Seçim bitti ama gürültüsü bitmedi.
İktidar kazandı fakat yaralı bir kazanç bu...
AKP’nin oylarında büyük düşüş var.
Tam 2 buçuk milyon oy kaybeden AKP, yüzde 49’dan yüzde 42’ye geriledi.
Böylece Meclis’teki çoğunluk 16 yıldır ilk defa AKP’nin elinde değil!
Gerçi artık resmen uygulanmaya başlanan “Tek Adam” rejiminde Başkan her dilediğini yapabiliyor, kararnameler çıkartarak ülkeyi TEK BAŞINA yönetebiliyor ama... Sonuçta yasaların Meclis’ten geçmesi gerekiyor. Kanun çıkartmak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkisinde... Bu nedenle 295 milletvekilliği alan AKP, Devlet Bahçeli’nin 49 milletvekilinin desteğine muhtaç hale geldi.
Devlet Bahçeli, AKP’ye bir fren ve denge vazifesi görür mü, bilinmiyor.
Bunu uygulamada göreceğiz.
Bahçeli, “Türk Milleti MHP’yi Meclis’in ‘Kilit ve denge partisi’ yaptı” diyor. Doğrudur. Tablo öyle... Ancak bu “Kilit ve denge” görevini lâyıkıyla yapacak ve iktidarın aşırılıklarını önleyecek mi? Önemli, olan bu!
Önyargılı değiliz. Bunu ilerleyen zamanda görüp ona göre değerlendireceğiz.
- NOT: Dün birçok okurum “MHP ve Bahçeli Bey’in tam sayfa gazete ilanı vererek başta sen olmak üzere 59 gazeteciyi hedef göstererek protesto etmesine ne diyorsun?” diye sordu. Sevgili okurlar, biz nasıl onları eleştiriyorsak, onların da bizi eleştirmek hakkı vardır. Ancak, hedef göstermeleri çok yanlış! Onların demokrasi anlayışı bu!

Meydan ve sandık farklı!


Cumhurbaşkanı adayları tüm seçim döneminde neredeyse soluk almadan çalıştı, uğraştı, didindi. Ellerinden geleni yaptılar.
Özellikle Muharrem İnce muhteşem kalabalıklar topladı. İnsanlar heyecanlı ve coşkuluydu.
Ancak, Muharrem İnce’nin mitinglerine gelen insan sayısı ile sandıktan çıkan oy sayısı arasında bir çelişki, daha doğrusu bir garabet var.

* * *

Mesela İstanbul Maltepe meydanında 5,5 milyon kişi toplandı, İnce’yi coşkuyla alkışladı ama sandığa gidince 3,3 milyon kişi, oy verdi.
Ankara’daki mitingde 2 milyon kişi Tandoğan Meydanı’na koştu, İnce’yi dinledi, çılgınca alkışladı fakat 1,2 milyon kişi ona oy verdi!
İzmir Gündoğdu Meydanı da tarihi bir miting yaşadı. 3 milyon kişi Muharrem İnce’ye müthiş tezahürat yaptı fakat oy veren 1,2 milyon kişi oldu.
Bu farklılıklar neden?

* * *

Bazen aşırı sıcağa, bazen yağmura rağmen meydanlara koşup ellerinde Türk bayraklarıyla büyük coşku ve heyecan içinde Muharrem İnce’yi alkışlayanların yarıya yakını neden ona oy vermedi?
Sanırım bunun ayrı bir inceleme konusu yapılması gerekiyor!
Bu durum bana Cumhuriyet tarihimizin en renkli siyasetçilerinden Osman Bölükbaşı’yı hatırlattı.
O da meydanlarda muhteşem kalabalıklar toplar, alkışlanır ama mitinglere katılanların yarısı kadar bile seçmen oy vermezdi.

“Leylamız gitti bir pula!”


Mekânı cennet olsun Türk siyaset tarihinde derin izler bırakan Osman Bölükbaşı (1913-2002) yukarıda da dediğim gibi, meydanlarda Muharrem İnce’ye benzer büyük kalabalıklar toplardı. Muhteşem bir hatipti. Onu alkışlamaktan insanların avuçları patlardı. Fakat...
Sandıklar açılınca, alkışlayanların çoğunun Bölükbaşı’ya oy vermedikleri görülürdü.
Ona “Anadolu fırtınası” adı verilmişti ama bu fırtına sadece meydanlarda esiyor, sandığa girmiyordu. Bu nedenle hayatı boyunca hep muhalefette kaldı.
Osman Bölükbaşı kendi halini espri yüklü şu sözlerle anlatırdı:
- “Ben bu milleti severim. Bilirim ki bu millet de beni sever. İkimizin bu hali, birbirimizi sevip de evlenemeyen kızın kaderine benziyor.”
-
 “Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar!”
- “Ey büyük milletim! Benden alkışlarınızı esirgemezsiniz ama sandığa gidince başkasına oy verirsiniz.”
-
 “Bizim kümeste tavuk çok ama hep başkalarının folluğuna yumurtluyorlar.”
-
 “Meydanlarda beni rahman diye alkışlarsınız, sandıkta şeytana uyarsınız.”
Anadolu’nun fikri hür, vicdanı temiz, açık sözlü, mümtaz bir siyasetçi olan Osman Bölükbaşı şu dizelerle siyasete veda etti:
“Hürriyet aşkı ile düştük bir yola, Sonunda Leylamız gitti bir pula!”

GÜNÜN SÖZÜ


Eğitimsiz toplumların demokrasiyi öğrenmesi deveye hendek atlatmaktır!

11karika

sozcu-banner-1