Fetullahçı Terör Örgütü tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ilk darbe, “Şemdinli yalanı”yla başlamıştı. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İstanbul ve Ankara Casusluk, 28 Şubat davalarıyla devam etti. Bu davalara konu edilip ifadelerine başvurulan, gözaltına alınan, cezaevine giren bin 200 civarında subay ve astsubay oldu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, yaratılan onca mağduriyeti birkaç atamayla unutturmaya çalışsalar da unutturamazlar. Arşivi ortadan kaldıramazlar.

Darbe girişiminde görüldü ki, değişik davalara konu edilen, yıllarca cezaevinde tutulanlar, devletine, milletine bağlı askerlerdi. Ancak, AKP hükümeti döneminde en büyük zulmü gören meslek grubunun başında da askerler geldi.

SİSTEM ŞÖYLE İŞLİYORDU

Hukuk tamamen belli bir amacın aracı olarak kullanılıyordu. Poliste hazırlanan, savcıda olgunlaştırılan, bilirkişide yoğunlaştırılan, mahkemede hükümlendirilen, Yargıtay’da taçlandırılan bir durum vardı.

FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle atılanları araştıralım: 15 bin 899 hakim ve savcıdan 4 bin 342’si meslekten çıkarılmış. Bunun tüm çalışanlara göre oranı yüzde 27.3’ü buluyor. Toplam 2 bin 181 olan mülki idare mensuplarından 441’i ihraç edilmiş. İhraç oranı çalışanların yüzde 20.2’sini oluşturuyor. 259 bin polisten 32 bini ihraç edilmiş. Tüm çalışanlara göre ihraç oranı yüzde 12.3’dür. Silahlı Kuvvetler’de 17 bin 757 ihraçla atılma oranı yüzde 7.35 olarak saptanmış.

Peki bunca FETÖ’cüyü devlete alan, yerleştiren siyasilerden hesap veren oldu mu? Bugün sessizliğe bürünenlerin ortamı uygun bulduklarında harekete geçmeyeceklerinin de garantisi yoktur.

İADE-İ İTİBAR ÖYLE OLMAZ

Geçmişte cezaevine konulan bazı komutanların atamalarının yapılmasını, askerler “İade-i itibar” olarak görmedikleri gibi “Biz itibarımızı kimseye vermedik ki geri alalım” görüşünü dile getiriyorlar. Balyoz Davası’ndan 3 yıl cezaevinde tutulan emekli Koramiral Can Erenoğlu, şunları söylüyor:

“Görevde olanların terfi ettirilmesi olumludur ancak iade-i itibar anlamına gelmez. Yaşanan hak kayıplarının önlenmesi için yasa teklifleri AKP tarafından reddedildi. Yüzlerce arkadaşımız emekli edildi. Zaten, o davalarda plan emekli etmekti. Balyoz Davası’ndan tutuklu olanlar 19 Haziran 2014’de tahliye edildi, 30 Ağustos’ta emekliye sevk edildi.”

28 Şubat Davası sanıklarından emekli Albay İsrafil Aydın, “Kumpaslardan sonra görevlendirilen arkadaşların terfisi, asla iade-i itibar olmaz. Kumpası kuranların suç ortaklarıyla birlikte Türk Milleti’nden ve bizlerden  özür dilemesi gerekir. Yoksa en üst görevi verseler, önüme dünyanın parasını koysalar bu bana iade-i itibar olmaz” diyor.

EN BÜYÜK KAYIP

Kumpaslar sonucu açılan davalarda. Devlet askerlere tazminat ödemeye mahkum edildi. Hani davalar sonuçlandığında, “Vayy Engin Alan’a 1 milyon 363 bin lira, Ali Türkşen’e 800 bin lira, Yarbay Oğuz Türksoyu’na 827 bin lira, Korgeneral Hayri Güner’e 850 bin lira ödenecekmiş” deniliyordu. Cezaevinde yatmanın bedeli olur mu? “Eee kardeşim hapiste yattınız. Onun karşılığında devlet de size tazminat ödeyecek” diyenler bile olmuştu.

Cezaevine konulmakla onur, maddi kayıpları oldu. Çocuklarının eğitimi aksadı. Cezaevindeyken yakınlarını kaybettiler. Kendi sağlıkları bozuldu. Onlar, kurumsal ve millet olarak yalnız bırakıldı. O acılar bilinir mi?

Mahkemeler, devleti tazminat ödemeye çarptırdı ve o para cezaları davanın sanıklarına ödendi. Öyle değil, bugüne kadar iki-üç kişi dışında kimseye tazminat ödenmedi. Mahkemelerin verdiği tazminat cezalarını, Hazine avukatları Yargıtay ve istinaf mahkemelerine taşıdı. Bir türlü hüküm kurulup içtihat oluşturulamadı. Yani karar çıkmıyor.

ONLAR, PARA PEŞİNDE DEĞİL

O davaların kumpas olduğunu 17 Aralık operasyonundan sonra birileri öğrendi. Emekli Koramiral Can Erenoğlu, askerlerle ilgili “Para peşindeymiş gibi” algının yaratılmak istenmesinden rahatsızlık duyduklarını anlatıyor, “O davalar yüzünden genç subaylar terfi  edemediler, hep bulundukları rütbede kaldılar. Emekliliği de hak edemedikleri için çoğu ayrıldı. Onlarla ilgili bir düzenleme hiçbir kanunda, kararnamede yer almadı” hatırlatmasında bulunuyor.

Büyük acılar yaşatılanların terfi ettirilmesi yeter mi? Onlarla ilgili bir yasal düzenleme niçin yapmazsınız, niçin hak kayıplarını gidermezsiniz?

plusbanner2x