Askerin tüm ısrarına rağmen, AKP döneminde sınır ötesi harekat sadece bir kez yapılmıştı. Seçim dönemine girilirken, teröristlerin önemli merkezi Kandil’e hava harekatı gerçekleştirildi. Kara birlikleri de sınırımıza 110 kilometre uzaklıkta bulunan Kandil’e doğru ilerliyor. Kandil Dağı’nda barınak ve depo gibi mevcut tesisleri korumakla görevli olanların dışında, çok fazla teröristle karşılaşılmayacağı ve genellikle örgütün mevcudunun 5’de 1’inden fazlasının bulunmayacağını da söylemek mümkün.

Örgütün yönetildiği, sözde liderlerinin barındığı, lojistik üs olma özelliği ve örgüt açısından psikolojik değeri nedeniyle, bu harekât örgüt üzerinde büyük bir umut kırıklığı ve travma yaratır. Kandil civarında 300’e yakın yerleşim yerinden yaklaşık 70’inde teröristlerle vatandaş içli-dışlı yaşıyor. Bu harekâtta, teröristlerin meskûn mahallerde saklanmaları ve halkın arasına karışma yolları da engelleniyor.

KANDİL, ASSOS VE DUKAN

Kandil Dağı bilinenin aksine, tek başına değil, 50 km. güneyinde bulunan Assos Dağı ve Dukan Gölü havzası ile birlikte değerlendirilmeli. Teröristler tüm bu geniş saha içerisinde dolaşıyor. Bu bölge yaklaşık 8 bin km2’lik bir sahayı içeriyor. Yani Afrin’in yaklaşık 2.5 katı olmakla birlikte, arazi yükseltileri değerlendirildiğinde Afrin’in 5 katı civarında bir araziyi kapsar. Kandil’de, Afrin’deki gibi teröristlerin savunma mevzileri yok. Örgüt, bulunduğu her ülkenin coğrafi koşullarına uygun bir yapılanma ve tertiplenme içerisinde bulunuyor. Örneğin, Suriye’de ordulaşma yönünde teşkilatlanırken, sözde savunma tertibini Afrin’de olduğu gibi mevzi savunması esaslarına göre düzenlemişti. Kandil Dağı’nda, Afrin’deki teröristlerin aksine; ‘sözde gerilla’ teşkilatı içerisinde kaçma-kurtulma, temastan kaçınma, garantisi olmadığını düşündüğü bir eylem tarzına girişmeme, riski az fırsat eylemlerine yönelme şeklinde bir tertip içerisinde bulunuyor.

NOKTA OPERASYONLAR

Kandil bölgesinin coğrafi koşulları ve ikmal-lojistik yeteneği dikkate alındığında, örgütün Afrin benzeri bir savunma mevziinde tertiplenmeleri mümkün görünmüyor. Örgütün Kandil’deki bu muhtemel tertibine uygun olarak; kesin istihbarata dayalı, derin sızma ile nokta operasyonlarının öne çıktığı bir harekât  şeklinde olabileceği belirtiliyor. Genelkurmay Başkanlığı İç Güvenlik Dairesi, terörle mücadeleyi koordine ediyor. Bu dairenin eski şube müdürü emekli Albay Ünal Atabay, “Kandil’e ne kadar kuvvet yığarsanız yığınız, az gelir” anlayışı ile hareket edilerek, kuvvet tasarrufu yaklaşımı ile az ve çevik kara unsurlarıyla doğrudan nokta hedeflerine yönelinmesiyle, operasyonun hayatiyet kazanacağını kaydediyor. “Teröristler Kandil’i boşaltsalar bile, buraya karadan da operasyon yapılarak örgüt üzerinde psikolojik travma mutlaka yaratılmalı” diyor.

YENİ BÖLGE: HEWRAMAN

Terör örgütü liderleri, bu harekât ile birlikte Kandil bölgesinde yaşam şanslarının kalmayacağını ve Türkiye’nin etki sahası içinde olan her noktada çaresiz kalabileceklerini değerlendirerek, altyapısı hazır olan ve örgütün kontrol ettiği bölgelere kayıyor. Ünal Atabay, teröristlerin yeni bölgelerini şöyle açıklıyor:

“Terörist başlarının Kandil bölgesinden kaçış yerleri; Kandil Dağı’nın 60 km. güneyinde zaman zaman barındıkları Assos Dağı veya TSK’nın etki sahası dışında kalabileceğini düşündükleri Hewraman bölgesidir. Burası,  PKK’nın İran kolu olan PJAK’ın en etkili olduğu bölgelerden biri. PJAK, son birkaç yıldır faaliyette bulunmamakla birlikte, İran ile en yoğun Hewraman bölgesinde çatışıyor. Terör örgütü PKK’nın rahatlıkla faaliyet yürütebileceği bir altyapı bulunuyor.”

13szt12b_ist-izm-ant-ank-trbyeni

Hewraman; Kandil Dağı’nın 150 km. güneyinde, Irak-İran sınırında, Kandil gibi aynı şekilde sarp ve barınma imkanları olan, Kandil Dağı büyüklüğünde, Şaho-Kosalan Dağları’ndan oluşuyor. Şaho-Kosalan Dağları; bir birine paralel 40 ila 50 km. uzunluğunda iki ana dağ silsilesinden ve Şirvan Nehri’nin açtığı vadilerden oluşur. Bölgede, Zerdüşt dini için kutsal sayılan mağaralar var. Çok derinlikte olmasına rağmen, yapılacak yoğun hava harekâtları sonrasındaki aşama, özel kuvvetlerle, kesin istihbarata dayalı, lider odaklı nokta operasyondur.  Sınırımızın ileriden korunması için 50 km. derinlikte “Güvenlik Sahası” oluşturulmak amacıyla gerçekleştirilen harekatın amacını Ünal Atabay, şöyle açıklıyor: “1- Irak kuzeyinde konuşlu PKK kamplarının alanda sıkıştırılması. 2-Kandil Dağı’na kara unsurlarının aktarılmasını sağlayabilecek koordinasyon ve çıkış arazisi imkanı sağlaması. 3- Sınır güvenlik sahası tesisiyle birden fazla stratejik sonuç yaratılması. Sınır güvenliğinin ileriden korunması için Çukurca’dan Kuzey Irak’a sarkan Zap Suyu batı yan sınırı olacak şekilde, en az 50 km. derinlikte bulunan Hacı Umran-Soran Karayolu hattına kadar kalıcı bir güvenlik sahasına ihtiyaç duyulabilir. Böyle bir güvenlik sahasının tesisi, ‘Büyük Harekât Üssü’ imkanlarıyla; Kandil bölgesine ve daha derinliğe doğru harekâtın yürütülmesini, Kandil’in kuzey Irak’taki diğer kamplarla (Zap suyu batısında kalan tüm kamplar) olan irtibatın kesilmesini kolaylaştırır.”

Türkiye’nin esas fiziki sınır hattı, 50 km. derinlikteki bu hattan itibaren korunursa Irak ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, kendi topraklarında PKK’nın barınmasına engel olması için için pazarlık konusu da yapılabilir.

13szt12b_ist-izm-ant-ank-trbyeni-2

PKK-HAŞDİ ŞABİ İŞBİRLİĞİ

Terör örgütü, Kuzey Irak ve Kandil Dağı dışında; “Şii Hilali” olarak da adlandırılan ve İran’dan Suriye’ye uzanan Hanekin-Sincar güzergâhındaki tartışmalı hat üzerinde oluşturdukları kamp ve bazı yerleşim yerlerinde de barınıyor. İran tarafından başlayan Şii hattının Hewraman bölgesinden geçtiğini de hatırlatalım. PKK, İran topraklarında tutunma ihtiyacı için; İran’ın Irak toprakları üzerindeki Şii hattının güvenliğini İran destekli Haşdi Şabi unsurları ile birlikte sağlıyor. Bu durum, İran’ı memnun ederken, diğer taraftan ABD’yi de rahatsız ediyor. Nitekim ABD Kongresi, geçtiğimiz mayıs ayı içerisinde Haşdi Şabi’yi terör listesine aldı. Ne yapılması gerektiğini İç Güvenlik Dairesi eski Şube Müdürü Ünal Atabay anlatıyor:

“Söz konusu hatta PKK denetimindeki; Hanekin, Tuzhurmatu, Mahmur Kampı ve Sincar’da bulunan terör noktalarının operasyonla etkisiz kılınması, Şii hattının güvenliği nedeniyle İran tarafını rahatsız edebilecektir. Mahmur Kampı başta olmak üzere hattın PKK’dan arındırılması, Şii hattının işleyişini engellerken, ABD’nin bu hat üzerinde etkinliğini artırır. İşte bu kritik nokta, öncelikle Türkiye-ABD-Irak-IKBY dörtlüsünün iş birliğini öne çıkarıyor.”

PKK’nın baskısıyla 1992-1993’te Türkiye’den göçe zorlanan ve bugün sayıları 14 bine yaklaşan vatandaşlarımız Birleşmiş Milletler gözetimindeki Mahmur Kampı’nda yaşıyor. Kamp, PKK’nın denetiminde. 3.5 milyon Suriyeli’yi besleyen Türkiye’nin; PKK’nın 25 yıldır istismar ettiği Mahmur Kampı’ndaki vatandaşlarımızın ülkelerine dönmelerini öncelikle sağlamak zorunda olduğu da unutulmamalı.

sozcu-banner-1