Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu Sözcü davası için başlıktaki çağrıyı yaptı Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, Sözcü davası için başlıktaki çağrıyı yaptı


“Allah iftiranın yakışanından korusun” derler. Gazetemizin sahibi Burak Akbay, Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Yılmaz, yazar ağabeyimiz Emin Çölaşan, İnternet Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin, Haber Müdürü Yücel Arı hakkında hazırlanan iddianameyi okuyunca, ülkemizde gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğu anlaşılıyor. Dönem dönem hedef olursunuz. “Ergenekon” gerçeğini yazdığınız zaman adınız “Ergenekoncu, tutuklanacak yazarlar, gazeteciler” arasında geçer. Silahlı Kuvvetler’e kurulan “Balyoz” kumpasını yazdığınızda “Darbeci, askerci” derler. Fetullahçıları yazdığınızda olursunuz “Hizmet hareketi düşmanı” 17 Aralık’tan sonra Fetullahçılar “terör örgütü” sayıldı, döneme ilişkin diğer gazetelerde yayımlanan haberlerin aynısı SÖZCÜ’de yayımlanmasına rağmen onlar hakkında soruşturma yapılmazken, SÖZCÜ’ye dava açıldı. Hem de “FETÖ’ye üye olmamakla birlikte yardım etmek” gibi çok ağır ve asla hak etmediğimiz, asla kabullenmeyeceğimiz bir suçlamayla karşı karşıyayız.

“OLSA OLSA BÖYLEDİR”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, bir açıklama yapmadan önce hazırlanan iddianameyi satır satır okuduktan sonra SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı: “SÖZCÜ Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ne ve bazı yazarlarına karşı düzenlenmiş iddianameyi inceledim. Bir ceza hukuku profesörü ve bir ceza avukatı olarak satır satır okudum. Bu incelemeyi tamamlamadan önce de bir genel beyanatta bulunmayı özellikle istemedim. İddianameyi okuduktan sonra şu sonuca vardım: Çok zorlama olmuş. Bir takım gazete manşetleri ile köşe yazıları darbe girişimiyle zoraki olarak ilişkilendirilmiş. Kasıt unsurunun varlığı ‘olsa olsa böyledir’ diye geçiştirilmiş.

‘SUÇ DELİLİ DENİLEN...’

İddianamedeki temel dayanak, eskinin Fetullah Gülen Cemaati, darbe girişimiyle birlikte de Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak adlandırılan yapıya ait gazetelerde çıkan haberlere benzer haberlerin, SÖZCÜ Gazetesi’nde de yayımlanmış olması. Bu çerçevede özellikle 17-25 Aralık sürecinde o zamanki bazı savcıların yürüttüğü soruşturma sırasında basına sızdırılan çeşitli tape ve raporlara yer verilmiş olması suç delili olarak gösterilmiş. Gazetecilikte haber kaynağından bir bilgi gelirse ve bunun yayımlanmasında güncel bir kamu yararı varsa gazeteci, elindeki imkânlar çerçevesinde işin aslını araştırıp bunları yayımlar. Bunu yaparken basın özgürlüğünden yararlanır. İddianameden anlaşıldığı üzere sözü geçen tape (Bant kayıtları çözümü) ve raporları sızdıranlar o zaman görevde olan savcı ve polislerdir.

‘ONLARI YERLEŞTİRENLER’

Daha sonradan pek çoğunun terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılan bu kişileri yargının ve emniyetin en kritik kademelerine yerleştirenler yargılanan gazeteciler değildir. Gazeteciler, yürüyen bir soruşturmada o tarih itibariyle edindikleri bilgileri gazetecilik faaliyeti çerçevesinde yayımlamışlardır. Gazetecilere açılmış olan ceza davasının konusu, 17-25 Aralık sürecinde yolsuzluk olup olmadığı değildir, olamaz. Ancak, iddianamenin incelenmesinden sanki bu hususun da ‘yolsuzluk olmadığı halde varmış gibi yayın yapmak’ şeklinde gazetecilere yüklendiği izlenimini aldım.

‘BÖYLE SUÇLAMA OLMAZ’

Eğer dava sürecinde iş ‘yolsuzluk var mıydı, yok muydu’ noktasına taşınacak olursa bu durumda sanıkların ispat hakkı doğar. Fakat tekrar ediyorum: Gazeteciye böyle bir suçlama da yöneltilemez. Pek çoğu o tarihte devlet memuru ve soruşturmadan sorumlu kişiler olduğu anlaşılan haber kaynaklarından edinilen güncel bilgileri gazetede yayımlamak suç olmaz. Aynı konuda FETÖ ile iltisaklı yayın organlarında da aynı haber kaynaklarına dayanılarak yayın yapılmış olması bu davada gazetecilerin suçlu olduğunu ispatlamaz. Olsa olsa haber kaynaklarının aynı olduğunu gösterir. Esasen anlaşıldığı üzere gazeteciler haber kaynağını bulmamış, soruşturmayı yürütenler haber kaynağı olarak kendilerini gazetecilere takdim etmiştir.

‘MÜCADELEYE ZARAR VERİR’

Benim kanaatim böyle bir iddianame ile böyle bir suçlamanın yöneltilmesi FETÖ ile mücadeleye katkı değil, zarar verecektir. Adil bir yargılama yapılarak bir an önce konunun kapanmasını umut ederim. Aksi takdirde iç ve dış kamuoyunda oluşacak algı, yargı eliyle muhalif düşüncede olanların bastırıldığı şeklinde olacaktır. Bu algının yaratılması da en çok Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmaya ve taban kazanmaya çalışan terör örgütlerinin işine yarayacaktır.”