“Türkiye bugün giderek ‘Nepotizm’ ve ‘Klientalizm’in hayat bulduğu bir talan ve istila ekonomisine dönüşüyor ne yazık ki!” dedi.
Sevgili okurlar, Nepotizm “Eş dost, akraba kayırmacılığı” demek.
Klientalizm (Clientelism) ise “Kayırmacılık ve himayecilik” anlamına geliyor.
Ufuk Söylemez devam etti:
“Her türlü kamu ihalelerinde ayyuka çıkan ağır kayırmacılık-yolsuzluk iddiaları, Katar’a Malta’ya, off-shore merkezlerine kaçırıldığı iddia olunan haksız servet transferleri gibi hususların üzerine gidilmesi, soruşturulması, bu konularda kamuoyunun bilgilendirilmesi ve hesap sorulması son derece önemli!”
“Peki, hesap sorulmuyor mu?”
“Hayır, sorulmuyor. Kamuya yönelik istihdam ve atamalarda, ehliyet-liyakat, yani bilgi birikimi-tecrübe-kıdem-eğitim gibi temel kabul görmüş nitelikler yerine eş-dost-akraba ve yandaş olmanın tercih edildiği, partizan atamalar, toplumsal adalet ve eşitlik duygularını tahrip ediyor maalesef.”
“Bunun sonucu ne olur?”
“Ekonomimiz hızla, uluslararası literatürde tarif edilen bir ‘Crony Capitalism’e dönüşüyor.”
“Yani ahbap-çavuş kapitalizmine, öyle mi?”
“Evet, aynen öyle! The Economist Dergisi’nin yayınladığı araştırmaya göre ‘Ahbap-çavuş kapitalizminde” dünyada ön sıralardayız”
“Hazin bir durum!”
“Evet öyle! Bu nedenle Türkiye’de muhalefetin olmazsa olmazı, hatta öncelikli ve sürekli gündem maddesi bunlar olmalıdır.”
“Oluyor mu peki?”
“Siz de biliyorsunuz ki maalesef olmuyor. Muhalefet gerçek muhalefet yapamıyor!”
★★★
Geçmiş dönemde Türk ekonomisini yöneten sorumlu bir Bakan’ın bu görüşleri çok önemlidir.
Ufuk Söylemez’e soruyorum:
“Ahbap-çavuş kapitalizminde ilk 3 sırada hangi ülkeler var, Türkiye kaçıncı?”
“İlk üç Rusya, Malezya ve Filipin... Türkiye ise dünya 8’incisi fakat... Bu araştırma bugün yenilense Türkiye belki de ilk üçe girerdi...”
“Peki bu üzücü, çarpık durumda ne yapılmalı?” diye sordum.
Ufuk Söylemez “Kayırmacılık ve himayecilikle yapılan kamu ihaleleri yolsuzluklarına, eş-dost-akraba kayırmacılığı ile yürütülen devlet idaresine, altta kalanın canının çıktığı, üretimden kopuk bir kumarhane kapitalizmine ve ahbap-çavuş yönetimine, kararlı, ısrarlı ve duyarlı bir biçimde karşı çıkmalıyız, demokratik yöntemlerle mücadele etmeliyiz, kamuoyunu uyarmalı ve bilgilendirmeliyiz.” dedi ve ekledi:
“Çok daha geç olmadan...”
THY’yi protesto!
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan, Türk Hava Yolları uçaklarında SÖZCÜ’ye uygulanan ambargodan şikâyetçi.
“Beni, istemediğim gazeteleri okumaya zorluyorlar. SÖZCÜ Gazetesi’ne uygulanan haksız ambargoyu şiddetle kınıyorum” diyen ve Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğü’ne defalarca şikâyet mektubu yazdığını belirten Dursun Atılgan’ın son yazdığı mektup şöyle:
“Sayın yetkili,
Ben genellikle THY ile uçmayı tercih ediyorum.
Dış seyahatlerde uçakta dağıtılan gazeteler arasında SÖZCÜ bulundurmuyorsunuz.
Size defalarca yazdım, yanıt alamadım.
Ben, sizin dağıttığınız gazeteleri değil, özgürce seçtiğim gazeteyi okurum.
Yandaş gazeteleri hiç okumam.
Demokratik hakkımı kısıtlayan Türk Hava Yolları Yönetimi’ni kınıyorum...
Şunu da bu vesileyle belirtmek isterim ki, uçuş personeli gayet nazik ve insanidir. Onlardan bir şikâyetim yok.
Size gittikçe azalan saygıyla...
Dursun Atılgan (Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı)
TEBESSÜM
Ekonomi iki ayda düzelecek ha?!
Büyüklerimiz “Ekonomiyi 2 ayda düzeltiriz” diyor ya... Bu söz, okurlarımdan Can Ok’un aklına şu fıkrayı getirmiş...
“Bir adam 30 yıl ülkesinden ayrı kalmış. Yıllar sonra ülkesine döndüğü zaman ilk işi eskiden oturduğu mahalleye gitmek olmuş. Bu arada cüzdanının bir köşesinde bir fiş bulmuş.
Bu fiş mahalledeki ayakkabı tamircisine 30 yıl önce verdiği ayakkabılarının fişiymiş. Ayakkabıcının yıllar önce o gün “Perşembeye hazır olur!” dediğini hatırlamış.
“Bakalım bir şansımı deneyeyim.” diyerek ayakkabı tamircisine gidip fişi vermiş.
Tamirci fişe bakmış ve:
“Perşembeye hazır olur!” demiş.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsan sığ, hödük ve aptalsa sonuna kadar sığ hödük ve aptal kalır!
