O özel bir insandı. Hayatını Türkiye’ye adayarak kelle koltukta görev yapan cesur bir diplomattı...
Önceki gün Ankara’da ölen emekli Büyükelçi Kaya Toperi dün toprağa verildi.
Kaya Toperi ile birçok yurt dışı gezisinde beraber olmuştuk.
8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın en güvendiği kişilerden biriydi.
Bilgili, zeki, esprili, cana yakın bir insandı.
Kaya Toperi, büyükelçi olarak görev yaptığı dönemde terör örgütlerinin hedefi haline gelmişti. O, cesur bir yurtsever olduğu için gerektiği zaman, silah elde yiğitçe vuruşuyordu.

★★★

Kaya Toperi 1993 yılında Bern Büyükelçisi idi. 120’den fazla PKK militanı büyükelçilik binasını basmıştı.
Kaya Toperi, ölümünden kısa bir süre önce, kendisi ile son röportajı yapan BG (Bodrum Gündem) dergisinin yöneticisi gazeteci arkadaşımız Fatih Bozoğlu’na, PKK baskınını şöyle anlatmıştı:
“120 kişiden fazla PKK’lı saldırgan sefareti bastı. Taşlar yağıyor camlara... Hemen alt kata indim ve panjurları kapattım. Benim ofisim de alt kattaydı. Camdan baktım, biri kocaman bir taşı aldı, kinli bakışla taşı kurşun geçirmez cama fırlattı, cam çatladı.
Kalabalığın ellerinde bavullar vardı ve bavulların içi çeşitli boyda taşlarla doluydu. Alıp alıp bize fırlatıyorlardı. Elçilik binası harap olmuştu.
Ben hayatımda o kadar çirkin ve kindar bakışlar görmedim.”

★★★

“Yukarıya çıkıp odamdan Browning ve Smith Wesson marka tabancalarımı aldım. Bir avuç mermiyi de alıp cebine koydum, kapıya geldim. Polis bekliyor kapıda. Aç kapıyı dedim. Açar açmaz havaya ateş etmeye başladım. Bunun üzerinde polisler de ateş etmeye başladılar. 7 kişi ayağından vuruldu. Ve bu ateş karşısında korkudan kuyruklarını bacaklarının arasına almış itler gibi dağılıp gittiler. Tabii bu büyük bir olay oldu. (Yaralılardan biri daha sonra öldü)
Ben Ankara’ya dönerek Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i ziyaret ettim. “Sen en doğrusunu yaptın, seni kutluyorum ve destekliyorum” dedi. Arkasından Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’i ziyaret ettim ‘Sana mı kaldı silaha sarılmak? Bak dört yerimizi daha işgal ettiler, karşı koyan olmadı’ dedi. Cevaben “Bana bu silahın süs diye verildiğini bilmiyordum. Gene saldırıya uğrasam gene aynısı yaparım’ dedim.”

★★★

Kaya Toperi bir Bodrum hayranıydı, yılın yarısını Bitez Koyu’ndaki deniz manzaralı evinde geçiriyordu. Onu son gördüğümde elçilik baskınından söz açılınca:
“O gün namusumuzu koruduk” demişti.
Günümüzde böyle cesur ve onurlu diplomat kaç kişi kaldı acaba?
Nur içinde yat Kaya Toperi... Vatan sana minnettardır.

Bir Lâtif Karakoyunlu vardı


Kaya Toperi’nin Ankara’da öldüğü gün Bodrum’dan da bir ölüm haberi geldi.
Eşimin yakın arkadaşı Ayten Karakoyunlu aradı:
“Latif’i kaybettik” dedi.
Her ölüm, acı bir darbe oluyor. Eski dostlar sonbahar yaprakları gibi kopup kopup gidiyor.
Latif Karakoyunlu benim de arkadaşımdı. Bodrum’un en renkli kişilerinden biriydi. Şakacı, esprili, sevecen bir insandı ve yıllardır onu sevmeyen tek kişiye rastlamadım. Yaz-kış sürekli olarak Bodrum Torba’da oturuyordu... Rahmetli müzisyen Ferdi Özbeğen’in de yakın arkadaşlarındandı.
Latif Bey’in eşi Ayten Hanım, oğulları Emre ve Umut, ailece Bodrum hayranıydılar.
Latif Karakoyunlu uzunca bir süredir hastaydı. Kendi hâlinden çok, memleketin haline üzülüyordu. Nur içinde yatsın.

TEBESSÜM

Haram ve helâl!


Orhan Uğuroğlu’nun “Anayasa Mahkemesi’nin eski raportörünün anlattığı yaşanmış bir olayı iletiyorum. Müslümanlığı ne hale getirmişler!” diyerek gönderdiği mesajda şu olay anlatılıyor:
İç Anadolu’da bir ilçeye atanan kamu görevlisi, kiralayacağı evi gezerken, ev sahibi de ev hakkında bilgi veriyor. Bir ara evdeki musluklar hakkında da açıklama yapan ev sahibi:
“Mutfak musluğu ile banyodaki duş ve musluk kaçak... Lavabo musluğu ise su saatine bağlı”diyor.
Kiralayacak adam şaşkınlıkla soruyor:
“Neden ikisi kaçağa bağlı da lavabo musluğu saate bağlı?”
Cevap açık ve net oluyor:
“Lavaboda abdest alıyorduk, haram karışmasın diye kaçağa bağlamadık!”

GÜNÜN SÖZÜ


Askerler tüm ruhlarıyla çarpışır, istenilen ruhu vermeyi komutan başarır. 

11acilrahmibeyyeni30cm