma olayının, kurbanın direnmesi nedeniyle 7 dakika sürdüğü anlaşılıyor.
Şimdi, dünyanın gözü önünde bir tiyatro oynanıyor. Bu tiyatronun aktörlerinden biri de Trump.
Trump “Bir Kaşıkçı için Suudi Arabistan’la ilişkilerimi bozup milyarlarca doları tepecek değilim ya!” diye düşünüyor.
Para, bütün kirleri temizler. Suudi Arabistan’da da para var. Açar keseyi, kapatır Trump’ın ağzını! Kaşıkçı öldüğüyle kalır!
Bu dünyada paranın hükmü geçiyor!
Para dünyanın taçsız kralı!

yuregi-kan-agliyor

Bir gazeteci arkadaşımız var... İki yıldır çırpınıyor, yazılar, mektuplar yazıyor Beştepe Sarayı’nı uyarmaya çalışıyor.
“Yazıktır, etmeyin, eylemeyin, bu doğa harikasına kıymayın” diye âdeta yırtınıyor! Fakat... Dinleyen yok ki...
Ülkemizde, haklı itirazlara kulak tıkamak, devletlilerin güç gösterisi oldu!
“Dediğim dedik, çaldığım düdük!” hikâyesi...
Doğayı, Okluk Koyu’nu ve o yörede yaşayan binlerce köylüyü kurtarmak için didinen, Cumhurbaşkanı’na açık mektup yazan ve cevap alamayan bu gazeteci arkadaşımız: Can Pulak.
Kalbi kan ağlıyor!

★★★

Cumhurbaşkanı için Marmaris’in Okluk Koyu’nda inşa edilen 300 odalı yazlık saray için 50 bin ağaç kesildi. Okluk ve Değirmenbükü bölgesini kamulaştırıp Cumhurbaşkanlığı arazisine katmak için köylülere tebligatlar yollandı. 200 dönüme yakın tapulu arazinin sahipleri pazarlık için Milli Emlâk Müdürlüğü’ne çağrıldı.
İşte Can Pulak, bunlara kahroluyor.
Çok sayıda köy halkı, yazlık saray için yerinden yurdundan edilecek!
Tebligatı alan zavallı köylüler panik halinde Mal Müdürlüğü’ne koşuyor, babadan veya dededen kalan yerlerin ellerinden alınmaması için dil döküyor, yalvarıyor ama sonuçta bir bedelle anlaşmak zorunda kalıyorlar. Çünkü karşılarında devlet gücü var! Ne yapsınlar?

★★★

Görevliler köylüleri azarlayarak “Cumhurbaşkanımız dinlenmeyecek mi yani? Onun da tatil hakkı yok mu?” diyor.
Elbette ki Cumhurbaşkanı da dinlenecek, elbette ki o güzelim doğadan, deniz ve ormandan yararlanacak. Fakat bu kimseyi üzmeden, korkutmadan, malını mülkünü elinden almadan yapılamaz mıydı?
Can Pulak “Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal öyle yapmıştı. Kimseye zarar vermemiş, halkıyla birlikte yüzmüş, oradaki (şimdi kapanacak olan) lokantalara gidip yemek yemiş, köylülerle dost olmuştu” diyor.

★★★

Kamulaştırmayla köylü, ekmeğini yediği, hayvanlarını beslediği, tarım yaptığı topraklarını terk edecek!
Milyonlarca Suriyeli’yi topraklarımıza ortak ediyoruz, öz evlâtlarımızı ise yerinden yurdundan koparıyoruz!
Bu arada civardaki koylar da güvenlik gerekçesiyle deniz turizmine kapatılıyor!
Okluk, Değirmenbükü, Sazanlı ve İngiliz koyları, gösteriş ve görkem mavi yolculuğa ve amatör denizciliğe kapalı hale getiriliyor.
Turizme, yöre halkına ve denizcilere yazık değil mi?

Türk Futbolu’nun katili kim?


Eski futbolculardan Hikmet Ersoy’dan bir mesaj aldım. Diyor ki:
“Futbolumuzun çöküşü hakkında Kemal Ulusu beyin belirttiği nedenlere içtenlikle katılıyorum. Bir önemli neden daha var. Lig takımlarında yabancı kadrosu 14 futbolcudur. Bu sayı anormal derecede yüksektir ve Türk Futbolu’nun gelişmesini önleyen bir durumdur.
Yabancı futbolcu sayısı 3-4 kişiye indirilmelidir. Aksi halde ne yaparsak yapalım Türk Futbolu uluslararası sahada yerinde saymaya, hatta geri gitmeye mahkûmdur.”
Hikmet Ersoy haklıdır. Yabancı futbolcu serbestliği Türk Futbolu’nu katletmiştir!

TEBESSÜM

Adam olmak, insan olmak!


Kılıç Ali anlatıyor:
“İlk Meclis’te lâiklik tartışılıyordu. Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa idi. Tanınmış din alimlerinden biri kürsüye geldi ve alaycı bir tavırla;
“Arkadaşlar, bir lâikliktir gidiyor. Affedersiniz ben lâikliğin manasını anlayamıyorum, nedir bu lâiklik?” dedi.
Bu alaycı soru üzerine Meclis sıralarındaki yandaşları gülüştüler.
Mustafa Kemal Paşa onlara acı bir tebessümle bakarak elini kürsüye vurdu:
“Laiklik adam olmaktır hocam, adam olmaktır, insan olmaktır!” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ


Mutluyken söz verme, kızgınken cevap verme, üzgünken karar verme!

rt