Kıbrıs Barış Harekatı’na yüzbaşı rütbesiyle katılan Altay Tokat, 1999 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme ve Değerlendirme Başkanı olarak korgeneral rütbesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitti. Harekat döneminde omuz omuza mücadele ettikleri mücahitleri ziyaret etti. Orada şunu gördü: Mücahitler köşelerine çekilmiş, sessiz, hiç bir şeye karışmayan, pasif bir vaziyetteydi. Bu durum, Altay Paşa’yı derinden yaraladı.

Onlara moral verdi. “Gerçek kahraman sizlersiniz. Köşenize çekilme hakkınız yok. Aksi takdirde davanın derinliğini ve inceliğini bilmeyenler yerinizi alır. Böyle yapmazsanız sorunlar çözümlenmez” dedi. Mücahitlere dayandırılmayan organizasyonların başarılı olamayacağına inanıyordu.

KIYMETİ BİLİNMEDİ

İkinci Kıbrıs Barış Harekatı da zaferle tamamlanmıştı. Devletimizin uluslararası saygınlığı yükselmiş, Silahlı Kuvvetlerimizin caydırıcılık ve vazgeçiricilik etkinliği artmış, prestiji alabildiğine yükselmişti.  Siyasi ve ekonomik hatalarımız yüzünden istediğimiz ve hakkımız olan sonuca hala ulaşılmış değil. Altay Tokat Paşa, şunları anlatıyor:

“Kıbrıs Zaferiyle milletçe kazandığımız şeref, onur, saygınlık, 2003 yılında K.Irak’ta ABD askerlerinin, Mehmetçik’in başına çuval geçirmesi, İncirlik Üssü’nde ABD’li askerin orada görevli Türk subayının el ve ayaklarına kelepçe takmasına hiç bir reaksiyonun  gösterilmesiyle dibe vurdu. Ama olayın baş sorumlularından hesap sorulmadı.”

ANAYASA LOKANTASI

Kıbrıs Barış Harekatına 1974 Harekatı zaferle tamamlandıktan sonraki aylarda, Girne sahilinde iki yere lokanta açılmıştı. Bunlardan birisinin adı Anayasa Lokantasıydı. Altay Tokat, tanık olduğu ilginç olayları anlatıyor:

“Ben Kolordu Karargahı’nda Plan Harekat Subayı olarak görev yapıyordum. Karargahın yeni subayıydım. 1975 yılbaşında Kolordu Karargahı’ndaki  şube müdürleri bana ‘Sahilde bir yerde rezervasyon yaptır da,  yılbaşını orada karşılayalım’ önerisinde bulundular. Bunun üzerine  Anayasa Lokantası’nda 5 kişilik yer ayırttım. O dönemde bizlerin sivil elbise giymesi yasaktı.

Gece gidip ayrılan masaya oturduk. Saat 24.00’e doğru  dönemin bakanları Turan Güneş, Orhan Birgit, Dış politika yazarı Haluk Ülman içeriye girdi. Diğer masalara uğrayıp oradakilerin ellerini sıkıp hal hatır sorduktan sonra bizim masamıza geldiler ve oturdular.

Kısa bir konuşmadan sonra bir şeyler ısmarladık ve ne içeceklerini  sorduk. ‘Viski’ dediler. Ama biz rakı içiyorduk. Turan Güneş bizim rakı içtiğimizi görünce Orhan Birgit’in ayağına bastı ‘vatandaş rakı içiyor, biz de rakı içelim’ dedi. Ben Turan Güneş’in bastığını görmüştüm. ‘Sayın Bakanlarım lütfen viski içiniz. Çünkü rakı paralı, viski bedava’ dedim. Buna bir hayli gülüşmüştük.

RAKI PARALI, VİSKİ PARASIZDI

Kıbrıs, turistik bölge olduğu için terk edilen oteller viski doluydu. Bu nedenle viski bedava ikram edilirdi. Rakı Türkiye’den getirildiği için hem azdı hem de pahalı satılıyordu. Bizde özlem giderelim diye rakı içmeyi tercih etmiştik.

Sohbet ilerleyince bazı yasal düzenlemelerin yapılmasını gündeme getirdik. Turan Güneş ‘bu parlamentodan bir şey çıkmaz’ dedi. Gerçekten kısa süre sonra da Ecevit’in koalisyon hükümeti dağıldı.”

KALEDE İSTANBUL EFENDİSİ

Kıbrıs’la ilgili unutulmayan nice anılar vardır. 1974 yılının kasım ayı başlarıydı. Devlet Tiyatroları’ndan ünlü sanatçı Cüneyt Gökçer başkanlığında sanatçılar Kıbrıs’a geldi. “İstanbul Efendisi”ni Girne kalesinde oynuyorlardı. Gala gecesinde Kolordu Komutanı  ile birlikte oyuna gidenlerden birisi de Altay Tokat’tı.

Oyun başlamadan önce Cüneyt Gökçer sunuş konuşması yaptı. Bu sözleri oyunu izlemeye gelen askerin moral ve motivasyonunu daha da yükseltmişti. Altay Paşa, “Aklıma geldikçe hâlâ duygulanırım” dediği o konuşmayı anlatıyor:

O SANATÇI AĞLATTI

“Usta Cüneyt Gökçer, ‘Şimdiye kadar dünyanın bir çok ülkesinde Krallar, Kraliçeler, Devlet Başkanları ve Cumhurbaşkanları  önünde çok sayıda oyunlar sundum. Ama, bugün beni bağışlayın çok heyecanlıyım ve de çok gururluyum. Allahıma şükürler olsun, ilk kez olağanüstü ve onur verici şartlar altında oynayacağım’ deyince ve bu ifadesini tekrarlayınca  bizde merak ettik ve birbirimize bakmıştık.

Cüneyt Gökçer, ‘Bu akşam, savaş kazanmış, bir zafer kazanmış askerin karşısında ilk kez oynayacağım. Ne mutlu bize. Saygılar, teşekkürler kahramanlara’ deyince başta kolordu komutanı olmak üzere  orada bulunanlar gözyaşlarını tutamamıştı. Askerin tezahüratı  ise yeri göğü inletmişti. Şu anda da gözyaşlarımı tutamadım. Teşekkürler büyük  usta, büyük oyuncu Cüneyt Gökçer ve oyunda rol alanlara.”

1974 Kıbrıs Barış Harekatı, unutulmayanlarla dolu. Ama bunları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gençlere anlatan yok.

plusbanner2x