Cumhuriyetimizin 95’inci yılı nedeniyle değişik kuruluşlar kısa, özlü cümlelerle, görsellerle günün anlam ve önemini, gazetelere verdikleri duyurularla vurguladı. Türkiye Barolar Birliği’ninki, “Cumhuriyet, hukuka saygıdır” başlığını taşıyordu.

Hukuka en çok ihtiyacımız olduğu yıllardayız. İktidarın bir dönem el üstünde tuttuğu yapılanma, bu ülkenin insanlarına büyük acılar çektirdi. İftira yazılarıyla açılan davalar var. Onu yazanlar, mahkemede “Biz espri yapmıştık” diyor. Ama davalar bitirilmiyor, iddialara göre baskı aracı olarak tutuluyor ve o iftiraları atanlara ise dokunulmuyor.

RAHATLATIYOR AMA...

Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz, açıklamalarla insanı rahatlatıyor. Ancak uygulamalarda değişen bir şey yok. Yılmaz, “Herkese samimi olarak söylüyorum: Türk Milleti, Türk yargısına, hakim ve savcısına güvensin” dedi. Güveniyoruz ama bazı olaylar o güveni ortadan kaldırıyor.

Mahkemelerin, aynı konuyla ilgili farklı kararlar vermesi de ayrı bir sorun. Aynı suçlamaya muhatap olanlardan kimisini hakim tutukluyor, kimisi serbest kalıyor. Oysa suç, aynı suç. Bu durum tamamen hakimlerin takdir hakkından geliyor. Son hüküm önemli. Evet ama bu arada cezaevinde yıllar geçiyor...

Aynı konuda mahkemenin sanıklar arasında farklı uygulamaları oluyorsa bunun rahatsızlık yarattığını hatırlatalım. Gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak, ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldı.

NAZLI ILICAK’IN FERYADI

Yargıtay’a gönderdiği 24 sayfalık dilekçesinde, suçlamaları kabul etmediği gibi uğradığını öne sürdüğü haksızlığı da şöyle belirtiyor: “Yargılandığım mahkeme, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun 11 Ocak 2018’de verdiği emsal kararı bana uygulanmadı, 20 Mart 2018 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı da göz ardı edilmiştir. Mehmet Altan, ancak İstinaf Mahkemesi’nde, AYM Genel Kurul kararına dayanarak 27 Haziran 2018’de tahliye edilmiştir. Aynı dosyadan yargılanmama ve benzer suçlamalara muhatap olduğum halde, emsal karar uygulamadı ve tutukluluk halim devam ediyor.

İstinaf Mahkemesi’nin uygulaması sonucunda, benim gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Mehmet Altan tutuksuz yargılanıyor, benim ise tutukluluğum sürüyor. Ben, Mehmet Altan’la aynı tarihte AYM’ye başvurmuştum. AYM, Altan’ın başvurusunu 11 Ocak 2018’de sonuçlandırdı, benim dosyam için de uygulanması gereken bir emsal karar vermişti. Başvurum, 5 Temmuz 2018’de, AYM Birinci Bölüm tarafından Mehmet Altan tahliye olup, ben tahliye edilmeyince ele alındı, karar için AYM Genel Kurulu’na gönderildi. Emsal karar uygulanmadığı için eşitliğe aykırı bir durum doğmuştur. Bu büyük eşitsizlik telâfi edilmelidir.”

Yargıda üst arama tartışması


Yargıtay’ın ilgili dairesi, “Uyuşturucu satıcısının, mahkeme kararı olmadan üstü arandığında, bulunan uyuşturucunun kanunsuz delil olduğunu” ileri sürüyordu. Bu karara karşın, Ankara’da bir Ağır Ceza Reisi uzun bir gerekçe yazdı, “Suç işlendiğinde, şüpheliyi vatandaş dahi yakalama hakkına sahiptir. Yakalanan kişinin kendisine ve başkasına zarar vermemesi için ilk önlemi ise üst araması yapmasıdır” dedi.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndan bu yönde içtihat çıktı. Ancak şimdi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin bir ceza dairesi yeni bir uygulama başlattı. Buna göre “Yakalanan şahsın üstü kabaca aranabilir. İnce arama yapmak için mahkeme kararı gerekir. Karar yok ise şahitleri çağırır ve nasıl arandığı, uyuşturucunun sanığın neresinden çıktığı tespit edilir. İnce arama ile ele geçirilmiş ise mahkeme kararı olmadığı için bu delil, yok hükmündedir.”

100 DAVADAN 70’İ UYUŞTURUCU

Peki, şahsın üzerinde plastik patlayıcı var ise nasıl bulunacak? Çünkü plastik patlayıcı macun gibidir. Her şekle sokulabilir. Özellikle vücuda sıvanarak nakledilmesi de bilinen bir yöntemdir. Kibrit kutusu büyüklüğündeki plastik patlayıcı ile etrafta olanları öldürebilir, araçlara zarar verebilirsiniz. Eroin patlamaz ama küçücük macun şeklindeki plastik patlar. Ayrıca terör örgütlerinin en büyük finans kaynağı uyuşturucudur.

Ankara’da 32 ağır ceza mahkemesi var. Bunlardan 10’u uyuşturucu davalarına da bakıyor. Öyle bir noktaya gelindi ki, 100 davanın yaklaşık 70’i uyuşturucuyla ilgili. Türkiye, “Uyuşturucuda köprü” olmaktan çıktı, uyuşturucu kullanımının, satışının yaygınlaştığı ülke haline geldi. Yakalanan uyuşturucu miktarı ise Avrupa’ya gidenin ancak yüzde 15’i.
Vay ki vay...