Dünya, Suudi Arabistanlı gazetecinin İstanbul’da kayboluşunu konuşuyor. Yabancı gazeteler bunu Türkiye aleyhinde bir propaganda fırsatı sayıp “Güvensiz ülke” damgasını vurmak istiyorlar!
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı kayıp mı, yoksa öldürüldü mü?
Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girdikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan rejime muhalif gazeteci Kaşıkçı, Amerika’da yaşıyordu.
Türkiye’ye gelen Kaşıkçı, 2 Eylül günü, Hatice Cengiz adındaki nişanlısıyla evlilik işlemlerini yaptırmak için Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na gitmişti.
Gidiş o gidiş! Adam girdiği binadan bir daha çıkamadı!
Dışarıda bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz’e “Eğer başıma bir şey gelirse yetkilileri ara” demesi, muhalif gazetecinin kuşku ve endişesini gösteriyor.

★★★

Siyasal İslâmcılık böyledir işte! Suudi Arabistan’da rejime muhalifsen kafanı kopartırlar!
Vahabî zihniyeti, muhalif gördüklerini, kendilerini eleştirenleri, karşıt düşünce ve görüşteki insanları “Dinsiz ve hain” ilan ederek yargısız infaz ederler!
Suudi gazeteci Kaşıkçı muhalif olduğu için Suudi Arabistan’ı terk etmişti ve Amerika’da yaşıyordu.
Evlilik işlemlerini yaptırmak için İstanbul Başkonsolosluğu’na gidince kapana girdiği ve yobaz zihniyetin kurbanı olduğu anlaşılıyor.

★★★

Suudi Arabistan’daki gibi Siyasal İslâmcılar’ın kafaları İlk ve Ortaçağ’lardan kalmadır. Din maskesi altında insanlara tahakküm edip özgürlüklerini ellerinden alırlar.
Klasik ve klişe suçlamaları muhaliflere “Dinsiz ve hain” demeleridir.
İslâm’ı çağlar gerisine götüren ve insanların bir çoğunu dinlerinden soğutan bu Suudi zihniyetinin, muhalif gazeteci Kaşıkçı’yı, Türkiye gibi laik ve özgür bir ülkede ortadan kaldırmasının, dehşet verici bir cüret ve küstahlık olduğunu söyleyenler haklıdır.
Siyasal İslâmcılar laikliğin düşmanıdır. Dini ve demokrasiyi, saf insan kitlelerini aldatarak hedeflerine ulaşmak için araç olarak kullanırlar.
Onlara göre laiklerle muhalifler dinsizdir. Dinsiz olanlar haindir ve bunların katli vaciptir.

★★★

İnsanlarımız, siyasal İslâmcıların yarattığı bu gibi çağ dışı olaylara bakıp Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk ilkelerinin önemini, değerini, nimetini daha iyi anlamalı ve bunlardan ders almalıdır.

Baytaş’ın seçim mektubu


Daha 5 ay 20 gün zaman var ama yeni belediye başkanlarının seçileceği “Yerel Seçimler”in heyecanı şimdiden başladı.
Başkanlığa hevesli o kadar çok aday adayı var ki, parti genel başkanlarının işi zor.
Hele CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun işi daha da zor. 31 Mart 2019’da yapılacak seçimler onun için yeni bir imtihan... Ankara, İstanbul gibi illeri CHP kazanırsa Kılıçdaroğlu bu sınavdan başarıyla çıkmış olacak.

★★★

Yerel seçimler konusunda Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) Başkanı Kemal Baytaş’tan bir mektup aldım. Bu konuda bilge bir kişidir. Özellikle İstanbul’un CHP için büyük önem taşıdığını belirterek şunları yazıyor:
“Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterildikten sonra ‘Kemal Kılıçdaroğlu beni aday gösterdi. O benim genel başkanımdır. Ben vefalı bir insanım. Bir daha CHP Genel Başkanlığı’na aday olmayacağım’ dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamadı. Aradan çok az bir süre geçtikten sonra:
“Ben bir lise öğrencisi gibi duygusal davranmayacağım. Şimdi şartlar değişmiştir” dedi, bu arada Kılıçdaroğlu’na onursal başkan olmasını teklif ederek, “Başkanlığı bana bırak” dedi.
Ardından “İstanbul Belediye Başkanlığı için aday olmayacağım. Ben Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı olmak istiyorum, başka görev kabul etmem söz konusu değildir” diye konuştu. Şimdi de “İstanbul Belediye Başkanlığı’na adayım ama beni CHP Genel Merkezi seçmesin, ön seçim yapılarak seçileyim” diyor.
Neden ön seçim? Sanırım bu şekilde ‘İstanbul’da Kılıçdaroğlu’na rağmen Muharrem İnce kazandı’ dedirtmeyi düşünüyor.
Ben dışarıdan bir adamım ama siyasette deneyimliyim. Fikrimi söylüyorum. Önemli olan kişiler değil CHP’dir. Hiç kimse kendisini CHP’nin üstünde görmemeli!”

GÜNÜN SÖZÜ


Bazı acemi siyasetçiler koca dünyayı kafalarının içi kadar dar görürler!

11-karikatur-12cm