Gerçekten son derece güçlü bir bünyemiz var...
Her şeye dayanıyor, yediğimiz tüm darbelere rağmen yıkılmıyoruz.
Bütün melanetler üzerimize yağıyor ama direniyoruz!
Şu son 16 yılda çekmediğimiz sıkıntı, yaşamadığımız dert kalmadı.
Mürettebatı çok başarısız bir gemide gibiyiz.
Her yanımız tehlike, çevremiz tuzak ve tehditle dolu!
Korkulu hayatı seviyor muyuz, nedir?
Tehlike bizim “milli mezemiz” oldu! Böylece hayatımız çok heyecanlı geçiyor!
Yıllardır yazıyoruz, çiziyoruz, anlatıyoruz ama kimseye anlatamıyoruz derdimizi... Ve üstelik kötü kişi oluyoruz!
Akıl körelince sözlerin yararı olmuyor!

★★★

Şimdi de ŞARBON belâsı ile karşı karşıyayız!
Yurt dışından ithal ettiğimiz koyun ve sığırlarda ürkütücü “şarbon hastalığı” görüldü. Devletin ihmali ve denetimsizliği halkımızın sağlığını tehlikeye düşürdü!
Şarbon nedir?
Çeşitli hayvanlarda, özellikle otlayan koyunlarda ve sığırlarda görülen çok bulaşıcı, ölümcül bir hastalıktır.
Bakteriler insana hastalıklı hayvanların etini yiyerek ya da sütünü içerek bulaştığı gibi, çizik, çatlak ya da yaralı derilerden de vücuda girebilir.
Bulaştığı yerde kara bir çıban oluşturan bu hastalık erken teşhis edilip derhal tedaviye başlanmazsa hızla ölüm getirir.
Şarbona, “Bacillus anthracis” adlı bir bakteri sebep oluyor. Hayvansal ürünlerden geçen bu bakteri ağızda çoğalırsa kısa sürede boğaza ilerliyor ve öldürüyor.
Sadece hayvansal gıda tüketimi ile değil, ithal edilen yemler, kürkler ve derilerden de insana şarbon geçebiliyor.

★★★

Gelişmiş ülkelerde pek rastlanmayan şarbon bakterilerinin yurdumuza, özellikle Brezilya’dan ithal ettiğimiz hayvanlarla geldiği anlaşılıyor.
Akıllı ve tedbirli ülkeler dışarıdan ithal ettikleri hayvanları ülkelerine sokmadan sınır bölgelerinde 21 günlük karantinaya alır, herhangi bir hastalık görülmezse bunların içeri girmelerine izin verir.
Bizde ise karantina da yok, veteriner kontrolü de...
Her işte olduğu gibi bunu da Allah’a havale etmiş durumdayız.
Veteriner hekimin kontrolünde yapılan hayvan kesimlerinde insan sağlığı açısından risk yoktur ama söyler misiniz, Kurban Bayramı’nda kesilen milyonlarca hayvanın hangi biri kontrol altındaydı? Bunların birçoğu ne yazık ki, Brezilya’dan ithal edilen kurbanlıklardı.
“Bu ihmalin sorumluları kimler?” diye sormayın.
Türkiye’de sorumlu bulamazsınız!
Bizde “Saldım çayıra Mevla kayıra!” sistemi işler!

“Uyardık ama tedbir alan olmadı”


Ülkemizde hiç âkil adam yok mu? Öldürücü “Şarbon hastalığı” konusunda ilgilileri uyaran, tehlikeye dikkati çeken kimse olmadı mı?
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, endişe yaratan şarbon hastalığı vakalarıyla ilgili olarak:
“Biz gereken uyarılarımızı yaptık ama maalesef önlem alınmadı” dedi ve ekledi:
“Hayvanlar daha Brezilya limanından ayrılmadan skandalın kokusu Türkiye’ye ulaşmıştı.
Biz, CHP milletvekilleri olarak yetkilileri uyardık, tedbir almaya çağırdık ama hayvan hakları savunucuları tepki gösterdi. Hiçbir önlem alınmadı.
Yaşadığımız her olumsuzluğa bir yafta yapıştırıyorlar. Ne sorumluluk alan var, ne hesap soran!
Canlı hayvan ithalatı gündeme geldiğinde, ‘Et ithalatı çözüm değil, hayvancılığımızı destekleyelim’ dedik. Dinletemedik!
Cumhuriyet tarihimizde ilk defa canlı hayvan ithalatı yapıldı.
Brezilya’dan yapılan canlı hayvan ithalatının olumsuzluklarını, ölümcül hastalık tehdidini anlattık, tehlikeyi ortaya koyduk.
Her şeyin üstünü kapattılar. Şimdi ne oldu? Şarbon denilen illetle karşı karşıyayız. Yazık bu millete!”

TEBESSÜM

Kriz, dilencileri de vurdu!


Ekonomik kriz dilencilerin işini de zorlaştırdı. Dilenen çok, sadaka veren az.
İktidarın icraatına karşı olan ve yoksulluğun başlıca sorumlusunun ülkeyi yönetemeyen politikacıların olduğuna inanan Temel şehir meydanında, üstü başı yırtık-pırtık, perişan durumdaki bir dilenciyle karşılaşır. Adam halini gösterip “Acı bana” diyerek sadaka ister.
Siyasilere kızgın olan Temel, dilenciye:
“Neden acıyayım sana?” der “Seni bu hale kim getirdiyse git ondan iste!”

GÜNÜN SÖZÜ


Sürekli şikâyet edip mızmızlananları hiç kimse sevmez!

11rahmibey30cm

plusbanner2x