Bugün, ikinci Kıbrıs Barış Harekatı’nın 44’üncü yıldönümüdür. Savaşla kazanılan Kıbrıs’ın, masada kaybedileceği kuşkusu giderek artıyor. Kıbrıs görüşmeleriyle ilgili haberler açıkçası ürkütüyor.

Kıbrıs’ta 498 askerimiz şehit oldu. ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu uyguladığı bir dönemde gerçekleştirilen harekatta yaşananları o dönem yüzbaşı rütbesinde olan, daha sonra Asayiş Kolordu Komutanlığı da yapan emekli Korgeneral Altay Tokat’a sordum. İşte o harekatla ilgili anılar:

58 YIL ÖNCE ORADAYDIM

“Kıbrıs adasına ilk kez 1960 yılında gittim. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda 1,5 yıl teğmen- üsteğmen olarak hizmette bulundum. Dolayısıyla Kıbrıs’taki gelişme ve müzakereleri doğal olarak yakından izliyorum. Kıbrıs Barış Harekatı yapılmasaydı, ada Yunanistan tarafından mutlaka ilhak edilecekti.

Kıbrıs Harekatı ile Yunanistan’ın ENOSİS milli hedefi engellendi. Kıbrıslı soydaşlarımızın Rumlar tarafından soykırıma -jenoside- uğraması önlendi. Harekat, askeri açıdan büyük bir zaferdir. Başta NATO üyeleri ve komşu ülkeler gıpta ile değerlendirdi, devletimizin dünyada saygınlığını artırdı. Bu büyük başarı veya zaferin sağlanmasında Kıbrıs Türk Mücahit Teşkilatı’nın (TMT) kurulmuş olması ve mücahitlerin kahramanlıkları unutulmaz.

KİLİT ROL

Kıbrıs Adası’nın jeo-politik ve jeo-stratejik özellikleri, adanın Türkiye Cumhuriyeti’nin (T.C)  bekası ya da güvenliği açısından özel ve vazgeçilemeyecek avantajlar taşıyor. Doğu Akdeniz’in kontrolünde ve bölgedeki ekonomik kaynakların kullanılmasında kilit rol oynadığını her zaman göz önüne almak zorundayız.

Kıbrıs Harekatı sonunda, Kıbrıs arazisinin ortalama yüzde 34’ü, ekonomik kaynakların yüzde 65’i ve adanın en verimli toprakları elimize geçti. Bu bölgede 300 bin insan yaşarken harekat sırasında Rumların çoğu güneye kaçtı. Böylece kuzeyde 50 bin civarında insan kaldı. Daha sonra Rum bölgesinde ikamet eden 25 bin civarındaki soydaşımız kuzeye taşındı.

Bu imkan ve kazanımlara rağmen Rum kesimi kalkındı, zenginleşti, biz maalesef ekonomik atılım yapamadık. Bu başarısızlığın büyük bölümü, Türkiye’nin Kıbrıs politikalarından kaynaklandı. Adada yaşanmakta olan mevcut huzursuzluğun ve müzakerelerde mağlup olan taraf bizmişiz gibi psikolojisi ile hareket ediyor olmamızın temelinde Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik sorunları yatıyor.

İFLAS ETTİRDİLER

Günümüzde Yunanistan, Ege Denizi’nde 18 adamızı işgal etmiş durumda. 6 mil karasularının Yunanistan egemenliğine girdiğini düşündüğümüzde Ege Denizi’nin bir Yunan gölüne dönüştüğünün de farkına varmalıyız. Aksi takdirde İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının stratejik değerinin kalmayacağını bilmeliyiz ve bölgemizdeki deniz üstünlüğünün Yunanistan’a geçmekte olduğunu göz göre göre zımnen kabul etmiş durumuna düşüyor olduğumuzu geç kalmadan kavramalıyız.

Askeri harekat zaferle tamamlanınca, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla Türkiye’den sivil uzmanlardan oluşan ekonomik kurul geldi. İşletme sermayesi Türkiye tarafından tahsis edildi. Bu kurul, otelleri işletmeye ve ele geçirilen Rum mallarını planlarına göre yönetmeye başladı. Takriben iki yıl sonra ekonomik heyet, beceriksizliğinden iflas etti ve işletme sermayesini de savurganca harcayarak tüketti. Neticede ekonomik sorunlar büyüdü yani curcunaya döndü. Bu heyetten hesap bile sorulmadı.

Yunanistan’da bizdekine benzer şekilde Rum tarafına ekonomik kurul gönderdi. O heyet başarılı çalışmalar yaptı ve ekonomik kalkınmanın yolunu açtı.

KÜÇÜK VE DENKTAŞ’TAN ÖNERİ

Harekattan sonra, Kıbrıs Türklerinin tarihi liderleri olan Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş tarafından hazırlanan bir plan önerildi. Buna göre ‘Rumlar ve Yunanistan Enosis’ten yani adanın ilhakından kesinlikle vazgeçmezler. Dolayısıyla hazırlıklı olmalıyız ve gerekli tedbirleri şimdiden almalıyız. Kuzey bölgede 150 bin kişi yaşarken, sayı 70 bine inmişti. Harekata ise 30 bin asker katıldı. Bu askerlere bir ev, bir otomobil ve bir miktar arazi verelim ve Kıbrıs’a yerleşsinler. Harekata katılan askerler ve daha sonra da çoluk çocukları Kuzey Kıbrıs’a sahip çıkarlar ve gerekirse Rumlara karşı canları pahasına Kuzey Kıbrıs’ı savunurlar. Böyle yaparsak Rumlardan kalan ev ve otomobillerin yıkılıp çürümesi önlenmiş olur ve güvenlik ihtiyacımızı da sağlam temele oturtmuş oluruz. Türkiye’den getirilecek göçmenler beklentilerimizi karşılayamazlar hatta ileride sorun yaratırlar’ deniliyordu.

Denktaş ve Küçük’ün teklifi basit ve günlük gerekçelerle kabul görmedi. Adaya Türkiye’den göçmen getirildi. Onlara ev ve otomobil verildi. Ama Kıbrıslı Türkler ile göçmen Türkler arasında hâlâ soğukluk  sürüyor. Uyguladığımız yöntemle sorun çözülmediği gibi daha da büyüdü.”

Yarın: Kim konuşunca komutanlar ağladı?

plusbanner2x